Değerli okurum, uzun zamandır yazı yazmıyordum. Neden mi? Çünkü bu ülkede ekonomi tartışma konusu haline gelmiyordu. Gerçi ekonomi, tartışma konusu haline gelse bile, bu ülkede ekonomiden daha önemli konular vardı aslında. Basit insan haklarıyla ilgili meseleler… Çünkü ekonomi insan haklarından öteye geçmemeliydi. Bütün bu düşüncelerden dolayı uzun bir süre yazı yazmadım. Çünkü korkuyordum ülkenin geleceği için. Paradan daha önemli olan insanlık, yitirilmek üzereydi bu topraklarda. Bütün bu endişelerim Türkiye için geçerliydi. Sadece Türkiye’de bu tip sıkıntıların olduğunu sanıyordum. Bu tip sıkıntılar derken, nedeni ve faili meçhul cinayetler, görüş ayrılıklarından dolayı dışlanma gibi sıkıntılardan bahsediyorum. Fakat, geçen hafta gerçekleşen Charlie Hebdo baskını bu sıkıntıların bir tek Türkiye’de değil, tüm dünyada yaşandığını gösterdi bana. Bu sebeplerden dolayı, artık uykularımın da kaçması sebebiyle size bu hafta ekonomi yazısı yazamayacağım.
Hem nasıl ekonomi yazabilirim ki? Ekonomi nedir? Vikipedi tanımıyla ekonomi, üretim, ticaret, dağılım ve tüketim, ithalat ve ihracattan oluşan insan aktivitesidir. İnsanın ihtiyaçlarını karşılamada yapılan her türlü faaliyeti içerir. Dikkat ederseniz cümlede insan deniyor. Peki insan nerede, insanlık nerede? Hayat, bana birçok kültürü ve inanışı tecrübe etme şansı tanıdı. Bu sayede olayları çok daha fazla çerçeveden görebilme şansına sahip oldum. Yaşadığım il itibariyle muhafazakar insanları, okuduğum okul itibariyle de muhafazakar olmayan insanları çok yakından tanıma fırsatım oldu. Çukurambarlı, ihaleci, hükumet taraftarlarını da tanıdım, tamamen saf niyetle hükumeti destekleyen fakir insanları da… Cemaate toz kondurmayan cemaatçileri de tanıdım, cemaati AK Parti’den daha çok eleştiren cemaatçileri de… Başörtülüden nefret eden Kemalistleri de tanıdım, çoğu Müslümandan daha çok Müslüman olan Kemalistleri de… Solcuyum deyip basit insan haklarının serbestliğinden rahatsız olan solcuları da tanıdım, sağa kendini anlatma derdiyle yanıp tutuşan solcuları da… Az önceki etiketleri kullandığım için beni affedin. Hiçbiri benim hayat görüşümü yansıtmıyor fakat daha açık olması için insanlar tarafından yıllarca kabul gelen etiketleri kullandım. Peki bu kadar etiket varken insanlık nerede? Beni ne muhafazakarlar dinler, ne de ben kendi derdimi laiklere anlatabilirim. Yine etiket kullandım, özür dilerim. Peki bu kadar etiket varken insanlık bunun neresinde? İnsanlık olmayınca da ekonomi konuşmanın ne manası var?
Geçen ay Fransa’yı salladı bu etiketler. Kendini Müslüman olarak tanımlayan bir grup, bir karikatür dergisini basarak 12 kişiyi öldürdü. Sayılar ekonomi için… Ya da matematik… İnsanların ölüm sayısını vermek kolay ama oradaki manayı anlamak zor. “Öldü” kelimesi kadar ağır bir kelime olabilir mi? Gezi Parkı sürecinde, eylemlerin ekonomiye olan etkisini yazmıştım. Çünkü o zamanlar bu kadar dolmamıştım. Dolmamıştım derken, o zamanlar bir başlangıçmış. Devamı gelince de artık bütün sistemlerden nefret etmeye başladım. Bir arkadaş da Facebook üzerinden ölen kişilerin ekonomisi ne diye sormuştu? Evet arkadaşım, ölümün ekonomisini hiçbir ekonomik sistem hesaplayamaz. Yanlış anlaşılmaya sebep verildiyse buradan da özür dileyebilirim. Tıpkı Charlie Hebdo’da ölenlerin ekonomisini kimsenin hesaplayamayacağı gibi, Gezi’de ölenlerin ekonomisini de kimse hesaplayamaz. Çünkü hiçbir suç ya da eylem ölümü gerektirmez. Hal böyleyken nasıl olur da ekonomi yazmamı beklersiniz ki?
Yıllarca Afrika kıt’asının mutluluğu üzerine mutluluk kuran Fransa’yı da iğnelemeden yapamayacağım. Sayılar kıyaslanamaz ama yıllarca milyonlarca masum insanın hayatıyla oynayan Fransa’nın bugün terörden yakınması da geçmişiyle yüzleşemeyecek kadar yüzsüz olduğunu da ispat ediyor bence. Sonuçta sırf siyahlar diye insanları köle yapanlar da onlardı. Ama hiç kimse dedesinin suçu ile yargılanamaz. Ölümün cezası ölüm olmamalı.
Ben artık sıkıldım. Ciddi manada kendimi ve insanlığı sorgulamaya başladım. Hiçbir zaman bir AKP’li ile bir CHP’li yan yana oturup çekirdek çıtlatamayacak değil mi? Bir ateist ile bir Müslüman oturup bir film izleyemeyecek değil mi? Ya da bir sağcı ile bir solcu? Tekrardan etiketleri kullandığım için özür dilerim, gerçekten beni yansıtan etiketler değil. Eee, ekonomi bunun neresinde?
İçinizden birçok kişinin sıkıldığını da tahmin etmek zor değil. Sıkıldığınız zaman kendinizi biraz olsun edebiyata verin. Mesela geçen hafta Cemal Süreyya’nın 25. ölüm yıl dönümü idi. Alın elinize bir Cemal Süreyya kitabı ve okuyun. Nereden nereye diyeceksiniz. Küçük Prens‘in yeni çevirileri yayınlandı. Alın onu bitirin. Küçük büyük demeden hayal gücünüzün geliştiğini hissedeceksiniz.
Ben de bu süreçte bir kitaba başladım: Pastoral Senfoni. Andre Gide yazmış bu kitabı. Onu da kendime benzettim biraz. Küçüklüğünden beri iki farklı mezhebi tanıma şansına sahip olmuş ve bu iki mezhebin kavgalarını hayatının hiçbir yerinde anlayamamış ve sonunda şu karara varmış; bu kavgayı bozmak için eserler yazacakmış, en azından ufak bir çaba… Ben de bundan dolayı bu yazıyı kaleme aldım. Güzel günlerin bir gün bu topraklarda da engelsiz gezeceğini biliyorum ama şu an için bir ümidim yok ne yazık ki. Umarım her şey sizinle güzel olur, umarım yarın uyandığımızda güvenli bir dünya, güvenli bir ülke bize kollarını açar.