Malumunuz yaz sezonu geldi ve neredeyse hepimiz aklımızın bir köşesinde tatil planları yapmaya başladık. Tatil dediğimiz zaman da belli başlı ülkelerin, özellikle Akdeniz ülkelerinin, zihinlerdeki yerinin daha baskın olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemiz de, doğal güzellikleriyle ve kültürüyle turistlerin ilgi odağı olan başlıca ülkeler arasında bulunuyor.
Son yıllarda dünyada turizm sektörünün gelişimi hızlı bir ivme kazandı ve ülkelerin ekonomisine ciddi katkılar vermeye başladı. Geçen yıl dünya genelinde seyahat eden kişi sayısı, yaklaşık yüzde 5 oranında artışla 1 milyar 138 milyon kişiye ulaştı. Bu sayının yaptığı harcamalar ise 1 trilyon 245 milyar $ olarak kayıtlara geçti. Turizmin ekonomik boyutlarını fark eden ülkeler ise sektöre yaptıkları çalışmaları daha da yoğunlaştırmaya başlayıp sektörün daha da hızlı büyümesine fırsat verdiler.
2013 verilerine göre sektörün turist sayısı olarak lideri 85 milyon ziyaretçi ile Fransa olmasına rağmen, turizm gelirleri bakımından ilk sırayı 140 milyar $ ile ABD elde etti. Dikkat ederseniz, ABD’nin turizmden elde ettiği gelir neredeyse bizim ihracatımızla aynı seviyeye ulaşmış durumda. Tabloda da görüldüğü üzere, Türkiye turist sayısı olarak 6. , turizm geliri bakımından 12. olduğu sektörde yön verici ülkeler arasında bulunuyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2014 yılı verilerine göre, ülkemize gelen ziyaretçi sayısı 42 milyon, net turizm geliri ise 30 milyon $ oldu. Her ne kadar bu veriler bizim için olumlu olsa da kendimizi geliştirmek adına daha detaylı incelemeler yapmamız gerekiyor.
Problemimiz ne ve sebepleri ne olabilir ?
Dikkat ederseniz, tabloda ve 2014 yılı TÜİK verilerinde bulunan ortaya çıkan problemi kolayca görebilirsiniz. Gelen ziyaretçi sayısı olarak 6. sırada bulunmamıza rağmen turizm geliri sıralamasında kendimize ancak 12. sırada yer bulabilmişiz. Bizden daha az turist çeken Almanya, İngiltere, Tayland, Avustralya gibi ülkelerden daha az gelir elde etmişiz. Kısaca, harcatamıyoruz! Dünya genelinde kişi başı ortalama harcama 1066 $ iken, ülkemize gelen turistler sadece 828 $ harcamış. Buradan da çıkarılabilir ki, birçok alanda olduğu gibi turizm alanında da kendimizi geliştirmemiz gereken noktalar var.
Ülkemize gelen turistlerin yaptığı harcamaların düşük olmasında, turizmi çeşitlendirme noktasındaki eksikliğimizin etkisi çok büyük diye düşünüyorum. Çeşitlendirme denildiğinde aklımıza sadece turizm çeşitleri gelmemeli. Aynı zamanda bölgesel çeşitliliği de sağlayamıyoruz. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2014 yılı verilerine baktığımızda, gelen turistlerin yaklaşık %75‘lik kısmı sadece Antalya, Muğla ve İstanbul’a giriş yapmış. Yani, ülkemize sadece yaz ve İstanbul için gelinmiş diyebiliriz. Ayrıca, her gelen 3 ziyaretçiden 1’i ya Almanya ya Rusya ya da İngiltere vatandaşı. Bu detaylardan da anlaşılacağı gibi, her köşesinde ayrı bir güzellik, kültür ve tat barındıran ülkemizi tanıtma ve ülkemize turist çekme aşamasında yeterince başarılı değiliz.
Problemimiz belli ancak bunun sebebi veya sebepleri ne olabilir diye çözüm üretme adına düşünmemiz gerekiyor. Yukarıda da belirttiğim gibi, gelen turistleri Antalya, Muğla ve İstanbul haricindeki diğer illerimize çekme konusunda problemimiz bulunuyor. Diğer illerimizde ziyaretçilerin ilgisini çekecek, onları tatmin edecek güzelliklere ve kültüre sahip değil miyiz? Bence hayır. Ülkemizin, gerek coğrafi avantajlarının getirdiği iklimsel özellikleriyle ve doğa koşullarıyla, gerekse birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olmasının kazandırdığı kültür mirasıyla birçok turizm çeşidine elverişli olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, ülkemizin turist sayısı bakımından iyi nokta da olmasına rağmen, turizm gelirlerinin ve bölgesel çeşitliliğin yeteri düzeyde olmamasındaki ana sebebin turist profili ile alakalı olduğunu düşünüyorum. Bunun da başlıca sebepleri markalaşma , pazarlama ve planlamanın yeterli düzeyde olmaması olarak sıralanabilir. Örneğin; Antalya’ya gelen turistlerin kaçı denizi bırakıp Denizli, Isparta veya Konya gibi yakın illere gidiyor? Yılda kaç turist güneydoğuya tarihi ve doğal güzellikleri görmek için ziyarette bulunuyor ? Kaplıcalarla donanmış Anadolu’ya sağlık turizmi için gelen, doğal güzellikleri dillerden düşmeyen Karadeniz’e yayla ve doğa turizmi için gelen kişi sayısı kaç ? Sadece Antalya, Muğla ve İstanbul’a gelen ziyaretçilerin oranının %75 oluşu, bu sorulara belki matematiksel cevaplar veremese de, yeterli düzeyde olmadıkları adına ortak bir cevap veriyor. Demek ki bizim, kitle turizminden çok alternatif turizm dallarına yönelen turistlere yönelik planlama ve tanıtım yapmamız gerekiyor. Bu sayede, turizm gelirlerimizi artırabilelim.
Ne Yapılabilir?
Turizmin en önemli ögesi ulaşımdır. Yılda 85 milyon turist çeken Fransa örneğine bakacak olursak, gelen turistlerin %85’i Avrupa içinden gelmiş. Bana göre ulaşım ağının zengin olmasının bunda çok büyük payı bulunuyor. Bu yüzden, ülkemizin dört bir yanını özellikle kıyı kesimleriyle iç bölgelerini birbirine bağlayacak zengin ulaşım ağıyla donatmalıyız. Halihazırda hızlı tren ve otoyol projeleri bulunmasına rağmen, bu projelerin sayısının artırılması ve bölgesel çeşitlendirmenin sağlanması gerektiğini düşünüyorum. Bununla birlikte şehir planlama, iletişim, bilişim gibi altyapı çalışmalarına ayrılan vakit ve nakit artırılırsa turizm sektörümüzü ileri seviyelere taşıyabiliriz.
Turist sayısında görülen mevsimsel verilerdeki makası daraltmak adına, turist profilini yükseltmek için deniz, kum ve güneş (3S) modelinden çok heyecan, eğlence ve eğitim (3E) modeline yönelik çalışmalar yapmalıyız. Bu sayede Ilgaz, Uludağ, Erciyes, Palandöken gibi kış turizmine elverişli, Trabzon,Rize, Bolu, Düzce, Manavgat vb. gibi doğa sporlarına elverişli mekanlarımızın turizm sektöründe gelişme olacaktır diye düşünüyorum.
Fransa, İspanya ve Yunanistan gibi ülkelerle olan rekabetimizin de sebep olduğu “her şey dahil” gibi fiyat odaklı pazarlama stratejilerinin yerine kalite odaklı stratejiler geliştirmemiz hem hızlı büyümenin getirdiği çevre ve altyapı problemlerine çözüm olacaktır hem de bölgesel kalkınmaya yapacağı katkılarla birlikte turizm sektöründen elde edeceğimiz geliri artıracaktır diye düşünüyorum.
Bunların yanı sıra, her yöremize danışma ofisleri kurarak gelen turistlerin kolayca seyahat etmesini ve zengin kültürümüz hakkında bilgi edinmesini sağlayabiliriz. Danışma ofislerinin kurulması, sürdürülebilir turizme de katkı sağlayacaktır. Ayrıca her yöremizin en az bir kent markası edinmesi, turizmin sınırlarını kıyı kesimlerden iç kesimlere doğru genişletecektir. Tabii ki bu kadar yatırımın bahsedildiği yerde teşvikten bahsetmezsek olmaz. Yatırımcının bu yeni pazarlara açılması için onları hareketlendirecek planlamalarla ve teşviklerle desteklenmesi gerekiyor. Bu noktada ise görev devlete ve yerel yönetimlere düşüyor. Bunların yanında sağlık turizminin de çok önemli konuma sahip olmasına rağmen bu yazıda değinmek yerine ona ayrıca başlık açmak gerekiyor.
En önemli ticaret alanlarımızdan biri haline gelen turizm sektöründe yapacağımız hamleler, milli gelirimizi artırma ve bölgesel kalkınma adına büyük önem taşıyor. Eğer bizimle benzer özelliklere sahip Fransa kadar turist çekebilirsek ya da İspanya kadar ortalama harcama seviyesini yakalayabilirsek, turizm sektörümüzü ciddi oranda büyütebiliriz.
Kaynaklar
-www.goturkey.com
-www.tuik.gov.tr
-www.turizmguncel.com
-www.kackar.org