Bir İstanbullu olarak Ankara’ya beni ziyarete gelen arkadaşlarımı gezdirmek benim için son derece zor bir tecrübe oldu. İstanbul’da defalarca turist rehberliği yapmış biri olarak “Ankara’ya gelen birine neresi gezdirilir?” sorusunu kendime sordum. Soğuk bir kış günü Ankara Kalesini ziyaret etmemle sorum cevap bulmuş oldu.
Ankara Kalesinin yapılış tarihi kesin olarak belli olmamakla birlikte 2 bin yıldan eski olduğu biliniyor. Hititliler tarafından yapıldığı tahmin edilen kale Romalılar, Bizanslılar ve Selçuklular tarafından birçok kez onarılmış. Ankara Kalesi bir iç ve bir de dış kaleden oluşmakta. İç kale tepenin yüksek bölümünü kaplarken dış kale de eski Ankara şehrini çeviriyor.
Ankara Kalesi’ne gelecekseniz yapmanız gereken en önemli şey yürüyüşe uygun bir ayakkabı giymek. Altındağ’dan Kaleye çıkan yollar Arnavut kaldırımlı, dar ve yokuş. Fakat hemen gözünüz korkmasın çünkü civarda bulunan eski Ankara evleri yürüyüşü sevimli bir hale getirebiliyor. Osmanlı Ankarası’ndan kalma bu evlerin çoğu onarılmış ve bugün lokanta, dükkân veya otel olarak kullanılıyor. Ahşap, kerpiç ve tuğla olanlarına rastlamak mümkün. Benim gibi sisli bir güne denk geldiyseniz bir anda kendinizi şehirden uzakta ve bambaşka bir zamanda hissedebilirsiniz.
Kulelerden birine çıktığınızda yürüyüş kesinlikle karşılığını veriyor. Tüm Ankara’yı ayaklarınızın altına göreceğiniz harika bir manzara var. Fotoğraf çekmek isteyenler için güzel bir nokta. Turistler bu konuda kulenin en çok hakkını verenler. Ben maalesef ki çok sisli bir Ankara gününe denk geldiğim için manzaram yarım kalıyor. Şehrin sisin izin verdiği kadarını görebiliyorum ancak.
Kale hakkında biraz bilgi almak için Ankara Büyükşehir Belediyesi Turist Bilgilendirme Ofisi’ne uğruyorum. Zoraki edindiğim bilgilere göre kaleyi ziyarete yerli turistin yanı sıra birçok yabancı turist de geliyormuş. En çok gelenler ise İngilizler, Koreliler, Almanlar ve Ruslar. Görevli kışın çok ziyaretçi olmadığını turistlerin en çok yazın geldiğini belirtiyor. Yazın kaleyi gezmek için daha uygun bir mevsim olabileceğini ben de fark ediyorum.
Hazır buralara kadar gelmişken bu Ankara deneyimine devam etmek isteyenler için civarda birçok müze mevcut. Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve Kale’nin ana kapısının tam karşısındaki Rahmi Koç Müzesi bunlardan en çok öne çıkanları. Müze gezmek için çok yorulanlara da alternatifler mevcut tabii ki. Onlar da geri dönüş yolunda civarda bulunan otantik kafelerden birine oturup eski müzikler eşliğinde bir Türk kahvesi içebilirler. Anafartalar Caddesi’ndeki Gramofon Kafe rengârenk sevimli sandalyeleriyle benim önerim olabilir. Eğer bu hafta sonu için hala bir planınız yoksa siz de Ankara Kalesi’ne bir şans verebilirsiniz.
Öne çıkan görsel: inankara.com.tr