İyi Değilim, İyi Olmayacağım, İyi Olmayın

20 Temmuz 2015, Pazartesi, Suruç.

Rojava Devrimi’nin üçüncü yılında, Kobane’ye yeniden inşa ve oradaki yaşamı yeniden filizlendirmek için giden 300’ü aşkın sosyalist devrimci henüz kimin yaptığı çok muğlak –AKP ortaklığıyla IŞİD militanları- bir bombalı saldırıyla katledildi. Tıpkı 93’te Sivas’ta, Dersim’de, Diyarbakır’da, Soma’da, Maraş’ta, Gezi’de, Kobane’de, 5 Haziran’daki bombalarla katlede katlede tüketemedikleri on binlerce devrimci gibi, işte bugün de aynı vahşet dolu yöntemlerle öldük.

Binlerce yıllık esaret, kırım ve sürgün dolu bir coğrafyadan söz ederken, belki de bir alt sömürge toplumu için yeterince normalleşen bu katliamın failleri faşizan ideolojiler, IŞİD zihniyeti ve onun Türkiye’deki taşeronlarının yanı sıra, bu zihniyetlerin oluşturduğu ana akım yandaş kitledir. Daha ölümler üzerinden yarım saat geçmemişken; Kobane’deki çocuklara kitap, oyuncak ve gıda takviyesi götüren bizim yaşıtımız çocukların ve belki bir iki bina da ben onarırım diye yola çıkan mühendislerin kimlikleri üzerinden ölülerine lanet okumalar, “Daha çok bomba koyamadılar mı?” mesajlı sosyal medya paylaşımları yapanlar, katil AKP’yi suçlayanların üzerinden hayatlarında belki de seçimlerden sonra ilk kez muhalefet etme şansı bulmuş, heyecanlı ak troller, ölen insanların değerleri üzerinden ‘barışçıl’ mesajlar vermeye çalışan ya da ‘ay çok öldük’ şiirleri yazan yayınlayan sözde devrimciler ve hep başkasının çocuğunun ölümünü gördüğü televizyondaki haberi izleyip kanal değiştirdikten sonra meyvesini doğramaya ve belki doğratmaya devam eden kimliklerini yitirmiş liberaller insanlıklarını göstermişlerdir.

CKWuQ3MWsAAtozI

Lanet olası, yüzyıllardır kanın durmadığı bir coğrafya düşünün; buradaki bir halk 38’de Dersim’de mermi ziyanı olmasın diye dipçiklerle kafalarına vurularak, Sivas’ta diri diri yakılarak, sırf kimliklerinden dolayı Diyarbakır’da dışkı yedirilerek, yemezse kafaları kanalizasyona batırılıp zorla yedirilerek, cinsel organları birbirine bağlanıp köy meydanında dolaştırılarak, coplarla tecavüz edilerek, fare yedirilerek, kırık camlar üzerinde ayakları parçalanana kadar yürütülerek, yazın Diyarbakır sıcağında 40 derecede 150 kişi bir koğuşa tıkılarak ya da kışın aksi soğukta çırılçıplak soyulup buzun üstünde süründürülerek işkence edildi.

CKYP4rhXAAAzQn6Sonra 6 Haziran geldi, hala akla hayale sığmayan tesadüflerle nedense hepsi Alevi gencecik insanlar da aldı bu topraklardan nasibini. Ve yine o günlerde yeni yetme devrimcilik aşklarını sokaklara dökülüp bağıran, bu ölümlerden sonra boy boy gazetelerde şiirler dizen, retweet ederek duyarlılık gösteren ve ancak sokaklarda flama açarak devrimciliklerine devrimcilik katan, bugün kalkıp ‘gebersinler’ naraları atan ‘milliyetçiler’i her fırsatta “Ama biz Gezi’de yan yanaydık” diye savunan canım ‘yoldaşlar’, aynı duyarlılık ve HASSASİYETLERİNİ ne yazık ki Kobane’de gösteremediler.  Bugün neyse ki alanlarda tüm fraksiyonların toplandığını görmek her şeye rağmen, insanlıklarını kaybetmeyen kişilerin olduğunu da gösteriyor. Tüm bunların yanı sıra kahraman ve şanlı Türk polisi katliamı kınama yürüyüşlerinde ben daha bu yazıyı yazarken gözaltına almaya devam ediyor.

Kobane’de bir halkın kimlik mücadelesinden insanlık onuru için aylardır devam eden mücadeleye evrilen savaş; başladığı tarihten itibaren AKP’nin IŞİD ve PYD’ye olan tutumları, yapılan yardımlar, IŞİD’e terör örgütü sıfatını kazandırmak yerine bir süre ‘öfkeli bir topluluk’ olarak tanımlama inadı, ayrı ayrı incelendiğinde devlet gözünde hali hazırda meşru olan IŞİD’in halkın bir kesimi tarafından savunulacak ‘sevimliliği’ kazandırılması; bunun yanı sıra PYD’yi gönül rahatlığıyla terör örgütü ilan etmede hiç vakit kaybetmeyen devlet büyükleri, Kürt halkıyla, bundan öte insanlık onuruyla apaçık dalga geçmektedir.

Tüm bunları yapabiliyorsanız unutun, olmadı göz ardı edin birkaç dakikalığına. Devletin mağdur etmediği, işkencelerden geçirmediği bir kitle yok yıllardır yine bu topraklarda. Fakat ben kendimi bildim bileli mağdur olan, mağdur olmayı sürdüren ve eminim ki bir şekilde mağdur olmaya devam edecek bir ‘çizgi’ ve bu çizgiye ‘paralel’ kitle 11755641_959056320813576_6585557895516157082_nbugün de mağdurluğunu ilan etti. Saldırının alenen sosyalist gençlere olmasını her zaman yaptıkları gibi gözlerini kör edip Türkiye Cumhuriyeti’ne olduğunu sanarak,  saldırganın cinsiyetini hangi kaynağa dayandırıldığı –hepsi IŞİD ‘in İslam algısıdır- bilinmeden ‘geleneklerine göre’ kadın olmasıyla IŞİD’i aklamaya çalışan ama yeri geldiğinde IŞİD’in İslam algısının aslında gerçek Müslümanlık olmadığı edebiyatını yaparak ve tabi ki tüm faturanın yine İslamcı kesime kesildiği mağduriyetini yüreklerinde taşımaktan öte bağırış çağırış mağduriyetlerine mağduriyet katarak, Müslüman adetlerinin gereği olarak bir ölü varsa, nefret edilse dahi, en azından toprağa verilene kadar susma cüretini göstermeyerek ‘İslam’ın insani yanını’ bize bir kere daha sorgulattılar. Ve eminim ki bu yazıyı okuyan birkaç kişiden biriyse bu ‘siyasal İslamcı’ bunun üzerinden de HASSASİYETLERİNE zarar geldiği gerekçesiyle mağdur olacaktır.

Şimdi, bırakın artık, bağırsınlar. Bir kere de bu insanlar bağırsın. Yas günü bugün; SUSUN ARTIK, BEN DE SUSAYIM, SUSALIM, bir kere de onlar bağırsınlar.

CKXwfS3UEAAUW6N

Leave a Reply