Bu yazı dizimizde ekonominin ana parçalarından biri olan üretim paradigmalarının değişimini ve yazı dizisi sonunda da Türkiye’deki etkilerini inceleyeceğiz.
3 parçadan oluşacak yazı dizimizin ilk bölümünde, üretimin ekonomi için önemini, ikinci bölümde teknoloji ile değişen hayat şartları kapsamında üretimin tarihsel gelişimini, üçüncü bölümde ise Türkiye’de üretim sektörünün geçmişini ve geleceğini inceleyeceğiz.
Öncelikle, bir konunun en iyi şekilde özümsenmesi için o konunun genelden özele incelenmesi en mantıklı yoldur. GSYİH, GSMH ve ekonomi terimlerini açıklamak da mantıklı olacaktır. Ekonomi bilimi, insanların sonsuz ihtiyaçları karşısında kısıtlı kaynakların bulunması sonucu ortaya çıkmıştır. İnsanların bu ihtiyaç-kaynak ikileminde yaptığı tercihleri ve bu tercihlerin nedenlerini inceleyen bilim dalıdır. Her bilim dalında olduğu gibi ekonomide de makroekonomi, mikroekonomi, kalkınma ekonomisi gibi alt bilim dalları bulunmaktadır. Bir ülkenin diğer ülkelerle kıyaslanması vb. durumlarda bazı parametrelere ihtiyaç duyulmuştur. Bunlardan Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH), bir ülkenin vatandaşlarının, verilen bir yıl için ürettikleri toplam mal ve hizmetlerin belli bir para birimi karşılığındaki değerinin toplamıdır. Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) ise, bir ülke sınırları içerisinde belli bir zaman içinde üretilen tüm nihai mal ve hizmetlerin para birimi cinsinden değeridir.
Üretim paradigmalarını incelerken üretimin tanımını yapmadan olmaz. Tarih boyunca malzemeler yapmak, insanoğlunun ana işlerinden biri olmuştur. Bugün de üretim kavramı aslında bu işten çok da farklı değildir. Tanımsal olarak incelemek gerekirse, üretim, ham maddelerin ürüne dönüştürülme sürecidir. Yalnız bu süreçte değer eklenmesi, katma değer kavramı gibi bir kavram karşımıza çıkmaktadır. Bu kavram, özünde üretim süreci içerisinde ham maddelere değerler eklenmesidir.
Üretimin, insan ihtiyaçlarını karşılaması dışında bir diğer önemi ise ekonomiye daha doğrusu gayri safi hasılaya olan katkısıdır. 2011 ve 2012 yılı verilerine bakacak olursak ABD, Çin ve Türkiye’nin sektörlere göre Gayri Safi Yurt içi Hasılaları aşağıdaki gibidir:
Yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere başta Çin olmak üzere birçok dünya ülkesinde üretimin önemi kaçınılmazdır. Ancak tabloda dikkat çekici bir diğer unsur ise ABD gibi gelişmiş bir ülkenin üretim sektör payının Türkiye’den küçük olmasıdır. Bunun en önemli nedeni sanayileşmiş ülkelerdeki dış üretimlerden kaynaklanmasıdır. Bunu şöyle açıklayabiliriz: Düşünün, ABD menşeli Apple şirketi bilgisayar üretecek ve bu üretim sürecinde de kontrol, imalat, vb. alanlarda çalıştırılacak pek de nitelikli olmayan elemanlara ihtiyaç olsun. Bu üretim sürecinin ABD’de yapılması durumunda aslında pek de niteliğe ihtiyaç duyulmayan elemanların işçi maliyetleri diğer ülkelere göre daha yüksektir. Ancak nüfusu 1 milyarın üzerinde bulunan Çin’de kurulacak bir fabrikada çalıştırılacak işçilerin maliyetleri ise daha az olacaktır. Bir de üretilen malzemelerin pazara dağıtımının ABD yerine Çin çıkışlı yapılması bir bakıma lojistik maliyetlerini de azaltabilir. Bu durumda bu şirketin fabrikasını ABD yerine Çin de açması daha mantıklı olacaktır. Aslında bu kadar basit gibi görünen bu olgu “outsourcing” adı verilen dış kaynaklama adlı trenddir. GSYİH, Gayri Safi Milli Hasıla’dan farklı olarak ülke sınırları içerisinde üretilen bütün ürünleri kapsadığından aslında ABD’li bir şirketin üretiminin Çin’e olan etkisini görürüz.
Son söz: Paranın nasıl döndüğünü bilmeden, parayı cebinde tutamazsın.