Biraz Kırmızı, Az Daha Sarı Bir Portre

Florya’ya ilk adımını attığı gün hayalinde böyle bir hayat hikayesi yoktu kuşkusuz. Hangi futbolcu sahada gösterdiği yetenekleri dışındaki hareketleri ile anılmak ister? Ama görünen o ki, kimi insanlar nadiren de olsa bunu isteyebiliyor; ve bazıları bununla ülke çapında bir üne kavuşabiliyor. Bu yazının kahramanı da onlardan biri, son dönemdeki kötü performansı ile eleştirdiğimiz Sabri Sarıoğlu.

Klasik bir biyografi yazısı olarak başlamak gerekirse, Sabri Sarıoğlu 26 Temmuz 1984 günü Samsunlu bir ailenin çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya geldi [1]. Amatör kulüplerde bir süre top koşturan Sarıoğlu, 1999’da Galatasaray’a katıldı. Mircea Lucescu döneminde PAF takımından as takıma ilk kez çağırılan oyuncu, Fatih Terim’in tekrar gelişiyle beraber de A Takım formasını giydi (4 Mayıs 2003)[2]. İlginçtir ki futbolun erken dönemlerinde gösterdiği gol/maç oranı bir forvete yakınken, zaman ilerledikçe -mevki olarak geriye çekilmesinin etkisiyle de- bu yüzde oldukça düşecekti. Terim’in ilk olarak orta sahada görev verdiği oyuncu, memleketinin plakası ’55’ numarayı da 2003-2004 sezonunda, 31 maçta taşıdı. 19-20 yaşlarında gösterdiği performansla ‘gelecek vadeden genç yıldız’ olması düşünülen Sarıoğlu, bu sezonun sonunda da asıl mevkisi olan sağ bek pozisyonuna kaymaya başladı.

Sabri gençlik yıllarında.

Sabri gençlik yıllarında.

2004-2005 sezonundan sonra Sabri’nin performansı beklenenin aksine gelişme gösteremedi. Kendisi ligde daha az görev almaya başlarken sağ bek pozisyonunda rekabet artıyordu, ama hemen hemen her maç kadroda kalmayı başardı. Sırasıyla Cihan Haspolatlı, Uğur Uçar, Lucas Neill ve Ali Turan gibi oyuncuların başarılı olamamasıyla beraber sağ bek mevkisinde son çare yine Sabri Sarıoğlu olacaktı -ta ki 2011-2012 sezonunda Terim’in yönetimindeki takıma Emmanuel Eboue gelene kadar. Ancak bu süre zarfında Sabri sadece başarılarıyla ile değil, diğer özellikleri ile de anılmaya oldukça alıştı.

Fatih Terim ve Sabri Sarıoğlu.

Seneleri beraber geçirmiş iki isim: Fatih Terim ve Sabri Sarıoğlu.

Hedefi belirsiz paslar, istikrarlı bir şekilde aut olan şutlar, muz değil bumerang gibi sahanın dışına çıkıp sonra geri dönen ortalar… Kah kendi gözlerimizle şahit olduk bu sahnelere kah internet vasıtasıyla haberdar olduk. Kendisi de bu eksiklerinin farkında oldu, ancak istemesine rağmen oyununu tamamen düzeltemedi hiç. Onun yerine Messi-Ronaldo en iyi oyuncu olmak için çekişedursun, kendisi ‘Ben futbolun Reyiziyim’ diyerek olayı bambaşka bir boyuta taşıdı [3]. ‘Caps’ aleminin gelişme dönemine o damgasını vurdu. Fakat Galatasaraylı oluşundan, kulüp için boş kağıda imzayı çakacağından hiçbir zaman şüphe duyulmadı. Taraftar olarak çok söylendik, çok şaşkınlık içinde kaldığımız oldu (yedek kulübesinde sarı kart görüp cezalı duruma düşmek gibi) ama Elmander’in de söylediği gibi, onu anlatmak için tek sözcük kullanmak gerekirse bu ‘Galatasaray’ olur.

Sabri futbolundan çok başka şeylerle anıldı hep.

Sabri ‘Reyiz’ futbolundan ziyade başka şeylerle anıldı.

Sahaya geri dönelim. Emmanuel Eboue’nin gelişiyle beraber Sabri, Terim’in yedek kulübesinden oyuna müdahale kartı haline geldi. Ne zaman karşı takımda (veya kendi takımında) yorgunluk emareleri baş gösterdi, Sabri’nin 4. hakem kenarında ısındığını gördük. Bunu şöyle bir genelleme için temel olarak alabiliriz: Ne zaman Sabri ilk 11’den ziyade yedek kulübesinde başlar, Galatasaray o sezonlarda daha başarılı olur. Kadro dışı kaldığı Prandelli dönemi, düşüşe geçen Eboue ve kendisi yerine yapılan sağ bek transferlerinin ne kadar başarısız ve masraflı olduğunu da hatırlarsak eğer, Florya’da ‘Sarıoğlu Laneti’ diye adlandırabileceğimiz bir fenomene inanabiliriz bile. Her neyse, batıl inançları bir kenara bırakıp Sabri hakkında dile gelmiş transfer söylentilerine bakalım.

Sabri kariyeri boyunca sahada sürekli parlayan, yıldız konumunda bulunan bir futbolcu olmadı. Bu duruma rağmen tecrübeli oyuncuyu hep başka kulüpler istediğini duyduk: Real Sociedad, Sevilla ve bilimum Süper Lig ekipleri. O ise sözleşme sonunda hep Galatasaray’da kalmayı tercih etti, kadro dışı kaldığı süreçte bile. Bunun sonucunda da taraftar ona sahip çıkmıştı 2014’te hatırlarsanız [4]. Çünkü endüstriyel futbolun profesyonel oyuncuyu bir meta, kulüpleri de bir şirket gibi gören karanlık anlayışının dominant olduğu bu dönemde bir topçunun aynı zamanda takımının sadık bir taraftarı olması -itiraf edelim- hepimizin sevdiği bir şeydi. Söylentiler gerçek olsun veya olmasın, Sabri hala Galatasaray’ın sözleşmeli oyuncusu ve gelecekte de muhtemel antrenörü.

Taraftarla arası bir iyi bir kötü olan bir futbolcu diyebiliriz kendisi için.

Taraftarla arası bir iyi bir kötü olan bir futbolcu oldu kariyeri boyunca.

Gelecekte ne var? Sabri’nin sözleşmesi sezon sonunda bitiyor (geçen sene olduğu gibi) ve finansal fair-play gereği Galatasaray’ın büyük bir transfer bütçesi yok. Basit bir tahmin ile sene sonu oyuncu satışı halinde sağ bek transferi kendiliğinden gündeme gelecektir fakat kadro korunsa bile, Sarı-Kırmızılıların uzun süredir bu mevkide ilk 11’e yerleşecek yeni bir oyuncuya ihtiyacı var aslında. Ama büyük ihtimalle Sabri kariyerinin sonuna dek ikinci evi olan Florya’da kalacak, oynasın veya oynamasın.

*Kapak resmi kralspor.ensonhaber.com sitesinden, diğer resimler sırasıyla fotogaleri.hurriyet.com.tr, i.hurimg.com, turkiyegazetesi.com.tr ve cdn-amk.sozcu.com.tr sitelerinden alınmıştır.

Referanslar

[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/Sabri_Sar%C4%B1o%C4%9Flu

[2] http://fotogaleri.hurriyet.com.tr/galeridetay/84783/155/2/sabri-sarioglunun-galatasaray-kariyeri

[3] http://www.turkiyegazetesi.com.tr/editorunsectikleri/92854.aspx

[4] http://amkspor.sozcu.com.tr/2014/08/22/taraftarlar-sabri-reizi-istiyor-341618/

Leave a Reply