İnsanların kaliteyi çoğu kez yeteneğe yorduğunu duymuşsunuzdur. Örneğin; bir futbol yorumcusu ya da spikerin coşkulu bir şekilde “Ne gol ama! Bu çocuk inanılmaz yetenekli!” demesi kadar kulağa tanıdık gelen bir ifade olamaz. Peki, “yetenek” tam olarak ne demektir? Yorumcu, sporcunun onu böylesine iyi bir golcü yapan özelliğe doğuştan sahip olduğunu mu anlatmak istiyor? Sanırım tam olarak kastettiği bu. Peki, yorumcu bu oyuncunun kalitesini doğuştan gelen özelliklere atfetmekte haklı mı? Maalesef bu konuda büyük bir yanılgı içerisinde. Bunu biraz daha açacak olursak; öncelikle üst seviye – diğer bir ifadeyle elit- yıldız bir sporcunun kalitesi 3 yönlü bir yapının ürünüdür: doğuştan kabiliyetler(yetenek), öğrenme motivasyonu ve çalışma(pratik). Yetenek, doğal olarak doğuştan sahip olunan niteliklerdir. Öğrenme motivasyonu gelişim için gereklidir; aksi takdirde yetenekler gelişip bir beceri haline dönüşemeyecektir. Çalışmak da pratik yaparak harcanan zamanın artmasına bağlı kalitenin yükselmesini sağlayacaktır. Bunu destekleyecek birçok araştırmanın sonucu da çaba, çalışma(pratik) ve öğrenmenin yetenekten daha önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Şimdi, dünya çapında birinci kalite bir sporcu olmak için yetenekten daha fazlasına ihtiyaç olduğu görüşünü destekleyecek iki canlı örneği ele alarak söylediklerimi daha görünür kılmak istiyorum. Bu amaçla, pek çokları tarafından günümüzde gezegenin ( bu gezegenden olmadıkları da söylenenler arasında) en iyileri olarak kabul edilen Cristiano Ronaldo ve Lionel Messi’yi öne çıkarmak istiyorum. Birçok insan onların futbol için doğuştan donatıldığını konuşmaktadır. Gerçekten doğuştan ceplerinde olan şeyler onları futbol sahasında dünya çapında bir numara olmaya götürmeye yeterli mi? Şöyle bir geçmişlerine ve gelişimlerine göz attığımızda, görünen o ki Ronaldo ve Messi şu an bildiğimiz kaliteli oyuncular olabilmek için benzer yollardan yürümüşler. Burada “yol” ile vurgulanan bir “süreç”e dikkat edecek olursak, şu an geldikleri noktada olmanın Messi ve Ronaldo için yetenekten daha fazlasını gerektirdiğini söyleyebiliriz.
Gençken her ikisi de futbolda büyük bir keyif alıyor ve ileride profesyonel bir futbolcu olmak için güçlü bir arzuya sahiptiler ki 12’li yaşlarına geldiklerinde Avrupa futbol akademisi içinde bir yer edinebilmek için ailelerinden ayrılmayı göze almışlardır. Ortak düşlerinin yanı sıra, onlar futbol rüyalarını gerçeğe dönüştürecek bir disiplin ile karakterize edilmişlerdir (ki bu disiplinin halen devam ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır.). Bu disiplin; eğitim, çalışma ve öğrenme motivasyonunu içermektedir. Peki, onlar genç iken hiç mi “özel” değillerdi? Tabi ki bunu söylemek anlamsız olur. Bazı niteliklere sahip olmasalar zaten genç yaşta Avrupa futbolu içerisinde kendilerine şans verilmezdi. O halde nasıl geliştiler ve şu an bulundukları noktaya ulaştılar? Genç takım antrenörlerine göre büyüme hormonu eksikliğine rağmen, Messi’de özel bir şeyler vardı. Barcelona kulübü içerisinde, Messi ve profesyonel futbolcu olması için ona verilecek imkân konusunda tartışmalar başladı. Sonunda kulüp bir risk alıp Messi’nin hastane masraflarını ödemeye istekli (hatta ödeyebilecek) tek kulüp oldu. Böylelikle Messi’ye Barcelona altyapısında hayallerini gerçekleştirebilmesi için bir fırsat sunuldu. Bir saniye için Barcelona’nın bu şansı vermediğini düşünelim. Muhtemelen şu an Messi hakkında hiçbir şey duymamış olacaktık. Çünkü doğuştan sahip olduğu nitelikleri geliştirip ilerletecek ve sağlık sıkıntılarıyla mücadele edecek bir imkâna sahip olmayacaktı. Kısacası; “başka bir gezegenden olduğunu düşündürecek yetenekler”ine rağmen Messi, şu an bulunduğu noktaya gelmek için uzun bir yol kat etmek zorunda kaldı.
Ronaldo ise gelecekte böyle büyük bir futbolcu olabileceğini annesinin asla tahmin etmediğini dile getiriyor. Bu da, Ronaldo’nun genç yaştaki yetenekleri göz önüne alındığında dahi, gelecekte buna bağlı bir gerçeklik öngörüsünde bulunulmadığı anlamına geliyor.
Aslında her ikisi içinde salt yeteneklerine bakılarak gelecekte profesyonel bir futbolcu, bir yıldız sporcu olabilecekleri kimsenin kesin olarak üzerinde emin olduğu bir şey değildi. O zaman, onlar için anahtar ne olmuştur? Tabi ki, çalışmak- veya pratik, antrenman, idman her ne derseniz. Bunu bilimsel olarak kanıtlayacak bir makalede ise Psikolog Ericsson(2006), belli bir alanda uzman olabilmek için 10.000 saatlik sistemli bir pratik yapmaya ihtiyacımız olduğunu söylüyor. Şimdi bu veriyi göz önüne aldığımızda, Ronaldo ve Messi’nin 10.000 saatlik sınırı şimdiye kadar kolaylıkla geçtiğini ve hatta bu sayıya daha 20’li yaşlarının başında ulaştıklarını bile söylemek mümkün.
Önceki takım arkadaşları Ronaldo’nun daima antrenmandaki ilk ve son kişi olduğunu aktarmaktadır. Manchester United’dan takım arkadaşı van der Sar, Ronaldo’nun antrenmanlarından sonra daima frikik çalıştığını ve bir kaleciye ihtiyacı olduğunda tek seçeneğin kendisi olduğunu söylüyor. Bunun nedenini ise şu anekdot ile anlatıyor: “Ronaldo’ya frikik çalışması esnasında başka bir kalecinin eşlik edip edemeyeceğini sordum ve O, ‘sadece en iyi ile çalışmak istiyorum, ancak bu sayede en iyi olabilirim.’ diye cevap verdi.” Eski menajer Ferguson ise Ronaldo’yu: “Onun disiplini fantastik. Her zaman onun sahadaki ilk ve son kişi olduğunu gördüm. O, %100 değil, %120’sini verirdi. Her defasında yeniden.” şeklinde anlatıyor. Messi hakkında ise Barcelona’lı takım arkadaşı Piqué “Onun sahip olduğu bütün yeteneklerin yanı sıra, şu bir gerçek ki Messi Barcelona’da çok şey öğrendi. Eğer kulüpten ayrılmış olsaydı, bugün olabildiği Messi olur muydu bilemiyorum.” şeklinde görüşlerini ifade ediyor.
Peki, şimdi yeniden Messi ve Ronaldo’nun neden en iyi olduklarını, onlar için kilit noktanın ne olduğunu soracak olsam, artık “çalışmak” cevabını vereceğinizi duyar gibiyim. Aynı şekilde “en iyi olarak doğulur mu yoksa en iyisi olunabilir mi?” sorusu için de yıldız sporcu olarak doğmadan da bunun olabileceğini söyleyebilirsiniz.
Başa dönüp, peki öyleyse neden kaliteyi yeteneğe yorduğumuz meselesini ele alacak olursak, bu yanlış nitelemenin bir “temel yükleme hatası (fundamental attribution error)”ndan kaynaklandığını söylemek mümkün. Bu hata, insanların, genellikle davranışların nedenlerini, davranışın gerçekleştiği ortama ya da duruma göre değil de kişilerin kendi özeliklerine(yatkınlık veya yetenek) yükleme eğiliminden kaynaklanır. Bizler de aynı şekilde zirvedeki sporcuların geçmişlerine ve gelişimlerine bakmayı unutup, onların zaten zirvede dünyaya geldiklerine dair bir yükleme(atıf) hatası yapıyoruz.
Davranışı (sahadaki kalite) kişiye(yetenek) atfetmek oldukça mantıklı bir yaklaşım gibi görünebilir, ancak bunun doğru bir yükleme olmadığı da bilinmelidir.
Eğer böyle bir yaklaşımın uygulamada geçerliliği olsaydı, “doğuştan yetenek”lerin profesyonel bir futbolcu olmak için yeterli olduğu düşünülüp, daha az yetenekli olanların yarışın içinde olmak gibi bir ihtimalleri bulunmayacaktı.
Şimdi hepimiz, doğru bir yükleme yaparak, bu denli büyük bir sporcu olmak için çabalamak, saatlerce çalışmak ve öğrenme motivasyonunun gerekliliğine inanmaya başlarsak, belki bu sayede genç sporcu adayları, emek verip sıkı çalışmanın değerini takdir etmeyi öğrenecekler ve belki de “disiplin”i rüyalarını gerçekleştirebilecek şeyler içine ilave edeceklerdir.
Kaynakça
- http://www.psychwiki.com/wiki/The_Fundamental_Attribution_Error
- http://citeseerx.ist.psu.edu/viewdoc/download?doi=10.1.1.459.3750&rep=rep1&type=pdf
- http://www.theguardian.com/money/2011/jun/04/secret-to-success-is-practice
https://www.youtube.com/watch?v=lQkaQMmJVCU