- Kendinizi kısaca tanır mısınız?
Merhaba, ben Murat Can Türksev. 1995 yılında doğdum ve Adanalıyım. 2013 yılında Bilkent Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümünü kazandım ve şu an 3.sınıf öğrencisiyim.
- Evet Muratcan, sizin ve ailenizin at yarışlarına olan ilginiz/tutkunuz ne zamanlara dayanıyor? Kısaca özetleyebilir misiniz?
Kendimi bildim bileli zaten atlara ilgim vardı. Ailemin atlarla iç içe olmasının bunda büyük rolü var. Ailemin atlara olan ilgisi de soydan geliyor diyebilirim. Çok eski zamanlardan beri ailemin büyükleri hep bir şekilde atlara ilgi duymuş, iç içe olmuş. Kuşaktan kuşağa geçen bir gelenek şeklinde ilerliyor. Benim bildiğim kadarıyla dedemin atlara olan ilgisi babama ve amcalarıma geçmiş. Ordan da tabii ki bana ve kuzenlerime. Bir çeşit gelenek desek yanlış olmaz herhalde. Umarım benden sonra da ailemin gelecek nesillerine geçer. Böyle geleneklerin sürdürülmesi açıkçası hoşuma gidiyor.
- Her spor alanında olduğu gibi at yarışlarının kendine has bir süreci vardır diye tahmin ediyorum. Atın hazırlığından seyis ve jokeyin, hatta sizin/ailenizin hazırlık sürecine kadar neler oluyor/yaşanıyor?
Tabii ki olmaz mı hiç. Bir atın yetişme sürecinden bahsedeceksek günlerce konuşsak da bitiremeyiz. Ancak bir at yarışa nasıl hazırlanır biraz ondan bahsedeyim… Öncelikle atlar yarışlara hazırlanmak için her sabah düzenli idman yapar. Sabah dediysem 02:00-09:30 zaman aralığından bahsediyorum. Bir çeşit boksör, futbolcu, basketbolcu gibi aslında onlar da birer sporcudur. Gerekli yarış kondisyonuna ulaşmak için bu idmanlar çok önemlidir. Her sabah atın ilgilileri (sahibi, antrenörü, seyisi vs) idmanları izlerler ve atın form durumunu yakından gözlerler. Kendi aralarında fikir alışverişi yaptıktan sonra bir yarış seçilir ve koşulur. Onun haricinde seyis her gün atıyla saatlerini geçirir, ailesinden çok atını görür. Antrenörün verdiği direktifleri uygular. Atta herhangi bir sorun gördüğü/hissettiği zaman antrenöre bildirir. Atın antrenörü ve veterineri o soruna yoğunlaşır. Bir atın iyi yarışabilmesi için en önemli faktör atın seyisidir. İkisi bir aile olur adeta. Birbirleriyle saatlerini, günlerini, yıllarını geçirirler. Sözsüz bir bağ oluşur aralarında. Antrenörün hazırlığı ise atını her gün görmek ondaki değişiklikleri(varsa) farketmek ve ona göre hazırlık aşamasını organize etmektir. Jokeylerin hazırlığı ise başka bir hikayedir. Her jokey kazanma şansı en fazla olan ata binmek isterler. Bu yüzden atları yakından gözlemlemek onlar için hayati önem taşır. Bir kısmı menajerleri vasıtasıyla bir kısmı ise sabahları bizzat atları antrene ederek bu işi yaparlar. Biz ise yarış kayıtlarının olduğu günden itibaren yarış bitimine kadar büyük bir heyecan içinde oluyoruz.
- Üstünde bu kadar emek sarf edilen bir şeyin stressiz ve heyecansız olması beklenemez tabii. Bu sürecin -hazırlığından yarışına kadar- streslerinden ve heyecanından birazcık bahseder misiniz? Hatta paylaşmak istediğini ufak bir anınız da varsa süper olur.
Her sporda olduğu gibi at yarışlarında da tarifsiz bir heyecan yaşanıyor elbette. Bahsettiğim gibi bir atın yarışa hazırlık sürecinde arka planda sayısız emek var. Yarış günü geldiğinde o emeklerin karşılığını alabilmek insana inanılmaz bir keyif veriyor. Yarış günü ekibimizle birlikte yarışa odaklandığımız için genel ortamdaki heyecanı insanların yüzünden anlayabiliyorsunuz. Az önce bahsettiğim gibi seyisler ve atları arasında özel bir bağ vardır. Bir yarış gününde seyisimiz rahatsızlığından dolayı hastanede tedavi görüyordu. Yarış günü geldiğinde kimse onu beklemiyordu zaten. Fakat atının yarışı başlamadan hemen önce hastaneden izinsiz olarak çıkarak yarışına gelmişti. Tabii ki bu olay karşısında tüm ekip çok güldük. Yarıştan sonra hemen gidip hastaneye tekrardan yattı tabii :).
- Türkiye’deki atlara ve at yarışlarına olan ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce hak ettiği değeri görüyor mu?
Aslında at yarışlarını takip eden geniş bir kitle var. İlgi az diyemem ancak bir futbol, basketbol kadar ilgi görmüyor Türkiye’de ve dünyanın diğer yerlerinde. Ancak yurtdışına baktığınız zaman at yarışları toplumlar nezninde çok iyi bir yerde. Bizim ülkemizde maalesef hak ettiği değeri görmüyor. At yarışına uzak kesimler bu işi genelde kumar/kötü alışkanlık olarak değerlendiriyor. Fakat bahis kısmına katılmadan da hipodromlarda güzel vakit geçirmek, yarışları izleyerek keyif almak gayet mümkün. İnsanlar eşleri ve çocuklarıyla hipodromda piknik yaparak, çocuklarını ata bindirerek güzel vakit geçiriyorlar. Bu sporun bu yanları da var. Sadece bahis kısmına odaklanmamak lazım diye düşünüyorum.
- İnsanların at,at yarışları ve hazırlık süreçleri hakkında bildiği en büyük genel yanlışlar neler sizce, tabii olduğunu düşüyorsanız?
Genellikle insanlar bu sporun arkasındaki emeği görmediklerinden dolayı işin maddi boyutuna odaklanıyorlar. Birnevi kolay yoldan kazanılan para olarak görülüyor. Halbuki bir atın yarış kondisyonunu kazanabilmesi için atın ilgilileri gecesini gündüzüne katarak çalışıyor. Sonuçta bir canlıyla uğraşıyorsunuz ve aynı insanlar gibi atların da günü gününe tutmayabiliyor. Bir gün iyi olup, bir gün sorun gösterebiliyorlar. Bu sporun futbol ve basketbol gibi medyası da olmadığı için insanlar bilgi sahibi olmadan eleştirebiliyor. Her gazetede spor sayfalarında futbol, basketbol haberlerini görürken at yarışı kısmında ise sadece altılı ganyan tahminleri paylaşılıyor. Bu algının en büyük sebeplerinden biri de bu bence.
- Şu anda aktif yarışan bir atınız var mı? Biraz bahseder misiniz?
Evet, şu an Adana’da yarışlara katılıyor. İklimden dolayı kış mevsiminde atlar ılıman iklimlerdeki hipodromdalara giderlerken yaz mevsiminde ise daha serin yerlerdeki hipodromlara giderler. Biz de atımızı takip ederek, idmanlarını yaptırarak yaz sezonuna hazırlıyoruz. Onun keyfi ne zaman isterse o zaman yarış koşacak (Gülüyor).
- Peki, şu anda sizce bu yaşadıklarınız gelip geçici heyecan mı yoksa kendinizi uzun yıllar bu serüvenin bir parçası olarak mı görüyorsunuz?
Bahsettiğim gibi kendimi bildim bileli atlarla iç içeyim. Sadece yarış kısmında değil, ayrıca binicilik kısmıyla da uğraşıyorum. Bir dönem engel atlama yarışmalarına katıldım. Atın olduğu her yerde olmak bana heyecan veriyor diyebilirim. Uzun süre de bu heyecanın bir parçası olarak kalırım diye de düşünüyorum.
Muratcan’a sorularımıza verdiği samimi cevaplar için teşekkür ediyoruz!