Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren Atatürk’ün sanata verdiği önem sanatın hem ne kadar değerli hem de ne kadar gerekli olduğuna daha o zamanlardan işaret ediyordu. Türkiye’de modernleşmenin bir koşulu olarak çağdaş sanata ihtiyaç vardı, peki halk çağdaş sanatla tanışmış mıydı? Bülent Ecevit’in modern resmi “kendi kendine yetmeye çalışan bir yaratıcılık teşebbüsü” olarak tanımlaması, modern sanatın 1950’lerde Türkiye’deki halini anlatır nitelikte. 1950’lerde Ankara kültür ve sanat alanında İstanbul’un oldukça gerisinde kalıyordu ve bu en çok Ankaralı sanatseverleri rahatsız etmekteydi. Sanatçıyla toplum arasındaki uçurum gün be gün büyüyordu. Bütün bunlar devlet eliyle yapılan projelerin yetersizliğini işaret ediyordu, o zamanlarda resmi ve yarı resmi kurumlar klasik sanata yönelirken; modern tarzda yapılmış resimler hem sayıca az, hem de devlet tarafından talep görmüyordu.

Müzik, tiyatro ve resim alanında sanat faaliyetlerinin yürütüleceği bir yere olan ihtiyaç artık gün gibi ortadaydı. Çağdaş sanatla birlikte herkesin gri şehir dediği Ankara kötü ününden kurtulur, yeni bir renk katabilirdi bünyesine; toplumun her kesiminden insan sanatla tanışabilirdi. Böylece Helikon Derneği bir grup genç sanatsever tarafından hayata geçirildi. Kurucuları arasında Bülent-Rahşan Ecevit, Bülent-Selma Arel, Nilüfer-Aydın Yalçın, Rasin Arsebük, Cemal Bingöl, Orhan Burian ve Erdal İnönü gibi daha birçok önemli ismin olduğu dernek kuruluşundan birkaç ay sonra ilk galerisini 1953 yılının ocak ayında Mithatpaşa caddesinde açtı. Derneğin ismi “Helikon”, Helence bir kelime olarak “müzlerin kutsal dağı” anlamına geliyordu. Bu ismi, sanatçıların esin perileri olan müzler’den esinlenerek seçmişlerdi.

Helikon Derneği sayesinde, düşük fiyatlarla satılan sanat çalışmaları toplumun her kesiminden insana ulaşabiliyor; sergiler boyunca ziyaretçiler çalışmalarla ilgili bilgileri direk sanatçılardan edinebiliyorlardı. O dönemde nonfigüratif ve soyut sanat, çağdaş olarak kabul edildiği için Helikon Derneği bu tarzlarda yapılan eserlere ağırlık verdi; amaç, sanatı ve kavramlarını topluma en iyi şekilde tanıtmaktı.

Bunun haricinde Helikon Derneği, sergiler haricinde resim kursları gibi faaliyetlerde de bulunmuştur. Bu kurslar Cemal Bingöl ve daha birçok ressamın katkıları sayesinde faaliyet gösteriyordu. Böylece Helikon Derneği, sadece sergilerin düzenlendiği bir galeri olmaktan çıkarak sanat alanında eğitim veren bir kuruluş haline geldi. İlk başta ‘Pazar ressamları’ adıyla amatör olarak resme merak duyan ve başlayan insanlardan bazıları daha sonraları profesyonel olmuşlardır. O kişilerden bir tanesi de Hukuk Fakültesinde asistanlık yapmakta olan Rasin Arsebük’tü. Arsebük’ün hukuk kariyerini bir kenara bırakarak resim alanında ilerlemesinde Helikon Derneği’nin payı olduğunu söylersek yalan söylemiş olmayız.

Derneğin bir diğer çalışma alanı ise musiki olmuştur. Resimde çağdaş olanı topluma sunma çabası, kendini bu alanda da göstermişti, Bülent Ecevit, batılılaşmanın bir koşulu olarak batı musikisinin de özümsenmesi gerektiğini dile getiriyordu. Bu amaçla, yaylı çalgılar orkestrası kuruldu ve oda musikisi konserleri düzenlendi. Dernek üyeleri orkestranın provalarını izleyebiliyorlardı.

Dernek, dönemin siyasi olaylarından nasibini alarak 1955 yılında yaşanmış olan 6-7 Eylül olayları zamanında kapatıldı, sebebi ise derneğin isminden ileri geliyordu. Türkler ve Rumlar arasında süregelen bu gerginlik ortamında “Helikon” Helence bir kelime olduğu için hükümet, derneğin 6-7 Eylül olaylarıyla bir ilişkisi olabileceğini düşünerek dernek kurucularını sorguya çekmiş, bu süre boyunca dernek geçici olarak kapatılmış, tekrar faaliyete geçtiğinde ise eski haline kavuşamamıştı. Ne var ki Türkiye’nin çağdaş sanatla tanışmasına öncülük etmiş olan Helikon’un kapanmasının üstünden elli yıl geçtikten sonra 2000’lerde Helikon adında yeni bir galeri açıldı. Kurucusu Turan Erol’un Bülent Ecevit’in iznini alarak yeni galeriye Helikon adını verdiğini derneğin kurucularından biri olan Rahşan Ecevit’in kız kardeşi Asude Aral’dan öğreniyoruz. Sözünü ettiğimiz Helikon galerisi, Ankara’da günümüzde halen varlığını sürdürmektedir.

 

Kaynaklar:

http://ecevityazilari.org/items/show/366

Öymen, A. (1974). Ecevit Anlatıyor. Cumhuriyet.

Dündar, C. & Akar, R. (2015). Karaoğlan- Belgesel Kitaplar (1. Baskı , s. 56-57). İstanbul: Can Yayınları

Ecevit, B. (1988). Gergedan, 17, 150-153.

Ecevit, B. (1953). Ankara’da Sanat Uyanışı. Dünya, Nisan.

http://ecevityazilari.org/items/show/372

Resim Kaynakları

http://ecevityazilari.org/items/show/366

http://www.artfulliving.com.tr/sanat/27-haziran-3-temmuz-haftasinda-dikkat-ceken-4-sanat-etkinligi-i-6878

Leave a Reply