Suriye savaşında artık yeni bir döneme girildi. Rusya’nın savaşa birebir müdahil olmasıyla birlikte kartlar daha açık oynanıyor artık. Her ne kadar iki düşman cephenin karşılaşması olarak değerlendirmesek de, Rusya ve ABD’nin 1979 Sovyet-Afgan Savaşı’ndan sonraki ilk ciddi karşılaşması bu. Fakat durum biraz daha farklı zira ”ortak düşman” konusunda bir ihtilaf yok. Üstüne hem Rusya hem ABD bloku IŞİD’e karşı mücadelede önceliğin askeri tedbirler olması konusunda hemfikir. Ayrıştıkları nokta Esad rejimine karşı taban taban zıt tutumları. Taraflar bu konumlanışı Birleşmiş Milletler 70. Genel Kurulu’nda açık bir şekilde dile getirdiler. Kaldı ki Rusya’nın ilk hava saldırısı genel kurulun sonlanmasının hemen ardından meydana geldi. Buradan Putin’in fiili müdahaleye geçeceklerini Obama’yla yaptığı birebir görüşmede deklare ettiği varsayımını yapmak çok yanlış olmaz diye düşünüyorum.
Rusya’nın Esad rejimine koşulsuz desteği hava saldırılarının gidişatıyla da paralellik gösteriyor. IŞİD kamplarının yanı sıra ABD tarafından eğitilen muhalif kamplarının bombalanması bu durumu kanıtlar nitelikte. Buradan hareketle ABD-Rusya arasındaki diplomatik ilişkilerin gün geçtikçe sertleşeceği aşikar. Bunun ilk belirtisini Rus jetinin Türkiye hava sahasını ihlali sonucunda yaşanan karşılıklı demeçlerde görmek mümkün. NATO ve ABD’nin en ufak ihlale karşı bile bu kadar yüksek tondan tepki vermesi bizi daha zor günlerin beklediğini gösteriyor.
Peki akıllara hemen şu soru geliyor. Neden dört yıldır Suriye krizine diplomatik sınırlar içinde müdahil olan Rusya kalkıp da Suriye’de deyim yerindeyse gövde gösterisine girişti? Burada İran kilit noktada. Özellikle Nuri El-Maliki döneminde İran, Irak’ta istediği gibi hareket edebilme gücüne sahipti. Fakat IŞİD’in Musul’u ele geçirmesi aradaki destek hattını büyük ölçüde kesti. İran bu aksaklığı Irak Kürdistan’ında etkinliğini arttırarak bir anlamda telafi etti. Hem PKK hem KYB ile kurduğu temaslar sayesinde İran-Irak hattı bir anlamda korundu. Ta ki IŞİD’in Ramadi’yi ele geçirmesine kadar. Ramadi’nin düşmesi Bağdat-Suriye hattını neredeyse tamamen ortadan kaldırdı. Söz konusu durum İran’ın savaştaki elini ciddi ölçüde zayıflatırken Rusya’nın da savaş üzerindeki hakimiyetini eritiyordu. Nedenleri arttırmak mümkün fakat hem yukarıda bahsettiğim durum hem Rusya-ABD arasındaki Ukrayna krizinden beri süregelen bu soğuk hava Rusya’yı da savaşa sokmuş durumda. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov söz konusu durumu ”Artık dünya tek kutuplu olmayacak.” şeklinde değerlendiriyor.
Şimdi ne olacak? Bugünden görünen o ki Rusya Esad’ın meşruiyetini sağlama almadan Suriye’den çıkmayacak. Bu sebeple İran’ın yapacağı hamleler daha fazla önem arz ediyor. Hatırlayalım; 14 Temmuz 2015’te İran’la P5+1 ülkeleri arasında varılan anlaşma sonucunda, ABD’nin İran’a karşı tutumu büyük ölçüde değişti. İran ulaştığı bu başarıdan kolay kolay vazgeçmeyecektir. Bu sebeple İran atacağı her adımda çekingen bir tavır içerisinde olacaktır.