Bu Pazar günü diğer pazarlardan, hani şu bir günde kendime zaman ayırayım nidalarıyla kazandığımız minik molalarımızdan, biraz farklı. Yazının başlığından da tahmin edilebileceği üzere bu yazı 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramı hakkında. Televizyonu açtığınızda kaşınıza çıkan müthiş stadyum gösterileri, bakanların-başkanların yerlerini alan çocuklar ise bu bayramın yalnızca görünen yüzü. Çünkü 23 Nisan pek çok çocuk için arkadaşlarıyla beraber eğlendikleri, aileleriyle sinemalara – gösterilere gittikleri harika günlerden biri olsa da bir de hayatın öteki yüzü var çoğunlukla gözümüze ilişmeyen.
Bu fotoğrafta görmüş olduğumuz ve kameranın merceğine yarınlarına ümitle gülümseyen çocuklar ülkemizin belki de en büyük sorunlardan birinin de temsili. Bu çocuklar sabah erkenden kalkıp okullarına annelerinin hazırladığı beslenmeyle gidemeyen, daha bu küçücük yaşlarında dünyayı omuzlarına yüklenmiş çocuklar. Bu çocuklar bazıları hayatlarına kral dairelerinde başlar ve başına gelen en küçük bir olumsuzlukta kıyamet ilan ederken, zaten bir kıyametin içinde doğmuş fakat saf kalpleriyle oldukları yeri dahi aydınlatmışlar. Arkalarında ya bir aileleri yok ya da olan ailelerinin tek sorumlusu onlar. Hayata savaşarak başlamış ve hala savaşmaya devam ediyorlar lakin 23 Nisanlar haricinde hiç görülmüyorlar.
DSK’nın geçtiğimiz günlerde hazırladığı “Türkiye’de Çocuk İşçi Olmak” adlı istatistiğin sonuçları durumun ne kadarda müdahaleye muhtaç olduğunu gözler önüne seriyor. 2012’de iş cinayetleri adı altında 32 çocuk hayatını kaybetmiş ve geçtiğimiz yıl hesaplanan resmi oranlarda son tarihlerden sonra büyük bir farklılık göstermemiş. Bu ülkede her yıl 2 milyona yakın çocuk mevsimlik tarlalarda ya da çıraklık adı altında şehirlerde ve kırsal alanlarda yasa dışı olarak oldukça ağır koşullarda çalıştırılıyorlar.
Aracınızı tamir ettirmek için gittiğiniz sanayinin pasla ve yağla kirlenmiş duvarlarının arkasında bu çocuklar var. Her gün köşesinden döndüğünüz sokağın bir tarafına sinmiş ve ayakkabı boyacılığı yapıyorlar. Çoğu zaman gelenin geçenin haksız zulmüne uğruyorlar. Çünkü düşmüşler bir kere kaldırmak zor geliyor her zaman ki gibi bizlere ve yalnızca varlar sanki hep orada olmalılarmış, o sokağın ve karanlık köşelerin olağan bir parçası olmuşlar gibi. Güneşli güzel bir sabahta biraz mutlu biraz dalgın yürürken gözümüz ilişiyor üstlerindeki yıpranmış kıyafetlere ve her şeye karşın gülümseyen hınzır gözlerine. Ya gözümüzü kaçırıyor ya da üzerine biraz düşünüp – dünyayı ben mi kurtarıcam – dercesine geçip gidiyoruz.
Oysaki kurtarabiliriz. Bunun için illa özel bir tarih, bir bayram ya da bir hatırlatıcı gerekmez. Eğer sizinde her insan gibi içinizde biraz bir şeyleri değiştirebileceğinize dair bir inancınız varsa çocukların sokakların olağan parçaları değil de okullarının birincileri olmalarını sağlayabilirsiniz. Bunun için mavi bir tayta ya da kırmızı bir pelerine de ihtiyacınız yok. Bu 23 Nisanda gerçekten çocuklara bir şeyler hediye etmek istiyorsanız ve geleceğimizin bu çocuklara bağlı olduğunu biliyorsanız, yalnızca birkaç küçük yardımla ülkemizde çocuk işçi olarak çalıştırılan çocukluğunu yaşayamamış milyonlarcasına kahraman olabilirsiniz.
Kaynakça:
http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/04/150423_cocuk_isciler
http://istanbulgercegi.com/97-yilinda-23-nisan-turkiye-de-iki-milyona-yakin-cocuk-isci-calisiyor-67139855.html