2014 yılı nisan ayı itibariyle 1 ABD Doları’nın değeri 2,14 Türk Lirası’ydı. Son bir buçuk yıl boyunca yükselme trendi gösteren ABD Doları’nın değeri günümüz (17 Nisan 2015) döviz kur endekslerine göre 2,69 Türk Lirası üzerinden işleme açılıyor. Geçtiğimiz günlerde rekor üstüne rekor kırarak değerini arttıran dolar, 2,72 Türk Lirası sınırına ulaşarak kendisine yeni bir değer bandı oluşturmuş gibi görünüyor.
Türk Lirası’nın (TRY) ABD Doları (USD) karşısında süregelen değer kaybının devam edip etmeyeceği, döviz kurunun yeni seyrinin hangi yönde olacağı cevabı en çok merak edilen sorular arasında bulunuyor. Diğer taraftan mevcut seyrin ülke ekonomisine etkisi ile birlikte ekonomi politikası adına alınması gereken önlemler de tartışılmaya devam ediliyor. Bu soruların cevaplanabilmesi adına ABD Doları’nın yükselişi altındaki sebeplerin iyice anlaşılması gerekiyor.
Dolar Neden Yükseliyor?
ABD Merkez Bankası (FED) uzun süredir faiz artırımına gideceği yönünde açıklamalarda bulunuyordu. 2015 Ocak ayı içerisinde yıl sonu faiz oranlarını %1.25 bandına çekeceğini açıklayan FED, geçtiğimiz aylarda faiz hedefini %0.625’e çektiğini ancak bu artışın Haziran (2015) ayından önce gerçekleşmesinin muhtemel olduğunu açıklamıştı.
FED’in ABD Doları’na verdiği faiz miktarını artırması, yabancı ülke sermayelerine dağılan doların ABD’ye dönerek bir yıl içerisinde alabileceği garanti kar oranını %0’dan %0.625’e çekebileceği anlamına geliyor. Faiz artırımı sinyalleriyle birlikte yabancı sermayelere döviz olarak dağılmış olan ABD Doları’nın bu ülkelerden çekilerek yeniden ABD’ye dönmesi bekleniyordu. Ardı ardına faiz artırımını destekleyici yönde gelen açıklamalar ve Haziran’ın (2015) yaklaşmasıyla birlikte dolar üzerindeki baskı arttı. Doların birçok ülke ekonomisinden çekilerek ulaşımı daha güç bir para birimi halini almasını sağladı ve değerini artırdı.
Nitekim 2014 yılı Ocak ayında bir ABD Doları 0,7374 Euro değerindeyken günümüz kurlarında 0,9386 Euro değerinden alınıp satılıyor. Yine 2014 Ocak ayında 10,49 Güney Afrika Randı (ZAR) değerine sahip olan ABD Doları’nın günümüz karşılığı 12,0123 ZAR olarak görünüyor. 15 ay önce 2,3401 Brezilya Reali (BRL) 1 ABD Doları’na karşılık gelirken günümüz döviz endekslerinde bu değer 3,0792 BRL olarak görülüyor. Japon Yeni (JPY) için endeks 104,18’den 120,13’e, Rus Rublesi (RUB) için ise 33,585’ten 50,9487’ye yükseldi.
Farklılıklar Neden Kaynaklanıyor?
FED ‘in açıklamaları tüm dünyada aynı yorumlansa da sonuçları tüm ülkelere aynı yansımıyor. Euro bölgesinde değer kaybı %27 civarında seyrederken Japonya ekonomisi bu süreci daha düşük bir sarsıntıyla karşılayabilecek gibi görünüyor. Diğer taraftan petrol varil fiyatlarının düşmesiyle en önemli gelir kaynaklarından büyük kayıplar veren Rusya’nın bu ekonomik hamlelerden en çok etkilenen ülkelerden birisi olduğu açıkça görülüyor.
Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu kırılgan beşlide ise etkinin sertliği farklı miktarlarda ortaya çıkıyor. Cari açık miktarının milli gelire oranının en yüksek olduğu bu ülkeler arasında Güney Afrika, Brezilya ve Türkiye de bulunuyor. İthalat–ihracat dengesinin ekonomilerinde önemli bir yer edindiği bu ülkelerde FED kararlarının etkisinin çok daha sert olması bekleniyordu. Japon Yeni ve Euro ile benzer şekilde etkilenen Güney Afrika Randı ve Türk Lirası’nın yanında Brezilya para biriminin çok sert bir düşüş yaşadığını da görebiliyoruz.
Düşüş miktarları arasındaki bu farklılıklar siyasi ve ekonomik istikrar faktörleri, ekonomik yatırım güvencesi ve dış ticaret dengesiyle açıklanabilir. FED kararlarının etkisinin tüm dünyada ABD Doları’nın değerini artırıcı olduğu aşikar. Bununla birlikte ülke içi döviz rezervlerinin miktarı, FED‘in güvenilirliği gibi faktörler bu yükselişi sınırlayıcı faktörler olarak karşımıza çıkıyor. Örneğin, dünyanın en büyük dolar rezervine sahip olduğu düşünülen Çin’de, Çin Renminbi (CNY) yalnızca %1.79’luk bir değer kaybı yaşamış vaziyette.
Ekonomiye Ne Olur? Neler Yapılmalı?
Seçim dönemleri tüm ülke para birimleri açısından risk taşıyan dönemlerdir. Var olan hükumetin ekonomi politikalarının devam edip etmeyeceği, farklı önlemler alınıp alınmayacağı ve hatta iktidar değişikliğinde varılacak yeni süreç ülke içine giren döviz miktarını etkiler. Diğer ekonomileri aksine, Türkiye önümüzdeki haziran ayı içerisinde bir genel seçime gidiyor. Dolayısıyla dolarda öngörülenin üstünde dalgalanmalar görmek de normal karşılanacaktır. Fakat bu anormal dalgalanmaların seçim ertesinde yerini uluslararası piyasalar dengesine bırakması muhtemel görünüyor.
Cari açığın yüksek olduğu, yani dışarıya dövizle borçlanma miktarının fazla olduğu ülkelerde döviz kurundaki artış tehlikeli sonuçları tetikleyebilir. Daha özele inip Türkiye ekonomisi incelendiğinde ise durumun bundan biraz daha farklı olduğunu görüyoruz. En büyük ithalat kalemlerinden olan enerji ve petrol alımındaki birim fiyat düşüşünün etkisi dolardaki yükselişe baskın geldi ve sonuç olarak 2014 yılı cari açığında azalma görüldü. Bu konuda daha ayrıntılı bilgi için “Bir Yıl Daha Büyüdük: 2014 Büyüme Verileri” yazısını okuyabilirsiniz. Bununla birlikte özel sektörün dövizle olan borçlanmasındaki artış ithalat ve aynı zamanda ihracat rakamlarını da düşürdü. Kısa vadede cari açık üzerinde olumlu etkisini görebileceğimiz bu değişimin uzun vadede etkileri ise aynı şekilde yapıcı değil. Çünkü büyümekte olan ekonomilerde ihracat ve ithalat hacimlerinin büyümesi beklenir. Dolar kurundaki artış bu büyümenin önünde engelleyici bir faktör olarak bulunuyor.
Merkez Bankası’nın dolar üzerindeki etkisinin sınırlı olduğu bu süreçte izlenen ekonomik politika ise şu şekilde; dolar kurundaki artışın önüne geçmek yerine düşük faiz politikasıyla uzun vadede üretim artırımını destekleyici bir politika baskısı kuruluyor. Geçtiğimiz aylarda yaşanan “faiz” tartışmaları, Merkez Bankası üzerindeki baskının somut bir örneği olarak karşımıza çıkıyor.
Sonuç olarak, FED kararlarının tüm ülke ekonomilerini, özelde Türkiye benzeri ekonomileri etkilediği aşikar. Çin ekonomisi kadar dolar rezervi bulundurmayan her ekonomi gibi Türkiye’nin de dolara müdahale olanağı sınırlı. Bu yüzden yapılması gereken ilk şey dolar kurunda belirleyici olmaya çalışmak yerine uzun vadeli hedefler belirlemek olacaktır. İthalatın düşmesiyle birlikte lüks tüketimin düşmesi ve daha fazla üretmek “zorunda kalmamız” bu süreci avantaja çevirebilecek bir başlangıç noktası olabilir.
KAYNAKÇA
http://www.bloomberg.com/quote/USDEUR:CUR/chart
http://www.bloomberg.com/quote/USDZAR:CUR/chart
http://www.bloomberg.com/quote/USDBRL:CUR/chart
http://www.bloomberg.com/quote/USDJPY:CUR/chart
http://www.bloomberg.com/quote/USDRUB:CUR/chart
http://www.bloomberg.com/quote/USDTRY:CUR/chart
http://www.bloomberg.com/quote/USDCNY:CUR/chart