Bu Takım İzlenir- Tudor’un Karabükspor’u

karabuk-kapak

Spor Toto Süper Lig’de ilk üç hafta geride kalırken Avrupa Ligi elemeleri nedeniyle sezonu erken açan takımlardan biri olan Başakşehir 9 puanla liderlik koltuğunda oturuyor. Başakşehir’in en yakın takipçileri olan son şampiyon Beşiktaş, sezona Süper Kupa’yla başlayan Galatasaray ve İbrahim Üzülmez’in Gençlerbirliği dışında ise saha içinde gösterdiği performansı puan tablosuna yansıtamamış bir takım olarak Kardemir Karabükspor’u görüyoruz.

Geçen sezon Adanaspor’un ardından STSL’ye çıkan ikinci takım olan Karabükspor ilk iş olarak eski futbolcularından Anthony Seric’in tavsiyesiyle en son PAOK’u çalıştıran Hırvat ekolünün son ürünlerinden Igor Tudor’u Haziran ortasında takımın başına getirdi. Stoper olarak Hajduk Split’te başladığı futbolculuk kariyerinde sahadaki sert ve disiplinli yapısıyla adından söz ettirip Juventus’a kadar yükselen Tudor yaşadığı ağır sakatlıkların etkisiyle futbolu erken sayılabilecek bir yaşta 30 yaşında bırakmıştı. Milli takım formasını da 55 kez giyen Tudor 2009-2015 yılları arasında Hajduk Split’te sırasıyla yardımcı antrenör, genç takım antrenörü ve teknik direktörlük görevlerini yürüttükten sonra 2015-2016 sezonunda Yunan ekibi PAOK’un yolunu tutuyor ve takımını lig dördüncülüğüne taşıyıp Yunanistan’dan ayrılıyor. Bu tarihten sonra da Karabük macerası başlıyor.  Transfer döneminde 17 futbolcuyla yollarını ayırıp 23 futbolcuyu takıma kazandıran Karabükspor kelimenin tam anlamıyla yepyeni bir kadroya kavuştu. Özellikle ligi bilen Ahmet Şahin, Ermin Zec, Dany ve Traore gibi tecrübeli futbolcuların yanında Poko, Rodic ve Lazarevic gibi Avrupa’nın üst liglerinde futbol oynamış isimlerin takıma gelmesi ikinci ligten gelen yeni bir takımın hem saha içi hem saha dışındaki profesyonelliğine ve olgunluğuna önemli bir katkı yapmış. Ceyhun Gülselam, Barış Başdaş ve Hakan Aslantaş gibi Alman çıkışlı Türk futbolcular da Karabük kadrosunun önemli yapı taşlarından olarak dikkat çekiyor.

igor-tudor

Karabükspor’un saha içi dizilişine ve oynamaya çalıştığı futbola gelecek olursak  ilk haftadaki seyircisiz Galatasaray deplasmanında maç başından sonuna kadar saha içi disiplininden taviz vermeyen ve maçın büyük bölümünde kontrolü elinde tutan Karabükspor özellikle kanattan taşınan toplarla çok etkili fırsatlar yakalamış ama gole çeviremeyip son dakikada Eren Derdiyok’un kafa golüyle İstanbul’dan eli boş dönmüştü. İkinci hafta evinde Çaykur Rizespor’u adeta gol yağmuruna tutan Karabükspor çok sayıda pozisyona girmiş 8/13 şut isabetiyle evinde net bir galibiyet almıştı. Yatabare gibi önemli bir eksikle çıktığı Beşiktaş deplasmanında ise ilk iki haftadaki 4-4-2 formasyonunu bozan Tudor takımını 5-3-2 formasyonuyla sahaya çıkarmış ve ilk yarıda Beşiktaş’ın kanatlardan gelen ortalarına bir çare bulamasa da ikinci yarı önde basan Karabükspor, Beşiktaş’ın dağınık orta sahasını çok iyi kullanıp maçın sonlarındaki penaltı kararına kadar çok etkili bir oyun ortaya koymuştu ama neticede 3-1 gibi bir skorla İstanbul’dan ayrılmak zorunda kaldılar.

karabuk-2

İlk 3 hafta geride kalırken Karabükspor’u izlenmesi gereken bir takım yapan detayları sıralayacak olursak en başta Igor Tudor gelir. Tudor’un Hırvatistan’da geçirdiği staj döneminden sonra ilk durağı PAOK olmuştu ama Yunan ligindeki kısıtlı imkanlar ve Olympiakos hegamonyası altında kendini kanıtlama fırsatı bulamadığını söylemiş olursak yanılmayız. Kendi adıma, son zamanlarda yolu Türkiye’den geçen Bilic, Prosinecki gibi diğer Hırvat teknik adamları son derece başarılı buluyorum. Hem Bilic hem Prosinecki’nin burada oynattığı pozitif futbol ve oluşturduğu dişli takımlar son derece büyük takdir toplamıştı. Bilic özellikle Avrupa’da aldığı başarılı sonuçlardan sonra İngiltere’nin yolunu tutsa da Prosinecki Kayseri’den sonra bir süre sessiz kalıp Azerbaycan Milli takımının başına geçti. Tudor’un da Türkiye’de somut işler yapabileceğine olan inancım tam. Elinde lig standartlarına göre nitelikli sayılabilecek bir oyuncu havuzu ve daha önemlisi kendisine duyulan müthiş bir güven var zaten oynattığı futbol ve saha içi disiplini bunu gitgide büyütecektir. Tudor faktörünün yanında sıradan STSL takımları için en önemli saha faktörlerinden biri bana göre orta saha üstünlüğüdür. Örnek olarak orta saha tandemini oturtamayan Akhisarspor’un geçen sene ve bu sene ortaya koyduğu futbol arasında dağlar kadar fark var. Tudor ise  Traore, Skulasson, Ceyhun Gülselam ve Poko’dan oluşan mücadeleci ve sağlam bir orta sahayla bu alanda önemli bir iş yapmış gibi görünüyor. Özellikle Beşiktaş maçında ikinci yarının büyük bölümünde orta sahayı esir alan Karabükspor oyun hakimiyeti ve ofansif üretkenlik anlamında çok iyi görüntüler vermişti.

igor-tudor-2

İlk üç haftada iki büyük İstanbul deplasmanına giden ve gösterdikleri performans ve mücadeleyle taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanan Karabükspor’un uzun lig maratonunun sonunda ilk 4 içinde görebilecek miyiz? Yoksa onlar da sezona hızlı giriş yapan ama yönetimsel ya da kentsel sorunların içinde boğulup giden o Anadolu takımlarından biri mi olacaklar?  Tudor’un burada neler yapabileceğini merakla izleyeceğiz.

 

Leave a Reply