NBA’de 2015-16 sezonu yarın başlıyor. Takımlar, off-season boyunca belirledikleri stratejilere göre birçok önemli hamleye imza attı ve geçtiğimiz dönemlere kıyasla oldukça hareketli bir off-season daha geride kaldı. Ortaya çıkan tabloya biraz yukarıdan bakacak olursak; Batı ve Doğu Konferansı arasındaki güç farkı halen Batı yönünde oldukça ağır basmakta. Tıpkı daha önceki senelerdeki gibi bu sorunu görmezden gelerek bir kenara koysak da bu sezon geçen sezonlardan farklı olarak lig daha büyük bir problemle karşı karşıya. Konferans içi güç dengesizliği. Öyle ki; hali hazırda Doğu Cephesine göre daha güçlü olan Batı Cephesindeki bazı takımlar da kendi konferanslarında bulunan diğer takımlara kıyasla oldukça ezici bir üstünlüğe sahip. Bu yazımda Batı Konferansının genel durumunu her bir takım için ayrı ayrı inceleyip, off-season boyunca yapılan hamlelere göre sezonu nasıl bir galibiyet-mağlubiyet derecesi ile bitireceklerini tahmin etmeye çalışacağım.
15-Portland TrailBlazers(22-60)
Geride kalan off-season’ın 30 takım içinde açık ara kaybedeni, ilk 5’inin 4 adet kilit parçasını kaybeden Trail Blazers diyebiliriz. Draft günü Batum’u Hornets’a gönderen Blazers karşılığında yıldız olma potansiyeli yüksek Vonleh’i alsa da kontratlarını yenilemeyerek takımdan ayrılan Wesley Matthews, Robin Lopez ve özellikle LaMarcus Aldridge’in yerini birkaç yıl dolduramayacak gibi gözüküyor. Bana kalırsa Lillard liderliğinde tekrar organize olup Play-off potasına girmeleri uzun ve zahmetli bir süreç olacak
14-Denver Nuggets(23-59)
Koç George Karl’ın görevi bırakması ve Andre Igoudala’nın gidişinin ardından bir türlü toparlanamayan Denver Nuggets, Ty Lawson’u Rockets’a göndererek takımın reset tuşuna basmak için en ciddi adımı atmış durumda. Gallinari, Wilson Chandler, Kenneth Faried gibi takas için gayet değerli parçalar barındıran Nuggets sezon içinde bu isimlerden bazılarını takımdan takas yoluyla göndererek yeniden yapılanma sürecine hız katacak gibi görünüyor. Muhtemelen Emmanuel Mudiay etrafında tekrardan toplanacak takımı oldukça karanlık günler bekliyor diyebilirim.
13-Minnesota Timberwolves(25-57)
Son iki sezonda Wiggins ve Towns gibi iki adet altın değerinde oyuncuyu kadrosuna katan Wolves, bu iki genç yeteneğin yanında Garnett, Andre Miller, Tayshaun Prince gibi veteranlara da sahip. Tecrübe ve potansiyeli bir arada bulunduran Wolves bu iki değeri aynı potada eritebilirse ortaya çok farklı bir takım çıkabilir. Fakat gerek tecrübeli oyuncuların fazla yaşlı ve potansiyel barındıran oyuncuların fazla genç olması gerek takımın koçu ve aynı zamanda başkanı olan Flip Saunders’ın ölümü, Timberwolves için başarıya giden yolda aşması oldukça zor birer engeli gibi görünüyor.
12-Dallas Mavericks(32-50)
Dirk Nowitzki’nin NBA’deki günleri azalırken, Mark Cuban LaMarcus Aldridge ve DeAndre Jordan gibi boşta oyuncuları kadroya katmaya çalıştı fakat yeteri kadar başarılı olamadı ve kötünün iyisi olarak nitelendirebileceğimiz oyuncularla(Deron Williams, Zaza Pachulia, Wesley Matthews) toplama bir kadro ortaya çıktı. Yaşlı sayılabilecek ve başarıya doymuş oyuncular topluluğu Mavericks’in çöküşünü yavaşlatsa da durdurabileceğini sanmıyorum.
11-Sacramento Kings(35-47)
George Karl – DeMarcus Cousins arasında yaşanan gerilimin etkilerinin bu sezona da yansıyacağını düşünürsek bu sezon Kings için pek kolay geçecek gibi görünmüyor. Drafttaki Cauley-Stein tercihi bence yanlış olsa da ligdeki atletik pivot kıtlığı da ortada. Takıma yeni katılan Rondo’nun da takıma uyum sağlayıp sağlayamaması da Kings için merak konusu. Ama gerek takım kimyasının diğer takımlara kıyasla daha güçlü olması gerek sahip oldukları yetenekli oyuncuların varlığı ile Kings’in sezonu Playoff yapamasa da hatırı sayılır bir noktada bitireceğine inanıyorum.
10-Los Angeles Lakers(42-40)
Korkunç bir sezonun ardından bu sezon Lakers adına en büyük soru işareti Kobe’nin sağlık durumu olacak. D’Angelo Russell, Julius Randle gibi gelecek vadeden oyunculara sahipler, Roy Hibbert gibi savunma gücü yüksek bir pivotu kadrolarına kattılar, ayrıca Nick Young, Louis Williams, Jordan Clarkson gibi tamamlayıcı parçalar da mevcut. Sağlıklı bir Kobe ile ortaya kesinlikle izlenesi bir takım çıkacaktır ama aksi taktirde Kobe’nin sakatlanmasından dolayı takım lidersiz kalacak ve daha dağınık bir performans sergileyeceklerdir. Kobe’nin sakatlanacak kadar fazla süre alacağını sanmıyorum o nedenle sağlıklı bir Lakers’ın Playoff kapısını zorlayacağını düşünüyorum
9-Utah Jazz(42-40)
Geçen sezonun son maçlarında çok beklenmedik bir performans gösteren Jazz takımı ligin en iyi savunan ekiplerinden biri olmayı başardı. Kadroda bir revizyona gitmediler ve mevcut yapıyı korudular. Ayrıca geçtiğimiz sezon, Enes’in takımdan ayrılmasından sonra aldığı sürede artış olan Gobbert ve Hayward ikilisi All-Star seviyesinde birçok maç çıkardı. Dante Exum ve Trey Burke gibi isimlerin sakatlanmasıyla rotasyonda oldukça sıkıntı yaşasalar da Playoff için son ana kadar direndiler. Jazz genç, potansiyelli ve gelişen bir ekip bu sene bu gelişim evresini bir Playoff başarısıyla taçlandırmaları kimseyi şaşırtmayacaktır.
8-Phoenix Suns(43-39)
Marcus Morris, Brandan Wright ve özellikle Gerald Green gibi isimlerin takımdan ayrılması alışılmışın dışında ve yüksek tempolu oynayan Suns takımını zayıflatmış olsa da Tyson Chandler gibi bir oyuncunun varlığı ile takımın savunma gücü kesinlike artacaktır. Devin Booker, Archie Goodwin, Alex Len gibi gelecek vadeden oyuncular da bulunduran Phoenix ekibi yaşanan ayrılıkların ardından biraz sarsılan takım kimyasını kısa sürede toparlayabilirse Playoff için son bileti alan ekip olacaktır.
7-New Orleans Pelicans(49-35)
NBA’in birçok otorite tarafından en iyi 4 numarası olarak gösterilen ve yaz boyunca kendini daha da geliştiren Anthony Davis’in, geçtiğimiz sezon sakatlığından dolayı varlığıyla yokluğu bir olan fakat yaz aylarından sonra takıma sağlıklı bir şekilde dönen Jrue Holiday, bundan birkaç yıl önce Hall of Fame’lik bir potansiyele sahip olduğu düşünülen Tyreke Evans ve keskin şutlarıyla Eric Gordon takımın en önemli silahları olacak.
6-Memphis Grizzlies(54-27)
Geçtiğimiz sezonun en iyi ilk beşine seçilen Marc Gasol’ün arkasına Brandan Wright’ı ekleyen ve 3 numara rotasyonuna Matt Barnes gibi tecrübeli bir oyuncuyu katan Grizzlies her sezon olduğu gibi bu sezon da lige kadrosunda radikal bir değişiklik yapmadan başlayacak. Zaten ligde yıllardır ilk 5’indeki kilit oyuncuları değiştirmeme konusunda rekora doğru koşan takımın başarısının da asıl nedeni bu diyebiliriz. Bu sezon da tıpkı diğer sezonlarda olduğu gibi ihtiyaçlarını tam olarak karşılayan kilit transferler yaptılar. Eğer olağan üstü bireysel yeteneklerin (Stephen Curry, James Harden gibi) oldukça ön plana çıktığı takımları alt edebilirlerse geçen sezonki Hawks takımı gibi beklenmedik bir sürpriz yaparak çok yüksekleri zorlayabilirler.
5-Los Angeles Clippers(55-26)
Paul Pierce, Josh Smith, Chuck Hayes gibi ligde isim yapmış oyuncuları kadrosuna katan Clippers kadro derinliği açısından NBA’de eşi benzerine az rastlanır bir zenginliğe sahip durumda. İlk 5 haricinde çıkaracakları bir ikinci takım bile Playoff’u zorlayabilir. Ama DeAndre Jordan’ın da takımdan ayrılmayı istemesine rağmen son anda ikna edilmesi de gösteriyor olacak ki takımda bazı şeyler pek iyi gitmiyor. Tartışılmaz bir yetenek ve tecrübe havuzuna sahip takımda ilk 5 başlamamayı hazmedecek oyuncu sayısı oldukça az. Clippers için sezonun kilit sorusu şu: Doc Rivers ve ekibi oyuncuların alacakları süreleri iyi ayarlayabilecek mi daha da önemlisi oyuncular aldıkları sürelerden tatmin olacaklar mı ?
4-Oklahoma City Thunder(56-26)
Geçen sezonu Durant ve zaman zaman Ibaka’nın yokluğunda geçiren Thunder gerçekleştirdiği tüm takaslardan “Winner” olarak çıkmayı bildi. Belki de NBA’in en iyi beşine sahip olan takımı konumundalar ama Durant’ın tekrardan rotasyona girmesi, her maç triple-double potansiyeli olan ve liderlik rolünü benimsemiş Westbrook’u pek sevindirmeyebilir. Ayrıca, Scott Brooks’un gönderilmesinden sonra takımdaki taşların yerine oturması biraz zaman alacaktır. İlk bir iki hafta tekleme ihtimalleri bulunsa da sahip oldukları kadro adeta her oyuncunun sağlıklı olduğu taktirde “istese de başarısız olamayacak” bir seviyede.
3-Houston Rockets(57-25)
Sakatlıklarla dolu bir sezonu atlatan Rockets, kadrodaki bench oyuncularını ve pek tutarlı bir performans sergileyemeyen Josh Smith’i gönderdi. Ama Ty Lawson, Sam Dekker, Marcus Thornton gibi isimleri bünyesine katan Rockets off-season’u karlı bir şekilde kapattı diyebiliriz. Eğer geçtiğimiz sezonki kadar sakatlık sorunuyla karşılaşmazlarsa ve Harden MVP performansı sergilemeye devam ederse Dwight Howard ve James Harden ikilisinin Batı’nın zirvesini zorlayacağına hiç kuşku yok.
2-San Antonio Spurs(58-24)
LaMarcus Aldridge’in katılımıyla hali hazırda kağıt üstünde güçlü bir kadroya sahip olan Spurs bir seviye daha atladı diyebiliriz. 4 numara rotasyonu rahatlatmak adına bir hamle yaparak David West’i de kadroya katan Spurs, Off-season’un kazananlarından biri oldu. Ginobili, Duncan ve Parker üçlüsü her ne kadar yaşlanmış olsalar da silahlarında hala atacak birkaç kurşunları vardır diye düşünüyorum. Koç Gregg Popovich önderliğinde benim gözümde şampiyonluğun en büyük adaylarından biri San Antonio Spurs.
1-Golden State Warriors(60-22)
Warriors takımı için söylenecek pek bir söz yok gibi. Draymond Green’i kimseye kaptırmadan sözleşmesini uzatarak her anlamda güçlü olan kadrolarını muhafaza etmeyi oldukça iyi başardılar. Sakatlıklarının ardı arkası kesilmeyen ve istenmeyen adam ilan edilen David Lee’yi gönderdiler ve yerine nispeten daha devamlı bir performans gösteren Jason Thompson ile anlaştılar. Curry ve Klay Thompson’ın sakatlık problemi olmaması durumunda bu sezonu da en tepede tamamlayacaklardır. Yazının başında da bahsettiğim gibi artık güçlüler daha güçlü zayıflar daha zayıf ama Batı’nın güçlüleri arasında burun farkıyla da olsa Warriors biraz daha önde.