Elektrik… Hemen hemen her etkinliğimizde elektriği kullanıyoruz. Doğanın içinde yaşıyoruz ve geleceğinden sorumluyuz. Dolayısıyla ikisinden de vazgeçmek mümkün değil ve bizi ikisinin arasında karar vermekten kurtaracak olan teknolojilere de yeşil enerji diyoruz. Peki yeşil enerji ne kadar yeşil?
Yeşil enerji teknolojilerinin kıyasla en yenilerinden olan güneş enerjisi olarak görülüyor ve bunun sebepleri ortada. Örneğin, rüzgar enerjisinin aksine, yeterli miktarda güneş ışığı alan yerlerler çok daha yaygın. Yirmi yıl önce kullanım ömürleri boyunca üretimlerinde harcanan elektriği tekrardan üretmeyi bile başaramayan güneş panelleri günümüzde dünya çapında toplamda 2 x 10^11 kW saat enerji üretiyorlar; bu miktar dünyadaki elektrik talebinin yaklaşık %1’ini karşılıyor.
Elektrik üretiminin 1%’i çok fazla olmasa da temiz ve yenilebilir olan bir enerji türü için kötü değil. Bu sayının gittikçe artması bekleniyor. İşte sorunlar da burada başlıyor. Güneş paneli yapımında kullanılan polisilisyum, bildiğimiz kumdan üretiliyor fakat üretim aşamaları karmaşık ve hataya toleranssız. Bütün bunlar bittiğinde ise geriye silisyum tetraklorür gibi zararlılar kalıyor. Silisyum tetraklörür kirliliği mahsülleri öldürdüğü gibi bir aşındırıcı kabul ediliyor ve uzun süreli solunduğunda solunum yollarında yaralara ve nefes zorluğuna sebep oluyor.
Gittikçe artan fotovoltaik talebine yetişmeye çalışan şirketler, çevreyi korumaya yönelik önlemleri almıyorlar. 2008’de yapılmış bir habere göre bu sorun en az 7 yıldır (çoğumuz güneş panelleri hakkında bildiklerimizi öğrenmeden önce) var. 2008 yılında petrol ve kömür fiyatları yükselmekteydi. Şimdi ise problemin bir başka tarafıyla karşılaşıyoruz.
Petrolün varil fiyatı 2014 ile 2015 arasında neredeyse yarı yarıya düştü. Geleneksel kabul edebileceğimiz petrol ve kömür çevreye her türlü zararı vermekte, fakat diğer enerji kaynaklarından çok daha ucuz oldukları için günümüzde hala yaygın kullanımdalar. Kriz öncesi alıp başını gitmiş petrol fiyatları döneminde, 2008’de bile, çevre temizliği önemlerini hiçe saymak bile güneş enerjisini petrolle rekabete sokamadı. Günümüzde bu fiyatların düşmesiyle güneş enerjisinin piyasada rekabet etme özelliği gittikçe azalıyor. Fotovoltaik üretiminin zararlı atıklarına karşı önlem alındığında ise bu aralık daha da artıyor.
Bütün bunlara rağmen güneş enerjisi çevreye kömür, petrol gibi kaynaklardan daha az zarar veriyor. Hatta dünya enerji ihtiyacının 16%’sını karşılayan, en çok kullanılan yenilenebilir enerji olan hidroelektrik santrallerden, gerekli önlemler alındığında, daha temiz olduğu söylenebilir. Bunun dışında da temiz enerji için umut bitmiş değil. Rüzgar enerjisi Danimarka’nın enerji ihtiyacının 39%’ını karşılıyor; küçük bir ülke olsa da önemli bir örnek teşkil etmediğini söyleyemeyiz. Kömür santrallerinden daha az radyoaktif parçacık saçan nükleer santraller, dünya enerji ihtiyacının 11%’ini karşılayarak temiz enerjinin bayrak gemilerinden biri olarak yerlerini alıyorlar. Yeşil enerjinin karanlık bir yüzü olsa da, denemeye değer gibi gözüküyor.
Kaynakça:
http://cameochemicals.noaa.gov/chemical/4437
https://en.wikipedia.org/wiki/Photovoltaics