Son zamanlarda b2980516ilim camiasını (başka bir ifadeyle bizi) sevindiren hadiseler gerçekleşmekte. Bir sanat dalı olarak sinema, bilim adamlarının o olağanüstü dünyasını beyaz perdeye aktarmaya, yani bizi, kendi çabalarıyla anlatmaya başladı. Bu günlerde sinemalarda iki tane çok iyi film gösterime girdi. “Enigma (The Imitation Game) ve Her Şeyin Teorisi (The Theory of Everything)”. Enigma özet olarak, ikinci dünya savaşı yıllarında (eğer abarttıysam affedin ama filmden ben bunu çıkardım) Adolf Hitler’in bir matematikçi tarafından mağlup edilmesini konu alıyor. İkincisi ise ünlü “Zamanın Kısa Tarihi” kitabının yazarı Stephan Hawking’in hayatını anlatan mükemmel bir biyografi.

Bu filmin bendeki önemi, daha yeni Stephan’ın eşi Jane Hawking’in “Sonsuzluğa Yolculuk” kitabını gazetede paylaşmışken aynı hikayenin kısa bir süre sonra beyaz perdeye taşınması oldu. Eğer film dikkatli izlenirse, Sonsuzluğa Yolculuk yazımı okuyanlar oradaki fotoğrafların neredeyse aynılarını beyaz perdede göreceklerdir. En başında da söylediğim gibi pek çok olağanüstü bilim adamının hayatı (hangisininki sıradan ki zaten) beyaz perdeye aktarılıyor. Peki nedir Stephan’ı özel kılan? Çünkü o hala hayatta. Diğer bilim adamlarının büyük bir çoğunluğu hayata gözlerini yumdular ve efsane oluşları ölümlerinden sonraya dayandı. Onun hala hayattayken üzerine film çekilmesi, nasıl bir bilimsel çığır olduğunun kanıtıdır. Onu fenomen hale getiren ikinci neden de hastalığıdır. Hiçbir uzvunu hareket ettiremeden elde ettiği başarılar olağanüstü ve ilham vericidir. Üçüncü ve son olarak Tanrı hakkındaki ilginç söylemleridir ki benim ona daha fazla ilgi duymama sebep olan ve beni onun hayatını araştırmaya iten de budur.

Eddie-redmayne-stephen-hawking-theory-of-everything-517613

İnanan biri olarak, beni bu ateist bilim adamını araştırmaya iten şey nedir? Şu, su götürmez bir gerçek ki, bu halimle onun bilimsel çalışmalarını anlayamam ama yaşam tarzı ve inançları ile ilgili fikir sahibi olabilirim. Öncelikle şunu söyleyebilirim ki Stephen dinsiz değil. Filmde, kozmolojiyi şu şekilde tanımladı. “Zeki Ateistler için bir dindir.” Peki din nedir? Din bir insanın değerler sistemini, hayata bakışını ve hayattaki amacını bulmasını sağlayan sistemlere verilen genel addır. Tanrı kavramı bu tanımdan sonra gelen, farklı dinlerde farklı isimler alan, dinlere özel metafizik bir kavramdır yani bilimin konusu değildir. Bilim onun varlığını da yokluğunu da ispat edemez. Peki sadece ilk tanımdan yola çıkarak aslında biliminde bir din olduğunu iddia edebilir miyiz? Faydacı olmayan, kar amacı gütmeyen, mühendisliğe hizmet etmeyen, meraktan beslenen, insanın kapasitesini sonun kadar zorlayan gerçek fizik, aslında din özellikleri gösterir. İnsanın değerler sistemini oluşturur, hayata bakışını belirler, hayattaki amacını ona verir. O halde Hawking’in dindar bir adam olduğunu söyleyebiliriz.

indir (1)Peki Tanrı bu tartışmanın neresinde? Aynı filmde Hawking’in başka bir ifadesi daha var: “İnsanın neye inandığı fiziğin konusu değildir.” İşte cevap burada. Fizikteki Büyük Patlama’nın varlığı ve yokluğu ya da biyolojideki evrimin varlığı ya da yokluğu, bize tanrının varlığı ya da yokluğu üzerine hiçbir şey söylemez. Bu sadece kişinin geçmiş yıllarında, karşılaştığı insanlardan, yaşadığı olaylardan, kendi mantığından ve bazen de sadece sezgisel yollarla edindiği bir inançtır. Bir deist bilim adamını ve ateist bilim adamını aynı masaya oturtsanız ve Büyük Patlamayı tartışmalarını isteseniz ve onlar da bir sonuca varsalar, deist oradan yine deist olarak kalkar, ateist de oradan yine ateist olarak kalkar. Çünkü bu tartışma onlara tanrı sorusunun cevabını vermez.

Bunları yazmamdaki sebep, inanan biri olarak Hawking’i araştırmamın ona hayranlık duymamın bir sakıncası olmadığını göstermektir. Sonuç olarak ikimizde bilime inanıyoruz sadece ben, benim dinimin bilimi kapsadığını ve bilimin, biraz geriden gelse de benim kutsal kitabımda yazandan farklı bir şey söylemediğine inanıyorum. Bu yüzden Hawking’i kendime hoca olarak alabilirim. Sonuçta benim bilimsel bilgim onunkinin yanında tartışılamayacak kadar zayıf. O halde bırakalım bana öğretsin. Bu arada her konuda da farklı düşünmüyoruz. O bir fizikçi, ben ise potansiyel bir fizikçiyim ve fizikçilerin ortak noktası kainata hayran olmalarıdır. Onun güzelliğini büyüklüğünü ve yüceliğini kavrayabilmeleridir. Onun bilgisinin peşinden gitmeleridir. Hawking belki bir sanatçı değildir ama muhteşem bir sanat eleştirmenidir. Çünkü gelmiş geçmiş en büyük sanat eserine aşıktır. Zamandan bile önce tasarlanmış bir sanat eserine…

Konumdan fazlasıyla saptım aslında. Sonuç olarak sadece şunu söylemek istiyorum. Sinemada çok güzel bir biyografi var ve bunu kimsenin kaçırmasını istemiyorum. Film bir bilim adamını anlatıyor ama bilime ilgisi olmayan kişilerin de rahatlıkla izleyebilecekleri ve keyif alabilecekleri bir film. Ailenizle gidin, kız ya da erkek arkadaşınızla gidin ya da benim gibi bir yazar gözüyle görmek için tek başınıza gidin. Sadece izlemeden önce şunu unutmayın. Bu film bir bilim adamını anlatıyor ve izlerken biraz olsun bilim adamı gibi düşünün. Kainatın büyüklüğü ve muhteşemliği altında ezilin. İşte o zaman filmden daha çok keyif alacaksınız. 2 saatliğine kendi kimliğinizden sıyrılıp bir fizikçi olun. Gerçek bir fizikçi…

Not: Fotoğraflardaki kişi filmde Stephen’ı canlandıran ve bu rolle Oscar kazanan Eddie Redmayne’dir.

Leave a Reply