Pollock’un kontrollü rastlantısallığı

Jackson Pollock’un çalışma tarzını bilirsiniz, boyayı doğrudan tuvalin üstüne koymadan resmini yerde yapıyor. Sıvı ve akıcı bir boya kullanıyor. Fırçayı tuvale fırça maksadıyla yaklaştırmıyor, fırçayı adeta bir sopa gibi kullanıyor ve tuval yüzeyine de değdirmeden damlatarak çiziyor. Bu bağlamda, Pollock’un İkinci Dünya Savaşı sonrası soyut dışavurumcu resminin öncü Taşist tablolarına imza attığını söyleyebiliriz. Sanat eleştirmeni John Berger, Pollock’un yeniliklerini boyaların saldırısı altındaki aksiyon tuvalleri olarak özetliyor. Pollock’un resimlerine dair benim özetlememse: Pollock’un resmindeki kontrollü rastlantısallık!

Jackson PollockOne: Number 31, 1950

Soyut Dışavurum

Kontrollü rastlantısallığı anlamamız için ilk olarak, İkinci Dünya Savaşı sonrasında modernizm algısının nasıl değiştiğine değinmek gerekir. Sanayi Devrimi ile gelişen modernizmde, teknik ve endüstriyel gelişmelerdeki hız ile birlikte bireyler doğadan ayrılmaya başlamışlardır. Bu süreçte pragmatik bir felsefe ile neticelenen makine ve teknikteki ilerleme insan aklının önemine sık sık vurgulamalar yapmıştır. İkinci Dünya Savaşı ile, bu yapının olumsuzluğu gün yüzüne çıkmıştır ve modernitenin eleştirisi doğmaya başlamıştır. Bireyler Rönesans sonrasında dini sorguladıkları gibi İkinci Dünya Savaşı ardından da siyasal, geleneksel ve aidiyet olgusu ile nitelendirilmesi mümkün birçok değerini gözden geçirmiştir. (Kalfa, 14) Toplumda bir süredir mevcut olan gözden geçirme hali sanata, nesnelerin mekanların bozulması ve yapıların yeniden tanımlanmaları olarak tezahür etmiştir.

Jackson PollockThe She-Wolf1943

Renklerin nesnelerden bağımsızlaşması ve güzellin değil özün peşine düşülmesi dışavurumcu akımın temel özellikleridir. Dışavurumcu gelenek, New York’da soyut dışavurumculuk ile devam etmiştir. New York’un tercih edilmesinde kişisel hak ve özgürlüklerin Amerika Birleşik Devletleri’nin İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa ve Sovyet Rusya’ya göre izlediği sanat politikasının daha özgürlükçü olması ve New York’un zenginleşmeye başlaması ile ilişkilendirilmektedir. (Kalfa, 23)

Realist figür sanatının ağırlıkta olduğu Sovyetler ile New Yort’ta mantık dışılığın vurgulandığı soyut resimleri soğuk savaşın uzantısı olarak da görülmektedir.(Kalfa, 24) Bu doğrultuda denebilir ki, Amerika Birleşik Devletleri bu dönemde yeni bir akım arayışındaydı ve vurguladığı özgürlük ve refah gibi kavramlarla sanatçılara destek olacağı imajını vermişti. Zira, esasında dünya genelinde süper güç olma gayesi sanatı da kapsamaktaydı. 1929 yılında kurulan Museum of Modern Art‘ın da modern eserlere ve dünyanın her yerinden sanatçılara yer vermesi otoriteler tarafından uluslararası değere vurgu olarak nitelendirilmiş ve New York’un sanatçılar tarafından tercih edilmesinde belki de en önemli faktör olmuştur. Bu politakalra yönelik olarak, Amerikan soyut dışavurumluşuğunun esasında Rusya karşıtı propaganda olarak CIA tarafından şekillendirildiğine dair görüşler dahi mevcuttur.

Pollock Soyutluğu

Pollock’un tablolarında, mimesis olgusu yani gerçeğe öykünme yerini psikanalitik tedavi ile tanınan kişisel bilinçaltı ve kolektif bilinçaltı gibi soyut kavramların aktarımına bırakmıştır. Analitik psikolojiden etkilendiği bilinen sanatçının eserlerinde bilinç, bilinçdışı, kollektif bilinç gibi kavramlar resminin içeriğinde imge olarak önem kazanmıştır. Sanatçının içinde bulunduğu dönemin bireyi olarak içe dönük arayışlarının yoğunluğunu ve devlet politakalarının desteği ile şekillenen sanat akımı yaratma cesaretini soyut çizme motivasyonun yapı taşları olduğunu söyleyebiliriz.

John Berger Pollock’un tablolarını “modern sanat olarak kabul edilenin değiştirme atılımı” olarak değerlendirmekte. (Berger, 365) Mahiyeti gereği her ne kadar objektif bir post-modernizm tanımı yapmak mümkün olmasa da; sanatta görülen ısrarcı biçimsel değişimin ve savaş sonrası huzursuzluğun yansıtıldığı, modernitenin sorgulandığı yapı bozumunun post-modern kavramına karşılık geldiği fikrindeyim. Pollock’un da tam bu yüzden post-modern eserler üreten bir sanatçı olarak nitelendirilmesinin mümkün olduğu düşünüyorum.

https://www.britannica.com/biography/Jackson-Pollock

Kontrollü Rastlantısallık

John Berger, Pollock’un tablolarınını ressamın zihnininin iç duvarlarına yaptığı resimlere benzetmektedir. Ressamın dış dünyayla ilgili anıları ve sayısız kaynakları varken bunları çizmemesini bir reddediş olarak yorumlanmıştır. (Berger, 363) Dolayısıyla, Pollock’un tekniği bilinçli bir tercihtir. Kaza değildir. Bu ayrım resimlerinin niçin ahenkle tekrarlanan bağlayıcı motiflerle örülü bir tablo olarak nitelendirdiğimizin ve en önemlisi niçin “çocuk karalaması” olarak görmediğimizin anlaşılması için önemlidir. Çizgilerdeki rastlantısal görünüm bu açıdan kontrollüdür.

Ressama çizim tekniğinden dolayı fazla boyaların tuvale düşmesi, boyaların yanlışlıkla sıçraması yani kusur sayılabilecek kazaların resminde olup olmadığı sorulduğunda verdiği yanıt kontrolün ne anlama geldiğine ışık tutmaktadır. Pollock, deneyim ile boyanın akışını büyük ölçüde kontrol etme becerisinden bahseder. Bu yüzden de resimleri bir kaza değildir. Ressamın bilinçli teknik tercihi ve tekniği kullanmadaki tecrübesi onun kazanın varlığını ontolojik olarak nasıl reddettiğine ışık tutar. Bununla birlikte sanatçı rastlantısaldır çünkü, tablosunun bitiminde neye benzeceğini hayal etmemektedir ya da taslaklar, eskizler çizmemektedir. Pollock’un motivasyonunu ve tekniğine ilişkin açıklamalarını göz önünde bulundurduğumda tablolarının kontrollü rastlantısallık olarak özetlenebileceği fikrindeyim.

Soyut Dışavurum ve İlhamlar Çizmek için başına oturduğumuz tabloların aceleye gelmemesi ve özümsenerek tamamlanması gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden doğaçlama yapılan fırça darbelerinin özensiz olduğu fikrindeyim. Bununla birlikte, resmin yalnızca çizilmek istenenlerden ibaret olmadığının altını çizmek isterim. Yani, resim yaparken yalnızca sonuç olarak elde etmek istediğimiz görüntüye, yüze, manzaraya odaklanmanın resmi araç olarak kullanmak anlamına geldiğini düşünüyorum.

Kant’ın humanity formula olarak bilinen insana seçim yapabilme kapasitesinden dolayı duyduğu saygıyı ve bu yüzden insanı eylemlerinin nihai amacı haline getirmesini resim sanatına uyguladığımızda karşımıza Pollock, Koonig gibi aksiyon sanatçılarının eserlerinin ve Rothko’nun renk alanı üzerine yaptığı resim çalışmalarının çıkacağını düşünüyorum. Bir diğer deyişle, soyut dışavurumcu ressamların resmi nihai amaç olarak görüp dışsal ögelerden arındırmalarını Kant vari bir etik anlayışla eş değer görüyorum. Bu sebeple çizmek istediğimiz bir yüz, anı, çehre varsa bunun bir kısmı çizilirken İkinci Dünya Savaşı Sonrası vurgulanan soyut dışavurumcu teknikten ilham alması dış olguları, çizme motivasyonlarını unutmamızı sağlayacaktır ve nihayetinde resimle saf bir iletişim kurmamızı sağlayacaktır. Bu açıdan doğaçlama fırça darbelerinin özensizliğinin kısmen de olsa tablolara eşlik etmesi gerektiğini savunuyorum.

Ben de bu doğrultuda; tablolarımın kompizosyonunun bir kısmını doğaçlama olana bir diğer deyişle; tesadüfü olana bırakıyorum. Deneyimlediğim kontrollü rastlantısallıkta, fırçalarla ve boyalarla resmimiz için kendimize zaman ayırıyoruz ve resmin biçimsel kimliğini bu yolla inşa ediyoruz.

Rastlantının içeriğime katkısı ise rastlantının ve sanatın nedensellik bağını vurgulamamı sağlaması ile doğrudan ilişkili. Hayattaki her seçimin bilinçli olduğu, seçimlerinse bizi tesadüflere yönlendirdiği görüşündeyim. Tesadüfleri oturup düşünmeye, çizmeye, anılarımızı anmaya ihtiyacımız var. Aksi taktirde yapacağımız tercihler az özümsenmiş nitelikte olur ve zamanla rastlantılar hem tuvalimizden hem de hayatımızdan bir bir eksilir.

Sevgili okurlar, Pollock’un fırça damlaları sizin hayatınızda neye karşılık gelmekte ? İlgilenenler için yararlandığım okumalarımı ve Ed Harris yönetmenliğinde çekilen ressamı anlatan biyografi türünde filmi kaynakçada belirtiyorum. İyi okumalar!

Kaynakça

Kalfa, Zafer 20.Yüzyıl Resim Sanatı ve New York.

Berger, John. Portreler (2018) Metis Yayınları

Ed Harris, Pollock (2000)

Kamışoğlu, S. Ö., (2012). Jackson Pollock ve Jung İlişkisi. İstanbul: Işık Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

https://www.moma.org/artists/4675

Leave a Reply