20 > 80 : Nedir bu Pareto’nun İlkesi?

20 ve 80. İki basamaklı sayılar kümesinin iki elemanı olmaktan başka ne gibi bir anlam barındırıyor olabilirler? Kuşkusuz ki Vilfredo Pareto adlı bir İtalyan için bu sorunun cevabı biraz daha farklıydı. Şayet Pareto, bu iki sayı arasında bulunduğunu keşfettiği bir tür felsefe ile ilerleyen yıllarda iktisat dünyasına önemli katkılarda bulundu. Fakat Pareto’nun ilkesi bununla kalmayıp zamanla kapsam alanını genişleterek tahmin edildiğinden çok daha farklı alanlara kaymayı başardı. Hatta birçok kişi günümüzde Pareto prensibini iktisadi temelinin dışındaki anlamıyla bilmekte, bir zaman yönetimi ve verimlilik sırrı olduğu bilgisi ile yetinmektedirler.

Biz de bu yazıda, her ne kadar esasında bir iktisat kuramının doğumuna vesile olmuş olsa da teori ve detaydan ziyade daha çok bunların arka planında yatan ilginç mantığı anlamaya çalışıyor olacağız.

İktisat, yabancısı olanlara – hatta ilgilenenlerine bile zaman zaman olmak üzere – birtakım formüller, grafikler ve ‘sıkıcı’ teoriler üzerine kuruluymuş gibi gelmektedir. Nitekim ilk bakışta olay bundan ibaretmiş gibi gelse de işin temelinde gerçekten ilgi çekici gözlemler, sorular ve şaşırtıcı cevaplar yatmakta. Bu sebeptendir ki iktisat, bir bilim ya da uğraş alanı olarak gelişimi boyunca merak etme, sorulara cevap arama gibi düşünsel süreçlerden fazlasıyla fayda görmüştür. Bunun sonunda da bizlere, bugün öğretilen teorileri ve arkasında çoğunlukla gün yüzüne çıkmamış temel düşüncelerini bırakmıştır.

Şimdi gelelim bu Vilfredo Pareto kimmiş ve tam olarak neyi düşünmüş onu görmeye. Pareto 1848 yılında Paris’te doğmuş İtalyan bir matematikçi ve iktisatçıdır. 20 ile 80 sayıları ise Pareto için onun hem kendi vatanı İtalya hem de İngiltere üzerindeki gözlemleri sonucu anlam kazanmaya başladı. Bu gözlemlere göre İngiltere’nin servetinin %80’i nüfusun %20’si tarafından elde ediliyordu. Buna benzer olarak İtalya’daki toprakların da %80’i nüfusun %20’sine aitti. Peki bu bir tesadüf müydü yoksa gerçekten bu oran bir tür dengeyi mi temsil ediyordu? Onun çağındaki gelir dağılımının koşulu olan 20-80 kuralı diye bir şey mi vardı?

Pareto yaptığı bir dizi araştırmalar sonucu aynı durumun birçok farklı ülkede de gözlenebildiğini fark etti. Bunları da Lozan Üniversitesi’nde 19.yüzyılın sonunda yayımladığı Cours d’économie politique adlı çalışmasında topladı.

Pareto Pareto diyoruz da aslında bu prensibin tam anlamıyla insanlığa katılmasında pay sahibi olan çok önemli bir diğer ismi es geçmemiz mümkün değil. Pareto bu oransal dengenin varlığını fark eden ilk isimdi ve ortaya koymuş olduğu bu öneriyle Joseph M. Juran’ın dikkatini çekti. Bu prensibe Pareto’nun adını veren de Juran idi.

“ÖNEMLİ AZINLIK, ÖNEMSİZ ÇOĞUNLUK” 

Pareto prensibi en temelinde bir neden-sonuç ilişkisini temsil ediyor. Ve gördüğümüz üzere bu nedensellik eşit bir oran olmaktan oldukça uzak. Bu prensibin desteklediği iddia edilen bazı diğer örnekler ise şöyle:

  • Çalışanların %20’si ürünlerin %80’ini üretmektedir.
  • Gelirlerin %80’i müşterilerin %20’si tarafından sağlanmaktadır.

Tüm bunları düşündüğümüzde vardığımız sonuç şuna yakın bir şey olabilir: aynı sonucu yaratan aynı sebepler bu sonuca aynı oranda katkı sağlamıyor. Ya da kısaca daha çok olmak daha verimli veya etkili olmak anlamına gelmiyor. Bir grup çalışanı düşünürsek, bu çalışanlar arasında diğerlerinden daha üretken; yaratıcı, çalışkan olanlar olabilir ve bu çalışanlar çalıştıkları kurumun elde ettiği üretimde ya da satışlarda kendileri gibi olmayan, grubun geri kalanının toplam katkısından daha büyük bir katkı payına sahip olabilir.

Bunu esasında ekonominin en temel teorilerinden birisi olan “Marjinal Fayda” kavramıyla da ilişkilendirmek mümkün. Bir üretim sürecine katılan ilk işçiler üretilen toplam ürüne en yüksek katkıyı sağlayacaklardır, çünkü üreten sayılı kişi vardır ve kişi başına düşen üretim miktarı yüksektir. Zamanla çalışan sayısı arttıkça elde edilen ürün miktarı artık eskisi kadar hızlı bir şekilde artış göstermeyecektir. Kendimizi bir işçi olarak hayal edersek, çalıştığımız yere katılan ikinci işçi olarak tüm üretime katkımız oldukça yüksek olurken; katılan yüzüncü işçi olduğumuz senaryoda ise katkımız o 100 kişiden sadece birisi olarak yansıyacaktır.

Evet, birileri her zaman daha üretken oluyormuş…

AZ ÇALIŞ, ÇOK KAZAN

Bu noktada ayrımına varmamız gereken şey ise şu: 20 ve 80 bu eşitsizliğin sadece temsili birer örneği ve her şeyde kesinlikle böyle bir denge olacak diye bir beklentide olunması akla yatkın değil. Fakat nedenler ile sonuçlar, hedefe giden yolda harcanan emek ile elde edilen çıktılar arasında varlığı tespit edilen bu ilişkinin verimliliğin önemli bir koşulu olduğu düşünülebilir. Nitekim sonucun mu yoksa sonuca yol açan etkenlerin mi daha önemli olduğunu net bir şekilde söyleyemiyoruz. Bu sebeple en basitinden bir sınav için yaptığımız çalışmalarda sınavdan alacağımız maksimum başarının büyük kısmının çalışmalarımızın oldukça küçük bir bölümünden kaynaklanacağını öngörürsek, önemli olanın o çalışma sürecini en doğru yerlere odaklanmak ve gereksizliklerden kaçınmak olduğu sonucuna varabiliriz.

“Az ama verimli çalışın!” işte hep bu yüzden deniyordu.

Bir matematiksel ve iktisadi düşünceden oldukça gündelik hayatın içine indirgemeyi başarabildiğimiz Pareto kuralının izlerini daha birçok yerde görmemiz hiç de imkânsız değil. Örneğin aşağıdaki durumları bir düşünelim.

  • Belki bir grup önünde yaptığınız konuşmadan sonra insanlar söylediklerinizin %80’ini unutmuş ve %20’sini hatırlıyor şekilde ayrılacaklardır.
  • Tanıdığınız ve “arkadaşım” dediğiniz insanların belki de sadece %20’si ile görüşüyorsunuz.
  • Tuttuğunuz takımın attığı gollerin %80’i kadrodaki futbolcuların %20’si tarafından atılıyor da olabilir.
  • İhtiyacınız olduğunu düşünerek aldığınız şeylerin belki de sadece %20’sini gerçekten o amaca yönelik olarak kullanıyorsunuz.
  • Hatta belki de güzel bir seyahatin, tatilin veya yaşamış olduğunuz bir ilişkinin sonunda hatırladığınız, o içinizi ısıtan anılar tüm yaşananların %20’sinden fazlası bile değil.

Bir düşünelim bakalım günlük hayatımızda, hiç beklemediğimiz yerlerde, farkında olmadığımız şekilde görebildiğimiz bu tarz durumlar var mıymış? Bunları fark ettiğimizde neyin ne kadar oranda bizlere fayda sağladığı ve ne kadarından bu faydayı görmediğimizi anlayabiliriz. Bunun yanında gerçekten bize başarıyı, faydayı, yüksek geliri nelerin getirdiğini görmek için kaynakların derin bir analizi sonucu hangi grubun

Bir iktisatçının perspektifinden çıkmış bu prensibin bize verdiği bazı mesajlar var gibi görünüyor: 1) Dünya adaletli bir yer değil 2) Fazla sayıda olmak her zaman da üstünlüğün belirtisi değildir. Ve artık devamı da bizler bundan ne gibi dersler çıkarırsak, hangi tarafa önem vermeyi daha mantıklı bulursak…

İşte bu yüzden “Siz hepiniz ben tek” söylemi belki de sadece boş bir özgüven göstergesi değildi…

 

KAYNAKÇA:

https://en.wikipedia.org/wiki/Pareto_principle

https://betterexplained.com/articles/understanding-the-pareto-principle-the-8020-rule/

 http://www.yeniisfikirleri.net/8020-kuralipareto-prensibi-nedir-hayatinizi-nasil-degistirebilir/

 

 

 

 

 

 

Leave a Reply