Bir elinde piposu, başında sarığı, üzerinde pelerini, bıyıkları ve elinin altındaki Türk motifli yastığına kadar her şeyi düşünülmüş bir satranç ustası otomat..
Bilim dünyasında ki gelişmeler neticesinde artık insanların bir yapay zekâ robota karşı satranç oynaması çok kolay fakat 1770’ler de böyle bir teknolojiden veya böyle bir zekâdan söz edebilir miyiz? Hadi gelin şimdi bunu inceleyelim Mekanik Türk gerçekten bir satranç ustası mı yoksa iyi kurgulanmış bir sihirbazlık gösterisi mi?
Mekanik Türk ilk olarak imparatoriçe Maria Theresa tarafından sergilenmiştir. Otomatın mucidi ise kraliçenin hizmetinde çalışan mekanik ustası Wolfgang von Kempelen’dir. Yapımı 6 ay gibi çok kısa bir süre de bitmiştir. Akçaağaçtan yapılan otomat 120 cm uzunluğunda, 105 cm genişliğinde ve 60 cm yüksekliğindeydi. Üzerinde bıyıklı ve pelerinli bir Türk heykelinin bulunduğu bir masada pek çok kaldıraç, makara ve çözülmesi zor mekanik bir sistem yer alıyordu. Özellikle satranç oynarken kendinden emin tavırları ile dikkat çekiyor hamleleri yaptıktan sonra başını üç kez sallıyor ve ara ara da bir insan edasıyla elini dinlendiriyor.
Mekanik Türk’ün Sırrı:
1787 yılında cüce satranç ustası Jacques-François Mouret’in ortaya çıkması ile herkes artık otomatın sırrını çözmüştü. Otomatın içinde iki büklüm bir şekil de mum ışığıyla masanın çift taraflı mıknatıs sistemi yardımıyla tahta kutunun içinde rakibinin hamlelerini izliyor ve otomata oynaması gereken hamleleri iletiyordu. Mouret’nin ardından satranç içerisinde bu sefer cüce satranç ustasının yakın arkadaşı William Schlumberg yer almaya başlamıştır.Böylece Kempelen ve arkadaşları otomatı sergileyerek çok ciddi paralar kazanıyorlar ayrıca otomatın sırrını da herkesten saklıyorlardı. Kempelen’in ölümünden sonra otomat için kısa süreli bir el değişikliği olsa da en büyük ününü Kempelen’in oğluyla on dokuzuncu yüzyılın hemen başında ulaşmıştır. 1809’da Napoleon Bonapart’ı yenen Mekanik Türk 1820’de Charles Babbage ile bir maç yaptı ve bu karşılaşmayı da kazanmıştı. Avrupa’yı fetheden Mekanik Türk zaferlerine Amerika ve Küba’da da devam etti. Bu turne fırsatıyla Benjamin Franklin ile de karşılan Mekanik Türk’ün sırrı artık iyice merak edilmeye başlanmıştı. Özellikle Benjamin Franklin otomata karşı yenilince bunun bir hile olduğunu söylemiş fakat insanlara bunu kanıtlayamamıştır. 1817-1837 tarihlerinde tüm Avrupa’yı ve Amerika’yı gezen otomat, çalışma mekanizması ve topluluklar üzerinde yarattığı etki nedeniyle birçok kitap ve makaleye konu olmuştur.
Neden Türk?
Bu konuda çeşitli düşünceler vardır lakin genel kanı o dönem Türklerinin Avrupa’ya hem fiziksel hem de psikolojik üstünlüğünün bir göstergesidir. Türkleri savaş alanında yenmekte zorlanan Avrupalılar bari satranç masasında yenelim diyerek otomatın ismini Türk koysalar da bu sanırım fazla işe yaramamış. Türk kültürünün o dönem Avrupa da merak edilmesi de bunu bir göstergesi olabilir.
Yapımından tam 85 yıl sonra Mekanik Türk Büyük Philadelphia yangınında yandı ve tarihe karıştı. Her ne kadar bir yapay zekâ olmasa da tarihteki ilk satranç otomatı olarak insanların hayal gücünde hep satranç oynayan bir robot olarak kaldı. Belki de bugün şaşırmadan izlediğimiz bu robotların gösterilerinin temelinin o zamanlar atıldığını söyleyebiliriz.
BİR DÜŞÜNCE OYUNU OLARAK SATRANÇ
Sonsuz olasılıklar oyunu olan satranç asırlardır tüm kavimlerin milletlerin ilgisini çekmeyi başarmıştır. İnsanlık bu düşünce oyunuyla eğlenmiş bazen de Stefan Zweig’ın hikayesinde olduğu gibi hayata bu oyunla sımsıkı tutunmuştur fakat hiçbir dönem de olmadığı kadar satranç bu kadar yıpranmamıştır. Saniyesinde cevap verilen hamleler ile süre kısıtlamalarıyla birlikte satranç artık tam anlamıyla bir metaya dönüştü. Peki ama neden böyle oldu?
Mekanik Türk ile işlediğimiz konuyu biraz daha açalım. Yapay zekaların satranç oynamasıyla birlikte artık satranç bir beyin fırtınasından öte zamanın çağına uygun olarak resmen göze hoş gelen gösterilere dönüştü fakat satranç özünde böyle bir oyun değildi. Büyük satranç ustalarının bir hamle için günlerce veya haftalarca beklediği yedikleri yemeklerden dinledikleri müziklere kadar her şeye çok dikkat ettikleri morallerini ve konsantrasyonlarını hep üst düzeyde tuttuğu bir düşünce oyunuydu. Peki yapay zekalarla yapılan karşılaşmalarda veya onlarca kişi ile oynanan satranç müsabakaları da bugün bir gösterinin parçası olarak mı görülüyor yoksa insanlığın ilerlediği ve gelişme gösterdiği bir alan mı?
KAYNAKÇA :
1-https://www.eapoe.org/works/essays/maelzel.htm
2-Tom Standage – The Turk
3-tr.wikipedia.org/wiki/Türk_(satranç_otomatı)
4-https://onedio.com/haber/17-maddede-zamaninin-satranc-ustalarini-dize-getiren-mekanik-turk-efsanesi-689031