Bilim, insanlığın güvenilir bilgi arama yolunda attığı en büyük adımdır. Bilimsel yöntem sayesinde bir konu hakkındaki inançlar ve sanılar ayıklanarak doğru bilgiye daha çok yaklaşılmaktadır. Bu durumun en belirgin sebebi, bilimsel yöntemin her aşamasında yapılan öz kontrol ve ulaşılan her sonuç hakkında sonsuz eleştiri imkanıdır. Fakat bir durumu özellikle belirtmek gerekir ki merak edilen her konu bilimsel bilginin kapsamına girmemektedir çünkü bilimsel bilgi materyalist bir ontolojiye dayanmaktadır. Yani bilimsel bilginin üzerine kurulmuş olduğu varlık aksiyomu, sebeplilik ilkesi olarak adlandırılabilir, evrendeki her olgunun sebebi olarak evrendeki diğer bir olguyu görür. Bu altyapıya binaen, bilimsel yöntemin en evvel aşaması veri toplama olarak ifade edilir. Bundan kasıt, aklından geçen sorunun/merakın cevabı olarak doğadan ipuçları bulmaktır. Doğanın verdiği ipuçları arasında kafada kurulan yanıtı destekleyecek herhangi bir delil yoksa bilimsel bir hipotez dahi kurulamaz.
Bilim karşıtı görüşlerin bir kısmının bilime yaptığı itirazlara başat olarak, bilimsel yöntemin dayandığı mezkur felsefe gelmektedir. Bilim karşıtı bu kişiler, daha hipotez kurma aşamasında doğadan gerekli kanıtları toplayamadıklarından dolayı, evrene ilişkin açıklamaları bilimsel yönteme adım bile atamamakta ve normal olarak bilim dışı sayılmaktadır. Bu açıklamalara örnek olarak her türlü mucize iddiası, doğa olaylarını doğa üstü güçlerle açıklama teşebbüsleri, rızıkla alakalı emeğe değil sebata yapılan vurgular, meditasyon ve karma öğretileri ve müellifin en son karşılaştığı “bilimle alakalı olmayan” kuantum fizik öğretisi verilebilir. Bu iddiaların savunucularına saygı duyulmakla beraber bu açıklamaların gerekli bilimsel ihtimamı çektikleri durumda ispatlanacaklarını iddia edenlere cevap verilmek istenmektedir. Biraz daha açılacak olursa bilim karşıtı iddia şudur ki, bilim insanları bu iddiaları önemseyerek gerekli çalışmalarını yönelttiklerinde ve bilimsel gelişmeler yeterince ilerlediğinde şu anda bilim dışı gözüken açıklamaların gerçekliği su yüzüne çıkacaktır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki bilim dünyası masonik tarzda örgütlenmiş ve üyelerini çeşitli dayanıklılık testlerinden geçirerek kabul eden bir tarikat değildir. Eğer şu anki bilimsel buluşlarla çelişen bir iddia varsa bunu bilimsel yöntem içinde gerekçelendirmek ve muteber bir biçimde yayınlamak mümkündür. Bunu yapabilmek için bayağı bir çalışmak ve düşünmek yani mesai sarf etmek gerekecektir. En azından düzgün bir makale yayınlayan her bilim insanı kadar yani bilim karşıtı iddianın rakipleri kadar çalışmak yeterli olacaktır. Velev ki karşıt iddialardan biri bilimselleşti, bilim çevreleri bu durumdan hoşnut olacak ve karşıt iddia sahibi ödüllendirilecektir. Bu kadar zahmetli bir yolu seçmeyecek, lakin bilim karşıtı iddiasından da vazgeçmeyecek birine hatırlatılacak birkaç hususa gelinirse, evvela bilim camiası merak edilen sorunun cevabı ısmarlanabilinecek bir fetva kurumu tarzı bir topluluk değildir. İkinci husus, bilim insanlarını bir konu hakkında teşvik edecek zerre kadar bile bir ipucu yoksa hiçbir bilim insanı boş bir gayrete girmeyecektir. Tekrar etmekte ısrar olunarak denilir ki, bilimsel araştırmanın ilk basamağı veri toplamaktır. Tahlil edilecek herhangi bir veri olmayan bir mevzuyu hangi bilim adamı hangi izden yola çıkarak inceleyebilir?
Bilimsel yöntem, hipotez kurmak için veriye ihtiyaç duymaktadır. Veri elde edilemeyen bir iddia, inanç yahut sanı olarak kalmaya mahkumdur. Bilim karşıtı bazı kişiler, iddialarına yeterince güveniyorlarsa iddialarını bilimsel makale olarak yayınlatma yolunu seçebilirler. Eğer bu çileli süreye tahammülleri yoksa bilim dünyası tarafından yok sayılmaları ve tezyif edilmeleri kadar doğal bir durum yoktur.