Herkes yalan söyler. Kimi zaman kendimizi ve kendimize her şeyden yakın tuttuğumuz kimseleri korumak için; kimi zaman çıkarlarımız uğruna, kimi zamansa sadece karşımızdaki incitmemek için başvururuz gerçeğe uygun olmayan sözlere. Yalan, artık yaşamımızın öylesine ayrılmaz bir parçası ki, İstatistik “yalan söyleme bilimi”, ülkede politika, “yalan söyleme sanatı” olarak kabul edilmekte artık. Yaşamlarımızın bunca ayrılmaz bir parçası olan yalan yine de, bütün ahlak öğretileri ve büyük inançlar tarafından kınanmakta, yalan söylemenin ya çocuk gelişiminde yaşanan bir problemden ya da ahlaki bir bozulmuşluktan kaynaklandığı, suçlar bir ifadeyle sıkça dile getirilmektedir.

Peki ailemiz ya da takımımız için yalan söylemenin bilimsel bir gerekçesi olduğu ortaya çıksaydı?

İsrailli bilim insanlarının gerçekleştirdiği son bilimsel araştırmalar ise, bu genel yargıyı alt üst edecek ve kısmen de olsa yalan söyleme güdüsüne bilimsel bir açıklama getirecek nitelikte. Negev Ben Gurion Üniversitesi’nden Dr. Shaul Shalvi ve Amsterdam Üniversitesi’nden K. W. De Dreu’nun bu pazartesi günü yayınlanan araştırmalarına göre; topluluğun hatırın yalan söyleme eğilimi, oksitosin hormonu tarafından düzenlenmekte.

Haaretz gazetesinin haberine göre, nazal (burun yoluyla) oksitosin spreyi kullandırılan denekler, kendi gruplarının yararı için placebo verilen deneklere göre, iş kendi gruplarının yararı için yalan söylemeye geldiğinde daha yüksek bir eğilim gösteriyorlar. Yine de, araştırmada, oksitosin verilen deneklerin kendi çıkarları için yalan söyleme eğilimlerinin artmadığının kayıt altına alındığını da söylemek yerinde olacaktır. Araştırmayı yürüten bilim insanlarına göre, deneyleri ahlaka daha “işlevsel” bir yaklaşım sunmakta.

[box_dark]Oksitosin[/box_dark]

Oksitosin, görece basit yapısına göre; pek çok işleve sahip bir hormon, hem üremede hem de sosyal ilişkilerde önemli bir yere sahip.

Oksitosin, bir hormondur; en fazla üremedeki rolü ile bilinir; doğum esnasında, rahim kaslarının kasılmasını uyarır ve doğumu kolaylaştırır; doğum sonrasında ise meme başı uyarısı ile sütün salınımını sağlayarak emzirmeye yardımcı olur. Oksitosin hormononun “bağlanma” ile de ilişkilendirildiği bilinmektedir, diğer deneyler oksitosin hormonun yokluğunda anne maymunun yavrusuyla bağ kurmadığını ortaya koymaktadır.

Ancak son dönemlerde oksitosin hormonunun diğer davranışlardaki etkileri de ortaya konmuştur, pek çok yerde oksitosinden “aşk hormonu” diye bahsedildiğini duyabilirsiniz. Oksitosin, sosyal etkileşimi de artırmasıyla da bilinir; aynı zamanda cinsel ilişkinin zirve noktasında, orgazm sırasında salgılanması; meşhur “aşk hormonu” isimlendirmesinin nereden kaynaklandığına ışık tutabilir.

Bu mucizevi hormon, aynı zamanda güven ve karşısındaki kimseyi anlamakla, sosyal ortamlardaki endişenin azalmasıyla ve toplumu öncüllemekle ilişkilendirilmektedir. Öte yandan, aynı hormon, savunma ile bağlantılı saldırganlığı da tetiklemektedir. Ne var ki, İsrailli araştırmacılara göre, grup için yalan söylemek, hormonun bu saldırganlık tetikleyici niteliğine değil de bağ kurucu işlevine dayanıyor.

 

[box_dark]Yalanın Bini Bir Para[/box_dark]

Daha önceki araştırmalar, anne ve çocuk arasındaki bağın da oksitosin hormonundan kaynaklandığını ortaya koymuştu.

Oksitosin hormonun yalan söyleme üzerindeki etkisini belirlemek için, Shalvi ve De Dreu, her biri 30 denekten oluşan üç grup kurup; grupların her birine oksitosin ya da placebo vermiş ve deneklerden 10 yazı-tura atışının sonuçlarını tahmin etmelerini ve tahminlerini kendilerine saklamalarını istemişler. Kısaca deney; tahmin et, sessiz kal, parayı fırlat, yazı mı tura mı bak, tahminin doğru mu yanlış mı olduğunu belirt şeklinde kuruluyor.

Fakat; deneyin önemli bir ayrıntısı sadece deneklerin, tahminlerinin doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu bilmeleri ve daha fazla para kazanmak için yalan söyleme imkanına sahip olmaları. Eğer doğru bildilerse, 30 cent; kendileri ve gruplarının iki üyesi ile paylaştırılıyor.  Böylece bireyin kazancı, takımının başarısının üçte biri oluyor.

Öncelikle şunu belirtelim, 9 ya da 10 yazı tura atışının her birini doğru tahmin etme ihtimali yaklaşık %1. Hal böyle iken, kendilerine oksitosin verilenlerin %53’ü, art arda 9 ya da 10 yazı tura atışını doğru bildiklerini iddia ediyorlar, yani yalanın bini bir para. Plasebo verilen grup da, tabii ki para uğruna yalan söylüyor, ancak onlarda bu oran %23’te kalıyor, yani oksitosin verilen gruptaki oranın çok altında kalıyorlar.

[box_dark]Bütün Yalanlar Ahlak dışı Mı?[/box_dark]

Bunun yanında, oksitosinin sadece grup için yalan söyleme eğilimini arttırdığını ortaya koymak için bir başka deney daha yapılıyor; aslında yukarıdaki deneyin hemen hemen aynısı: tek farkı, bireyin bütün kazancı kendisine kalıyor. Şaşırtıcı biçimde, placebo verilen grup ve diğer grup arasında anlamlı bir fark olmuyor. Yani “aşk hormonu”, bir kimsenin grubu için yalan söyleme eğilimini artırıyor, kendi çıkarı için değil.

Dr. Shalvi, araştırmanın sonuçlarını şöyle özetliyor: “Elde ettiğimiz sonuçlar, insanların ahlak kurallarını kendilerine yakın olan insanlara yardımcı olmak için çiğnemeye daha eğilimli; ailemiz ya da ekibimiz için. Bu ise, ilgi çekici ve belki de daha felsefi bir soruya can veriyor: Bütün yalanlar ahlak dışı mıdır?”

 

[box_light]Kaynak[/box_light]

Oxytocin made you do it? Lying is hormonal, scientists say,Haaretz, http://www.haaretz.com/life/science-medicine/.premium-1.583012

Leave a Reply