Matbaa, tarihi ve kültürü nesilden nesile aktarmamıza imkân sağlamıştır. “Söz uçar yazı kalır.” diye boşuna denmemiş. Tarih boyunca örnekler bize gösterir ki matbaanın kullanılmasıyla toplum yapısında gözle görülür değişiklikler olmuştur. Osmanlı’da matbaa kullanımı ise 15. yüzyılda İspanya’dan sürülen Yahudilerin ülkeye gelmesinin ardından başlamıştır.
Yahudilerin zorlu göç serüveni büyük bir insanlık dramıdır. M.Ö. 586’daki Babil ve M.S. 70’teki Roma sürgünlerinin ardından İspanya’ya kaçmaya başlayan Yahudiler, yüzyıllar sonra buradan da zorla atılacaklardır. Tarih boyunca zulümlere maruz kalan Yahudiler, bu bağlamda zorunlu göç eden bir toplum kimliğine bürünmüşlerdir. Lakin Yahudilerin gittikleri her yerden zorla uzaklaştırıldığı yargısı yanlıştır. Osmanlı İmparatorluğu 15. yüzyıl sonlarında Sefarad Yahudilerinin İspanya’dan zorla göç ettirilmesi karşısında kapılarını Yahudilere açmış ve onlara özgürlük içinde yaşayabilecekleri bir ortam sağlamıştır.
Neden Osmanlı?
Osmanlı’nın izlediği bu hoşgörü politikası aslında sadece Yahudilere özel değildir. Osmanlı uyguladığı hoşgörü politikasını kurulduğu günden beri ele geçirdiği topraklardaki halklar üzerinde uygulamıştır. Bu uygulamanın Osmanlı’ya en önemli getirisi Yahudiler gibi farklı dinlerden toplumların özgürce dinî, kültürel ve sosyal sorumluluklarını yerine getirmeleri ve ülkeye ekonomik katkı sağlamaları olarak görülebilir.
İspanya’dan Sürgün ve Osmanlı’nın Tutumu
1490’da Kastilya Kraliçesi Isabel ile Aragon Kralı Ferdinand’ın evlenmeleri İspanya’da 8 asırdır bulunan Müslüman Endülüs Devleti ve Yahudiler için büyük bir yıkımın habercisi oldu. Bu evlilikle, birleşmiş Katolik bir İspanya oluşturan Isabel ve Ferdinand, 1492’de çıkardıkları fermanla Yahudileri ülkeden göçmeye zorlamışlardır. Geride kalanlar ise silah zoruyla Katolikleştirilmiştir. Kaçabilenler, dönemin padişahı II. Bayezid tarafından Osmanlı’ya getirilmiştir. İspanya’dan Osmanlı’ya göç eden Yahudilerin sayısının yaklaşık 250 bin kişi olduğu tahmin edilmektedir.
Getirilen Bilgi ve Birikimler
Dönelim konumuza. Yahudilerin Osmanlı’ya göç serüveni incelendiğine göre, şimdi matbaanın Osmanlı’da nasıl başladığı ve yaygınlaştığı daha iyi anlaşılacaktır. Martin Luther (1483-1546)’in önderliğindeki Reform hareketlerini canlandıran matbaa, İncil’in Latince dışında başka dillere çevrilerek basılması sonucunda Avrupa’da yeni bir dönemin kapılarını aralamıştır. Bu dönemde Doğu’dan getirilen matbaanın kullanımı artmıştır. İspanya’da yaşayan Yahudilerin de bu dönem ve öncesinde matbaacılıkla içli dışlı oldukları görülmektedir. Lakin 1492’de ilan edilen fermanla İspanya artık Yahudiler için bir ev olmayacaktır. Bu zorlu dönemde Sefarad Yahudilerine kapılarını açan Osmanlı, yeni bir toplumsal yapıyı ülkesine kabul etmiştir.
Bu yeni toplumun İspanya’dan getirdiği bilgi ve birikimler Osmanlı’yı etkilemiştir. Bu yeniliklerden biri de matbaadır. Osmanlı’da ilk basımhane Yahudiler tarafından İstanbul’da kurulmuştur. Basılan kitaplar Latince, İbranice ve Yunancadır. O dönemde Arapça kitap basılmasına izin verilmiyordu. İlk matbaa, göç kararından hemen sonra, yani 1493 yılında David ve Samuel İbn Nahmias adlı iki Yahudi girişimci tarafından kurulmuştur.
Matbaadan Sonra
Matbaanın kurulması ve kitapların basılmaya başlanmasının ardından Osmanlı’da basımevi sayısında gözle görülür bir artış olmuştur. Bunun temelindeki sebep Batı’yla karşılaştırıldığında Osmanlı’da farklı kültürlerden insanlara daha özgür ve hoşgörülü bir ortam sağlanmasıdır. O dönemin Katolik Hristiyan toplumlarında var olan Kilise baskısı sebebiyle Hristiyanlar dahil ne Yahudiler ne de Müslümanlar özgür bir şekilde hayatlarını sürdürebiliyorlardı. Bu bağlamda incelendiğinde matbaanın neden Osmanlı’da hızlı bir şekilde yayıldığı, dönemin Osmanlı’sının özgür düşünce ortamına dayandırılabilir.
Matbaanın gelişinin ardından Edirne ve İzmir kentlerinde de basımevleri açıldı. Yahudilerin getirdiği bu yeniliğin ardından Ermeniler, Rumlar hatta Türkler de matbaacılık işine girmeye başladılar. İlk Ermeni basımevi 1567, ilk Rum matbaası da 1627 yılında açıldı. Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde kurulan ilk Türk matbaası ise Sultan III. Ahmed ve Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın ülkenin başında olduğu dönemde, 1727 yılında, basıma başladı. Türk matbaacılığının diğerlerine göre geç başlamasının sebebi ise basım için şeyhülislamdan fetva izninin alınmasında çıkan zorluklar olarak gösterilebilir. Bu iznin alınmasındaki zorluk, ulemaların matbaaya karşı çıkmasından kaynaklanmaktadır.
Türk tarihinde matbaacılığın kısa tarihi bu şekilde özetlenebilir. Yahudilerin karşılaştığı zorunlu göç durumunun başka bir kıtada egemenliğini sürdüren Osmanlı’yı nasıl etkilediği bu yazıda değinilmek istenen asıl konudur. Ayrıca farklı kültürel altyapıya sahip toplumların başka etnik kültürden insanlara nasıl davrandıkları da bu yazıda gösterilmeye çalışılmıştır. Geçtiğimiz yıl İspanya, 1492 yılında ilan ettiği ferman sonucunda yapılan sürgünü kabul etti ve Yahudilerden özür diledi. Özürlerinin bir göstergesi olarak da Yahudilere vatandaşlık teklifi edildi. 522 sene sonra İspanya’da gelişen bu farkındalık ve gelen özür geç, ama yapılması gereken bir hamleydi.
[box_light]Kaynakça[/box_light]
Arslantaş, Nur. “Yahudilerin Sürgün Travması Osmanlı’da Dindi.” Derin Tarih Özel Sayı 4, Kasım 2015. s. 140.
Güleryüz, Naim A. “Osmanlı’da İlk Matbaayı Sefarad Yahudileri Kurmuştu.” Derin Tarih Özel Sayı 4, Kasım 2015. s. 149.