Geçtiğimiz hafta Türkiye tarihinin ekonomik ve siyasi olarak en kötü günlerinden birini yaşadık. 31 Mart Salı her bakımdan karanlık bir gün haline geldi Türk insanı için. İşin ekonomik kanadını bir tarafa bırakırsak, silahlı bir terör eylemi gerçekleşti ve işini yapmakta olan savcı Mehmet Kiraz, gözlerimizin önünde rehin alındıktan sonra öldürüldü. Öncelikle kendisine rahmet, ailesine sabır diliyorum.
Bu üzücü olayın yaşandığı gün, bir tuhaf karanlık daha çöktü üzerimize. Bu sefer karanlık kelimesi mecazi anlamının dışına çıktı. Gözle görünür bir karanlık halini aldı.
31 Mart 2015’in sabah saatlerinden itibaren Türkiye’nin her yerinde elektrikler kesildi ve bu kesintinin üzerine birçok komplo teorisi ortaya atıldı. Hatta bunlardan en göze batanı “siber saldırı” olarak söylenebilir. Sonuç olarak 77 milyon kişi sekiz buçuk saat elektriksiz kaldı.
Peki bu elektrik kesintisinin Türkiye’ye olan maliyeti ne? Şahsi olarak bu hesaba katılmasam da ortalarda çokça dolaşan bir hesap var. Bizzat TÜİK Başkanı tarafından yapılan hesaba göre, Türkiye’nin 2014 yılı GSMH’si 800 milyar dolar, bu miktarı 365 güne bölüp bir gün için maliyeti bulup onu da üçe bölersek bu sonuca ulaşıyoruz. Bu sonuca göre elektrik kesintisi ile üretimi duran Türkiye, 1 saatte yaklaşık 100 milyon dolar zarar ediyor. Türkiye’nin ortalama 8 saat elektriksiz kaldığı dikkate alındığında ortaya çıkan zararın 800 milyon dolara ulaştığı söylenebilir.
Tabii ki bu kesintiden en çok etkilenen kol sanayi. Yine TÜİK verilerine göre, Türkiye’nin milli gelirine sanayi üretiminin katkısı 2014 yılı için düz olarak 421 milyar TL. TÜİK Başkanı’nın yaptığı basit bir hesaptan yola çıkarak bu rakam 365 güne bölündüğünde Türkiye sanayisinin 1 günlük üretim değeri 1.1 milyar TL olarak hesaplanabilir. Elektrik kesintisi boyunca gerçekleşen zararın rakamı da 300 milyon TL’nin üzerine çıkıyor.
Tabi bunlar çok yuvarlak hesaplamalar. Sanayi bölgesinde yaşamış birisi olarak bir saniyelik dahi kesintinin milyon lira zararlar olarak dönebileceğini biliyordum. Ayrıca, takdir edersiniz ki hafta içi üretim ile hafta sonu üretim arasında fark yaşanmakta. Kesintinin de salı günü yaşandığı göz önüne alındığında bu rakamlar çok daha fazla olabilir.
Açıklamalarımla bazı siyasilere benzemek istemiyorum ama olaya daha geniş bir çerçeveden bakmak ve kıyaslamak için bu örnekleri vermek zorundayım. Yakın dönemde bu büyüklükte iki olay ABD ve Hindistan’da yaşandı.
ABD’deki elektrik çöküşü olayı ele alınırsa, kesintinin gerçekleştiği Ohio’da elektrik dağıtımını FirstEnergy Grubu üstlenmiş. Aynı FirstEnergy Grubu, Başkan Bush’un seçim kampanyasına en yüksek para yardımını yapan şirket olarak ün kazanmış.
Yine First Energy Grubu, iktidara yakınlığı nedeniyle çok fazla düzenleyici kurallara uyan bir şirket değil. Bu düzenleyici kurallar neyi kapsıyor? Bu düzenleyici kurallar elektrik kesintisini önleyecek yazılım sistemini ve alarm sisteminin kurulumunu kapsıyor. Dolayısıyla FirstEnergy gerekli alarm uyarı sistemi ile elektrik kesintisini önleyecek yazılımlara yeterli yatırımı yapmıyor. Ohio’nun elektrik sisteminin çöküşü de buna bağlanıyor. Çünkü elektrik dağıtımında meydana gelebilecek sorunlar bir saat önceden alarm verse, gerekli alarm yazılımları devrede olsa, önceden kemer sıkıp, tedbir alınarak sistemin çöküşünü engellemek mümkün olabilirdi. Yapılan araştırmalar, Ohio’da elektrik sisteminin çöküşünün fazla kâr için aşırı elektrik yüklemesi nedeniyle voltaj dalgalanmasından kaynaklandığını söylüyor. O hâlde, voltaj dalgalanması, alarm sistemi çalışsaydı bir saat önceden bilinecek ve elektrik kesintisi önlenecekti.
Siber saldırısı ihtimali de gündemi epey meşgul eden bir başlıktı. Fakat böyle bir ihtimalin olması çok düşük bir ihtimal. Bunun birinci sebebi siber saldırının bu kadar kısa bir sürede savrulması imkansız. Çünkü Amerika’nın İran’a yaptığı siber saldırı tam 6 ay sonra ancak savrulabiliyorken Türkiye’de bu rakam çok daha fazla olurdu. İkinci sebebi ise Türkiye’de yaşanan kesintinin, siber saldırı durumuna zıt bir şekilde, yerelden merkeze doğru yayılması.
Dolayısıyla Türkiye’deki kesintinin sebebi siber saldırıdan öte özelleşen firmaların ciddiyetsizliği. Bir bakıma da “üç kağıtçılığı” denilebilir. Bu noktada Elektrik Mühendisleri Odası’ndan gelen açıklama bu iddiayı doğrular nitelikte; “Tarifede yapılan değişiklikle faturadaki diğer kalemlerde artış yapılırken, iletim bedelinde düşüş gerçekleşti. Kamuya ait olan iletim ağları için tahsil edilen bedelden yapılan indirim, faturadaki diğer kalemlerde yapılan artışla özelleşen dağıtım şirketlerine aktarıldı. Dolayısıyla iletim sisteminde bakım eksiklikleri nedeniyle büyük çaplı bir arıza meydana gelmiş olabilir.”
Ülkemiz için daha aydınlık günler dileğiyle.