Aşırı sıcakların yüzümüzü çok da güldürmediği şu günlerde bir yandan da sporsuzluk kalmış olmanın zorluğunu yaşıyoruz. Şahsen aylardır büyük bir heyecanla beklediğim Tour de France geçtiğimiz haftalarda geride kaldı ancak ben sadece birkaç etap izleyebilme şansı yakaladım, yaz okulu sağ olsun. Gönül isterdi ki; bu yazı bir Tour 2015 değerlendirmesi olsun ama elden bir şey gelmiyor. Zaten son haftadaki bir kaç etap hariç görebildiğim kadarıyla oldukça rekabetten uzak ve sakin bir Tour geçirdik. Yıllardır yazlarımın en anlamlı spor olayından da uzak kalınca ben de kendimi birçok insan gibi hareketli transfer piyasası, NBA’in serbest oyuncu dönemi ve takımların yeni sezon hazırlıkları ile oyalamaya çalışıyorum. Ülkemizin fantastik denilebilecek seviyedeki transfer piyasası şöyle bir dursun; NBA’de de oldukça heyecanlı bir serbest oyuncu dönemi geçiriyoruz. Şehrin abisi Lakers yeniden yapılanma kapsamında takıma draftlarla gelen yıldız adaylarının yanına Lou Williams gibi tam yerinde (!) eklemeler yaparken, küçük kardeş Clippers ise serbest oyuncu döneminin merkezine oturuyordu. Bunda DeAndre Jordan’ın yaptığı “küçük” show’un etkisi büyük de olsa Clippers’ın bu yaz tek ağır topu Jordan değildi.
Paul Pierce her ne kadar Celtics’in en öz evlatlarından birisi olsa da Los Angelas’ta doğmuş ve büyümüş bir isim. Wizards’la geçirdiği başarılı sezonun ardından hem şehrine hem de eski koçu Doc Rivers’a dönüş yapmış oldu. Şüphesiz ki; ilerleyen yaşına rağmen Pierce çok değerli bir parça. Koyu bir Celtics taraftarı olduğumu her fırsatta dile getiriyorum. Onu Clippers formasıyla izleyecek olmaktan çok da mutlu olduğum söylenemez. Fakat bunun asıl nedeni Clippers’ın yeteri kadar karakter sahibi bir takım olduğunu düşünmemem. Takım içi ego savaşlarının yaşanması, hemen her pozisyonda topu elinde tutmak isteyen oyuncuların oynaması, oyuncuların saha içi olayları kadar saha dışı ile de alınıyor olmasıyla çok da olumlu baktığım bir takım değil Clippers. Her ne kadar hoşuma gitmese de aslında Pierce’ın transferini bu kadar önemli yapan; takımın tam da bu özellikleri. İş gerçek anlamda sadece top paylaştırmaya ve oyunu yönetmeye geldiğinde hala ligin en iyisi olarak gördüğüm Chris Paul, Pierce’ın gelişiyle bir tık daha rahatlayacaktır. Takım içi düzeni ve otoriteyi sağlamada koç Doc Rivers’ın da saha içindeki eli olucaktır Pierce; tecrübesi, oyun zekası ve liderliği ile.
Pierce’ın dışında DeAndre Jordan’ı da sayarsak 5 isim daha eklendi kadroya. Kendisini Mavs-Clippers ile bir aşk üçgenine sokan Jordan, ligin en iyi çember savunucusu da olsa hak ettiğinin üstünde bir kontrat almayı başardı. Clippers ayrıca frontcourt’unu Cole Aldrich ve Josh Smith eklemeleriyle daha da derinleştirdi. Aldrich’in tıpkı Thunder’da olduğu gibi rotasyon oyuncusu olmaktan öteye gidemeyeceği aşikar fakat Josh Smith’in yapacaklarının takım için çok kritik olucağını düşünüyorum. Griffin ve zaman zaman da Pierce’i yedekleyecek olan Smith, gelir gelmez “Bu sene ailemi geçindirmekte zorlanacağım” şeklinde bir açıklamada bulundu ve gözleri üstüne çekmeyi başardı. Geçen sezon önce Pistons’tan kovulan daha sonra Rockets ile aklını biraz başına toplayan Smtih, bu sene Clippers’tan 6.9 milyon dolar kazanacak. Doc Rivers şimdiden Smith’i zapt edebilmek için ekstra mesai harcayacağa benziyor. Çünkü eskiden olduğu gibi topu paylaşmadan ve düşünmeden oynaması, parke dışındaki sorunlarıyla da birleşirse Clippers, bir yedek forvetten daha fazlasını kaybeder. Takıma ayrıca iki yeni guard daha katıldı: Wesley Johnson ve Lance Stephenson. Doc Rivers, Johnson’ı Aldrich’in guard halinde düşünüp Lance Stephenson’ı da Josh Smith ile benzeştirebilir. Pacers’ın Paul George’un sakatlığından önceki güzel günlerinde çok önemli bir parçası olan Stephenson sonraki durağı Hornets’te bunun tam tersi; aklı bir karış havada bir görüntü sergiledi ve daha çok vine’lara ve şarkılara konu olarak gündemde kaldı. Kendisini ne kadar sevsem de Stephenson’ın Clippers’ta Hornets’tekinden farklı bir çizgide olucağını sanmıyorum.
Yazın şimdiye kadar geçen günlerine ve Doc Rivers’ın Chris Paul-Blake Griffin ikilisine duyduğu güvene dayanarak Clippers’ın büyük bir kumar oynadığını düşünüyorum. Paul ve Griffin’e Pierce’ın tecrübesini de ekleyerek takım için dengeleri ve düzeni kurup şampiyonluğun en büyük 1-2 adayından biri de olabilirler; risk aldıkları Jordan,Smith ve Stephenson’ından dolayı takım içindeki top paylaşımını, oyun dengesini ve huzuru bozup beklentilerin altında da kalabilirler. Bu kumara rağmen bu kadar potansiyelli, yetenek açısından kaliteli, farklı karakterlere sahip, renkli bir takımı izlemek her halükarda keyif verecektir.