Perşembe günü tüm Türkiye olarak bir rezalete tanık olduk. Bir gün önce bir diğer Türk temsilcimiz skordan dolayı değil sırf oynadığı hırslı, cesur, korku olmayan oyun ile gururlandırırken bizi, Osmanlı ve Konya hiç alışık olmadıkları bu ortamlarda hakem tarafından doğranırken bile gururlandırırken bizi Fenerbahçe resmen başımızı öne eğmemize sebep oldu. Skor önemli değil asla. Galatasaray’a 5-1 yenildiğimiz kupa maçında başım hala dikti, gururluydum. Çünkü o gün karşı takımda ekstra oynayan birden fazla kişi vardı. Mondragon dünya yıldızı kaleci olmuştu, bir çok gol kaçırmıştık. Perşembe günü ise yensek bile yere bakarak gezecektim. Resmen ben utandım maçı izlerken futbolcular yerine. Topu ayağına alan her futbolcunun ayağı mı titrer? Bir takım iki tane üst üste pas yapamaz mı? Alınan sorumluluk diye istatistik tutulsa büyük ihtimal takım toplamı 1 ya da 2 çıkardı bu maç için. Evet takımda bir 8 numara yok ve ona en yakın top dağıtabilecek adamlarımız sakattı ancak bu demek değildir ki kimse topa dokunmasın. Çok defansif diye eleştirdiğimiz Mehmet Topal yine arada bir sorumluluk almaya çalıştı ancak onun dışında bir futbolcu bile o turnuvaya yakışır şekilde oynamadı.
Alex maaş çizelgesi istedi diyen hain ilan edilirken, bu futbolcular 2 milyonun üzerinde para alıp takımı herkese rezil rüsva edip sonra da güle oynaya hayatlarına devam ediyorlar. Son 2 belki üç yıldır her maç kaleye gelen her topu içeri alan adam maçtan sonra düzeleceğiz diyor. Tam 10 yıldır bu takımdan aynı şeyi dinliyoruz. Neden kaç aydır düzelmediniz madem düzeleceğiz deyince halloluyor her şey? Son 2 yılda ligin en çok harcama yapan takımıyız ama her geçen sene daha da kötüye giden tek takım da biziz.
Takımda kimsenin isteği yok. Maçtan önce 4-0 olsun çıkmayın deseler hepsi evet derdi futbolcuların. O kadar rezalettiler. Nerede takım ruhu, nerede hırs? Eskiden taraftar ateşlerdi şimdi taraftarda bile gram istek bırakmadılar. Maçları zorla izliyoruz. Sonuçlar kötü olduğu için değil ancak kulübün yönetim biçiminden dolayı kendimizi keriz gibi hissettiğimiz için. Her maç sonunda bizimle dalga geçen bir futbolcu grubu ve başkan var başımızda. Sadece onlar mı rezalet? Tabii ki hayır! Kulüpte Aziz Yıldırım ile ilgili olan herkes hipnotize olmuş durumda. Puan kaybettiğimiz maç sonrası statta ısıtma olduğu için şükretmemizi ve mutlu olmamızı söyleyen bir resmi kanalımız var. Spor yapıyoruz işte önemli değil şampiyonluk diyen bir başkanımız var. Kendimi bildim bileli hatalarından ders alacak olan kaptanımız var. Milyonları alıp antremanlara çıkması için dua ettiğimiz yıldız furbolcumuz var. Koşulsuz tek adamı destekleyen kongre üyelerimiz var. Cemaat Fenerbahçe’ye operasyon yapmak yerine Aziz Yıldırım’ı rahat bıraksaydı istedikleri şeyi çoktan elde etmiş olurdu sanırım. Taraftarlarla bağlar koptu. Gruplar maça gelmiyor. Ev sahibi avantajımız bile yok. İstifa diye bağırılan paralı adamlar tarafından dayak yiyor.
Ancak bunların ötesinde gerçekten üzüldüğüm şey gerçekten güzel bir ekibe sahip tecrübeli bir teknik direktör bulmuşken bunları yaşamamız… Takım orta saha diye bağırırken defansa 3 tane adam almamız… Eline verdiğimiz kadroyla gerçek anlamda ancak küme düşmemeye oynanır. Belki defansımız iyi olabilir ancak kaleye gelen tüm topların gol olduğunu düşünürsek defansın iyi olması bir şey ifade etmiyor tabii ki. Takımda formda olan tek futbolcu Lens iken o da sakatlanınca takımda yaratıcılık 0’ın da altına indi. Sürekli çabalayan ama gerçek anlamda hiç katkı vermeyen Volkan bir de Hasan Ali ile birleşince sol kanat resmen 2. lig sol kanadına dönmüş durumda. Zaten zor ileri çıkan bir Hasan Ali var üstüne geriye hiç dönmeyen bir Volkan tamamen üretkenliği düşürüp sol kanadın geride kalmasına yol açıyor.
Daha bunun gibi nice sorunlar var ama hiçbir şekilde bir çözüm önermeyeceğim. Çözüm belli. Bu saatten sonra çözüm bir adamın kulüpten elini ayağını çekmesi anlamına geliyor. İster Koç olur ister Saran olur artık kulübü tekrar vizyonu olan insanların eline verme zamanı geldi geçmek üzere.
Kaynakça:
- Öne çıkarılmış görsel: Mynet.com