Uzaktan hoş gelen davulun sesi, çalınan davullar Kırkpınar’ın habercisi. Bütün yıl ülkenin çeşitli yerlerinde yağlı güreş etkinlikleri düzenlenir. Organizasyonun boyutuna göre kazanan pehlivanlar büyüklü küçüklü armağanlarla ödüllendirilir. Amma, yıl boyunca bir sürü güreşe katılan, kâh altta kalan, kâh üste çıkan pehlivanların aklında bir tek yer vardır, 655 Yıldır devam eden Edirne Kırkpınar. Kırkpınar’ın galibi başpehlivan unvanını bütün yıl üzerinde taşır. Yağlı güreşin ayrılmaz parçası davullar işte bu yüzden Kırkpınar’ın habercisidir.
Rivayete göre bir gün akıncı birlikleri şimdiki güreşlerin yapıldığı yerde konaklama ihtiyacı hisseder. Bir grup asker eğlence amaçlı güreşe tutuşurlar. Bu askerlerin ikisi bir türlü yenişemez ve güreşerek ölürler. Arkadaşları bu iki yiğidi o bölgeye defneder ve bundan sonra burada her yıl güreş yapılmaya başlanır. Kırkpınar’ın yapıldığı yere Sarayiçi denir. Burası Edirne’deki eski Osmanlı Sarayı’nın sınırları içindedir. Bu saray Fatih Sultan Mehmet’in ve babası Murad’ın bir numaralı sarayıdır. 1828-1829 Osmanlı Rus Savaşı sonrasında Rus işgaliyle büyük hasar alan saraydan, bugüne yalnızca birkaç duvar kalmıştır.
Güreşlerin yapıldığı yerin bir diğer adı Ermeydanı’dır. Bu isim pehlivanların fiziksel gücünün yanında karakterinin de sağlamlığının sınandığının; yiğitliğin, mertliğin önemli olduğunu gösterir.
Son yıllarda puanlama ve saire kuralların girmesiyle eski heyecanının kaybettiği söylenen bu kadim organizasyon, bence, 653’üncü yıldan itibaren yine yürek hoplatmaya başladı. Bunda Ali Gürbüz’ün dopingli çıkması, bir nevi etkili oldu. 650 ve 651’inci Kırkpınarların başpehlivanı Ali Gürbüz, babası eski başpehlivanlardan Recep Gürbüz’ün yolundan gelerek, çocukluğundan beri kendini güreşe adamış, soyadı gibi gürbüz bir pehlivan olmuştu. Eğer üçüncü defa başpehlivan olursa altın kemeri evine götürerek onun daimi sahibi olacaktı. Bu şekilde rahmetli babasına da bir hediye vermek istiyordu. Bütün bu etkenler Ali Gürbüz’ün aklına girdi ve onu dopinge itti. Finale kadar çıkan pehlivan, finalde İsmail Balaban’ı yenerek lekeli bir biçimde de olsa Kırkpınar’ın tarihine geçti. Bence bu olayı ülkemizdeki diğer doping olaylarından ayırmalıyız. Olimpik spor branşlarında ne yazık ki doping organize bir suç olarak, antrenör ve sporcu iştirakiyle sahneleniyor. Bu kendini bilmez güruh bayrağımızı kirletiyor. Fakat Ali Gürbüz olayı daha masum ve kişisel. Ali Gürbüz, bu yıl cezasını tamamlıyor. Bu yıl Muratpaşa’da Recep Kara’ya mağlup olan eski başpehlivan bakalım nasıl dönecek.
652’inci Kırkpınar’ın gerçek kazananı ise İsmail Balaban oldu. Balaban, başpehlivanlık kategorisine çıktığı ilk yılında, 19 yaşında hükmen başpehlivan oldu. İkiz kardeşi Turan Balaban’la, bir yandan hamallık yapan bir yandan da antrenman yapan İsmail Balaban, karakter olarak da Ermeydanına yakışıyor. İri olmayan fiziğiyle birlikte, hantal güreşten ziyade çeviklik ve teknik kullanarak göze hitap ediyor. 653’üncü yıl da yine finalde yenilerek centilmenliği ve azmiyle beğeni toplayan İsmail Balaban, geçen sene ise güreşleri üçüncü tamamladı. Kura çekimindeki şansı(!) malum olan Balaban, bu yıl başpehlivanlığın en büyük favorisi.
Geçen yılın Başpehlivanı Orhan Okulu bir diğer iddialı isim. Geçen yıl finalde Osman Aynur’u paça kirişle yenişini henüz unutamadım. Benim favorim olmasa da gerçekten iyi bir güreşçi. Eğer bu yıl da başpehlivan olursa gelecek yıl çayıra altın kemerin ebedi sahibi olmak için çıkacak. Orhan Okulu’nun bu yılki performansını merakla bekliyoruz.
Eski Başpehlivanlardan Recep Kara da geçtiğimiz hafta yapılan Samsun güreşlerinde ve Akyazı güreşlerinde altın kemer alarak henüz bitmediğini gösterdi. İsmail Balaban, Orhan Okulu, Ali Gürbüz ve Mehmet Yeşil Yeşil Akdeniz Bölgesini temsil ederken, Recep Kara Karadeniz’i temsil ediyor. Recep Kara’nın son birkaç yılda yaptığı gibi bu yıl da Kırkpınar’a heyecan getirmesini bekliyorum.
Maalesef memleketimizin durumu esef verici. Euro 2016 için ürettiğimiz formalar oyuncuların üzerinde yırtılıyor, Formula 1’e ürettiğimiz lastikler yarış sırasında patlıyor. Şaka bir yana, aklınıza gelebilecek her konuda geri bir ülkeyiz. Önceden insanlığımız vardı, şimdi o da can çekişiyor. O yüzden, ender değerlerimizden Kırkpınarı, yağlı güreşi bu yıl 23-24 Temmuz’da izleyin. Daha sonra izleme şansı bulamayabilirsiniz.