Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 11 Haziran 1930 tarihinde kurulan ve temel hedefi fiyat istikrarını sağlamak olan kuruluştur. Fiyat istikrarı, düşük enflasyon oranına ulaşıp o oranın sürdürülmesi işlemidir. Enflasyon düştükçe ülkenin parası bir anlamda daha az değer kaybeder. Enflasyon ise paranın, üretilen hizmet ve mal karşısında değerinin zaman içerisinde azalması anlamına gelir.
Peki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası mı Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası? Yapılan bir düzenlemeyle, devletten ayrı ve bağımsız olması hususuna özel bir önem vermek adına “i” harfinin olmaması gerektiğine karar verilmiştir. Böylece kurumun, kamu kurumu izlenimi vermesinden kaçınılmıştır.
TCMB’nin en önemli görevlerinden bir tanesi aslında TBMM’ye ait olan ve Meclis tarafından Merkez Bankasına devredilen para basma yetkisidir. Buna ek olarak, döviz kuru oranının hükumet ile birlikte belirlenmesidir.
Merkez Bankası, para basımını 3 yoldan kontrol eder. Birincisi zorunlu karşılık oranıdır. Zorunlu karşılık oranında, bankaya yatırılan miktarın bir kısmı rezerve geçirilir ve kalan kısmı işleme sürülür. Örneğin bankaya 1000 lira yatırılmışsa, zorunlu karşılık oranı %15 farz edelim, 150 lirası rezerve aktarılır ve geriye kalan 850 lira kullanılır. Eğer Merkez Bankası zorunlu karşılık oranını yükseltirse, piyasaya giren para miktarı azalır, dolayısıyla liranın diğer para türlerindeki değeri artar.
İkinci yol ise iskonto faiz oranıdır. İskonto faiz oranı Merkez Bankasının diğer bankalara borç verirken uyguladığı özel faiz oranıdır. Eğer TCMB iskonto faiz oranlarını düşürürse piyasaya giren para (para arzı) artar. Diğer bankalara da düşük faizden para sattığı için bankalar, Merkez Bankasından daha çok para satın alır ve müşterilerine hem daha çok kredi verir, hem de daha az faiz oranıyla verir.
Üçüncü yol ise Açık Piyasa İşlemleridir. Bu işlem Bono veya Tahvillerin alınıp satılmasına dayanır. Tahvil, vade süresi 1 yıldan az olan değerli kağıttır. Bono ise vade süresi 1 yıldan fazla olan değerli kağıttır. İşlem şu yönde gerçekleşir; Merkez Bankası paraya ihtiyaç duyduğu zaman, bono kağıdı satar. Örneğin, 09.04.2015 günü 1000 TL değerinde bono satar ve bono alıcılarına 17.04.2016 tarihinde bonoyu 1150 TL ödeyerek geri almayı taahhüt eder. Bono sattıkça, para arzı azalır çünkü piyasadaki parayı alıp, para yerine müşteriye değerli kağıt verir; bono aldıkça da para arzı artar.
Türkiye Cumhuriyeti’nin altın ve döviz rezervlerini saklamak ve yönetmek, TCMB’nin görevlerinden bir tanesidir. Rezerv tutulmasındaki amaç yaşanabilecek yurt içi ve yurt dışı şoklara karşı kırılganlığı azaltmak ve bunun devamında uluslararası piyasada ekonomik güvenilirliği artırarak yabancı yatırımcının ülkeye döviz getirmesini sağlamak, yabancı yatırımcının ülkeye yatırım yapmasını teşvik etmektir. Peki Türkiye Cumhuriyeti’nin neden yabancı yatırımcının parasına ihtiyacı vardır? Yabancı yatırımcı ülkemize gelirken cebindeki döviziyle gelir. Dolayısıyla iç piyasadaki döviz miktarı arttıkça, iktisadın temel kurallarından birisi olan miktarı çok olan malın değeri azalır ilkesi devreye girer, yani doların Türk lirası karşısındaki değeri azalır. Çünkü eskiye oranla piyasada dolar miktarı daha fazladır.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının temel görevlerinden bir tanesi de faiz oranlarını kontrol etmektir. Türkiye’deki faiz oranı, Yemen’deki ve Uganda’daki faiz oranlarıyla birlikte Dünyada başı çekmektedir. Duruma göre faiz oranları artırılır veya azaltılır. Peki faiz oranı neye göre belirlenir, faiz oranı artırımının veya azaltımının sonucu nelerdir? Bu sorunun cevabını özellikle bu yaşanılan son 3 – 4 aylık dönemde anlamak, tahlil etmek önemlidir. TCMB başkanı Erdem Başçı ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki yaşanan diyalogları anlamak, olaylara vakıf olmak gerekir ki neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilelim. Hangisinin dediğinin daha olumlu veya daha olumsuz sonuçları olduğunu kavrayalım ve bunun devamında tavrımızı belirleyelim. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Merkez Bankasını, faiz oranını düşürme taraftarı değil diye Erdem Başçı ve ekibini vatan haini olarak halka sundu. Peki faiz oranı düşerse ne olur?
Faiz oranı düşerse yabancı yatırımcı dövizini ülkeden çeker. Örneğin eskiden faiz oranı %10 ve yatırımcının ana parası 100$ iken, vade dolduğunda 110$ olarak alır. Aynı para miktarı (100$) ile ve yeni faiz oranı %7 olunca parasını vade dolduğunda 107$ olarak alır. Yani öncekine göre daha az gelir elde eder. Dolayısıyla dövizini ülkeden çeker. İç piyasada döviz miktarı azaldığı için döviz çeşitlerinden birisi olan dolar yükselir. Buna bağlı olarak girdi maliyeti artar. Çünkü ithal edilen malların ücreti genellikle dolar üzerinden ödenir. Bu durum özellikle bizim ülkemiz için daha önemlidir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti ihracatını ithalat üzerinden yapar. Bu ne demektir? Yurt dışından yerli üretim olmayan esas malzemeyi ithal eder ve işçilik sektörünü kullanıp montajını yapıp dışarıya satar. Buna ek olarak bazı Türkiye Cumhuriyeti orijinli şirketlerin bir takım dolar borçları vardır. Dolar arttıkça bir anlamda onların borçları da artar ve şirketler iflas tehlikesi ile karşı karşıya gelebilir.
Faiz azaltımının olumlu etkisi de vardır. İç piyasadaki yatırım miktarı artar çünkü sermayesi olmayan veya yeterli olmayan girişimciler faiz oranlarının azalmasını fırsat bilerek kredi kullanırlar. Böylece yeterli sermaye elde edip şirket kurarlar ve devamında ülke milli gelirine olumlu veya olumsuz katkılar sağlarlar.
Faiz oranının azaltılmasının bir başka etkisi de enflasyonu artırmasıdır. İnsanlar, bankaların faiz oranını düşürmesi sebebiyle paralarını çekerler. O parayı kimi insanlar yastık altına koyarlar, kimileri ise harcarlar yani tüketim miktarlarını yükseltirler. Örneğin ev, araba alırlar. Ev ve araba satıcıları faiz oranının düşmesi nedeniyle bankada paraları olanların paralarını çekeceğini tahmin ederler ve sattıkları mala veya hizmete daha fazla fiyat çekerler. Çünkü bilirler ki tüketicinin elinde para var. Satıcılar, önceden de sattıkları aynı malı daha fazla fiyata satarlar ki bu durum enflasyondur.
Faiz oranı artarsa ülkeye giren döviz miktarı artar buna bağlı olarak lira döviz karşısında değer kazanır, girdi maliyeti azalır. Örneğin 100$ karşılığında bir mal aldınız ve 1 $=2,4 TL olduğu için 240 TL verdiniz. Ancak faiz oranı artırımı sonucunda 1 $=2,1 TL oldu ve aynı malı siz yine 100$ karşılığında aldınız yani 210 TL verdiniz. Cebinizden 30 TL daha az çıktı. Yani yurt dışına bir anlamda daha az para verilir.
TCMB, Türkiye’ye gösterilen yurt içi ve yurt dışındaki saygıyı koruyan, artırma potansiyeli olan yegane kurumlarından bir tanesidir. Son dönemlerde, kimi siyasi çevreler tarafından itibarsızlaştırmaya ve yıpratılmaya çalışılıyor. Böylesine önem derecesine sahip olan bir kurumun, bu denli dile düşmemesi ve işine karışılmaması gerekir. TCMB’nin faiz indirimi veya artırımı sonucunda oluşabilecek muhtemel aksiyonları göz önünde bulundurarak Erdoğan-Başçı krizindeki haklılık durumunun kime ait olup olmadığını belirlemek siz değerli okuyucularımıza kalmıştır.