Demokrasi tarihimizin sayfalarında dolaşırken sağ-sol kavgaları gördük, ihtilaller yaşadık, kan aktı, idam sehpaları kuruldu ancak bunlar ülkenin yönünü hiçbir zaman değiştiremedi. 1980’lere geldiğimizde ise bir kişi çıktı ve sistemi kökünden sarstı, insanların dünyasını değiştirdi. Bu kimine göre büyük bir devrim kimilerine göre ise bazı değerlerin yıpranmasıydı. Ne olursa olsun, bu isim Türkiye’nin bir dönemine damgasını vurdu.
Özal’ın cumhurbaşkanı olduğu dönemde basın sözcülüğünü yapan Emekli Büyükelçi Sayın Kaya Toperi, beni evinde ağırladı. Oldukça samimi bir sohbet oldu, kendisiyle birçok konuyu konuştum, merak ettiklerimi sordum.
Kahraman Timur: Alışılmışın dışında bir Cumhurbaşkanı Sözcülüğü yaptınız. Öncelikle bu göreve gelişinizin öyküsünü anlatır mısınız?
Kaya Toperi: Basın Yayın Enformasyon Müdürlüğü, Başbakanlığa bağlı olduğu için o zamanlar Başbakan olan rahmetli Özal ile doğal olarak sık sık görüşme ve karşılaşma imkanı buluyordum. Bir gün bana -Kaya, ben nerede olursam sen de orada olacaksın- dedi… Daha sonra kendisini cumhurbaşkanı olduğunda tebriğe gittiğimde bana cumhurbaşkanı sözcülüğünü teklif etti ben de kabul ettim.
Kahraman Timur: Özal’a haber vermeden açıklama yaptığınız oldu mu?
Kaya Toperi: Tabii, ama bana dört yıl boyunca -şunu neden yaptın, bunu neden yaptın- diye bir şey söylemedi. Öyle durumlar oluyordu ki, hemen açıklama yapmak gerekiyordu, kendi kendinize karar veriyorsunuz. Bir de kendinize güveneceksiniz mesela özellikle Körfez Krizi sırasında sayın Özal çok yoğundu, yabancı basına sık sık ben açıklama yaptım. Ben sözcülüğüm sırasında basınla iyi geçinmeye çalıştım açıkçası.Kimseyi de birbirine düşürmedim.
Kahraman Timur: Peki hiç size kızdığı oldu mu?
Kaya Toperi: İnanır mısınız, bana kızdığını hiç hatırlamıyorum, o yüzden çok rahat çalışmışımdır. Rahmetli espiri konusunda da çok hoşgörülüydü. Köşkteki lojmana taşındığım sırada, bir gece yarısı evde oturuyor ve kitap okuyordum. Telefon çaldı, Sayın Cumhurbaşkanıydı… -Ne yapıyorsun Kaya?- dedi… -Dolmuş bekliyorum efendim- dedim…-İyi o zaman dolmuşa atla da gel- diye cevap verdi…Eğer ben onun hoşgörülü özelliğini bilmesem, dolmuş espirisini yapamazdım.Çok ciddi bir ilişkimiz vardı ama sık sık şaka da yapardık. Fakat çok enteresan bir özelliği vardı Sayın Özal’ın, onu yönlendiremezdiniz ama sizden görüş beklerdi. -Efendim şunu bir daha düşünseniz- dediğimde… -Dur bakalım belki- der ve eski görüşünü değiştirebilirdi.
Kahraman Timur: Sayın Özal’ın sizce farklı özellikleri nelerdi?
Kaya Toperi: Her şeyden önce vefa hissi çok kuvvetliydi, kendisine hizmet vermiş insanları unutmaz, onları zor günlerinde arar, telefonda hal hatır sorardı. Mühendislikten geldiği için pratik zekası vardı ve aynı zamanda çok okuyan bir insandı. Son derece hoşgörülü ve sevecendi. Mesela bir şey olduğunda -Efendim siz bu adamı affedemezsiniz- derdim… -Sen de benim yaşıma gelince affetmesini öğreneceksin- derdi. İnsanlara karşı son derece saygılı ve iyi niyetliydi asla kin tutmazdı. Kendisiyle çok rahat bir diyalog kurabiliyordunuz, Özal’ın duymak istediklerini değil duyması gerektiklerini çok rahat bir şekilde söyleyebiliyordunuz yani fikir alışverişine son derece açıktı, herkesle konuşuyordu. Sık sık Güneydoğu’ya geziye giderdik, bütün korumalarını bırakıp halk arasına girer halkla konuşur onların dertlerini dinlerdi tutup da kimseye ”ananı da al git” demiyordu…
Kahraman Timur: İnsan özlüyor artık böyle hoşgörülü devlet adamlarını sanki?
Kaya Toperi: Özal benim sosyal demokrat olduğumu biliyordu birçok arkadaşım da benim gibi sosyal demokrattı ama bizle her şeyi konuşuyordu. Mesela çok ilginçtir,her sabah sporunu yaptıktan sonra Semra Hanım onu giydirir, mendili düzeltirdi, Cuma, namaza giderken Semra Hanım kapıya kadar onu uğurlar ve -Allah kabul etsin- der gönderirdi. Ben de orada olurdum ve o kadar hoşgörülüydü ki, bir gün bile bana;
-Yahu kardeşim sen Cuma namazı kılıyor musun, kılmıyor musun. Oruç tutuyor musun, tutmuyor musun… Gelsene niye gelmiyorsun- demedi…
Kahraman Timur: Sayın Özal içki içer miydi?
Kaya Toperi: Zaman zaman içerdi, Okluk Koyu’nda iken özellikle Gringo oyunu oynarken çok keyiflenir ve canı içmek isterdi. Ama içki isterken,(Semra Hanım’ın çok sert içtiğini de ima ederek) -Benimki Semra Hanım’ınki gibi sert olmasın, bol sulu olsun- derdi…
Kahraman Timur: Özal gerçekten çok farklı ve hoşgörülü birisiydi fakat bunların yanı sıra tartışılan yönleri de vardı… Mesela benim memurum işini bilir meselesi, o işin aslı nedir tam olarak?
Kaya Toperi: Özal’ın hataları da vardı tabii ki ama benim kanaatımca yaptığı iyilikler bu hataları fazlasıyla örterdi. Bu olay tamamen bir çarpıtmaydı. Bazen gazeteciler bunu yaparlar, siz bir beyanat verirsiniz, beyanatınızda bir cümleyi alırlar ve bunu her yöne çekerler. Burada benim memurum işini bilir derken görevini iyi yapar demek istemişti, kendisi herkesin işini dört dörtlük yapmasını isterdi, rüşvet değildi demek istediği.
Bir de askeri, şortla selamlama meselesi vardır muhaliflerce eleştirilen. Özal bizzat bu meseleyi bana anlattı -Ben tatile gidiyordum uçakla, talimat verdim hiçbir yerde karşılama istemiyorum diye. Uçakla havaalanına geldim tam kapının önünde birlik vardı.- dedi. Bir defa yanında elbise yoktu yani o sırada tutup da takım elbise giyemezdi tatile gitmişti sonuçta ve oradan da geçmek zorundaydı.
*Bir sonraki bölümde;
-Özal’ın Kürt ve Ermeni meselesine bakış açısı neydi?
-Özal’ın kafasındaki devlet başkanlığı nasıldı?
-Özal’ın öldüğü gün neler yaşandı?
-Ölümünde şüpheli bir durum var mıydı?