Gelecekte Var Olma Savaşı | Doğu Akdeniz Enerji Krizi

Doğu Akdeniz ya da şu sıralarki gündem haliyle Kıbrıs adası. Dünyada gelip geçmiş birçok medeniyetin var olduğu Akdeniz’in doğusunda, Mezopotamya’nın, Anadolu’nun ortasında kalmış stratejik olduğu kadar hem insanlık tarihi için hem de ekonomik gelişmeler için fazlaca önem arz etmekte.

Yüksek teknolojinin hızına yetişilemeyen gelişimiyle dünyanın günden güne artan enerji ihtiyacının adeta uluslararası ilişkileri nasıl tepe taklak edebileceğinin ve aynı zamanda enerjiye sahip olmanın veya hükmetmenin gittikçe küreselleşen dünyada söz sahibi olmanın ne kadar da önemli olduğunu adeta tek başına kanıtlar nitelikte. Şimdiden gayri resmi olarak da olsa ülkeleri bloklaşmaya/cepheleşmeye iten ve yaptırım tehditlerini havada uçuran bu tehlikeli satranç oyununu daha derin inceleyelim.

Nasıl Başlamıştı?

Aslında krizin kökeni 2000’li yılların başına dayanıyor. O yıllarda Doğu Akdeniz’de bulunduğu düşünülen petrol ve doğal gaz rezervlerinin bilimsel çalışmalarla yavaş yavaş ortaya çıkmasıyla birlikte adanın Rum yönetimi de harekete geçti. 2002’den itibaren deniz komşularıyla Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşmaları olarak bilinen birtakım anlaşmalar yapmaya başlamıştı. Mevzu bahis ülkeler ise başta Mısır ile Lübnan, Suriye ve İsrail’di. Ancak Türkiye bu hamleye tepkisiz kalmadı ve BM’ye itiraz ederek kendi münhasır ekonomik bölgelerini kabul ettirdi. Tüm bu gelişmelerin ışığında Rum tarafı 2007 yılında adayı 13 parsele ayırdı ve şirketlere sondaj ve arama ruhsatı vermeye başladı. Türkiye ise misilleme olarak kendi ilan ettiği bölgelerde adanın Türk tarafından sondaj ve arama ruhsatını Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) yoluyla almış ve gerekli adımlara başlamıştı. Ancak iki tarafın da belirlemiş olduğu parsellerin çoğu yerde birbiriyle çakışması gerginliği daha da tırmandıran faktör olmuştu.

 

İki taraf tarafından belirlenen ve kriz konusu parseller

Gerginlik Tırmanıyor

Özellikle Rum kesiminin gerek Türk kısmını gerekse garantör Türkiye Cumhuriyeti’nin haklarını yok sayarak attığı adımlar gerginliği iyice tırmandırdı ve adeta köprü ortasında karşılaşmış iki keçinin inatlaşması gibi iki taraf tarafından atılan ve birbirini tetikleyen adımlara dönüştü. Fakat gerginliğin Türk-Rum mücadelesinden çıkması ve daha uluslararası bir boyut alması 2010 yılında bölgede zengin hidrokarbon rezervlerinin keşfiyle oldu. Özellikle petrol ve doğal gazın temel bileşenlerinden olan hidrokarbonun keşfi ABD’li ExxonMobil ve Noble, İtalyan ENI ve Fransız Total şirketlerinin ilgisini buraya çekmişti ve bu gelişmelerle birlikte Rum yönetimi skandal bir karara imza atarak Türk yönetimini de yok sayarak ExxonMobil’e arama izni vermesi ve 2018 sonunda şirketin aramalara başlaması bardağı taşırmıştı. Ardından Türkiye adaya donanma eskortuyla sondaj ve arama gemileri göndermiş ve bu gemilerin sayısının artacağının sinyallerini üst düzey kaynaklardan vermişti.

Yavuz Sondaj Gemisi Çanakkale Anıtını Selamlarken

Bölgede Bulunan Kaynaklar Ne Boyutta?

Zaman içinde yapılan çeşitli sondajlarda bölgede İsrail iki parselde toplam 920 milyar metreküp, Rum kesimi ise toplam 200 milyar metreküp doğalgaz bulmuştu en büyük kapasiteli parsel ise 800 milyar metreküp doğalgaz ile Mısıra ait Zohr bölgesi.

Tabii ki bölgedeki bu kaynakların gerekli yerlere nasıl aktarılacağı da tartışma konusu. Yeni yapılacak terminaller veya boru hatlarının maliyetleri tanesi  6 milyar doları buluyor, Türkiye’nin de olay da taraf olması Türkiye üzerinden döşenecek hattı imkansız kılıyor.

Türkiye için Önemi Büyük

Bölgede bulunan kaynakların diğer ülkelere nazaran önemi ve faydası Türkiye için hatırı sayılır düzeyde fazla. Bunun iki temek sebebi var: Türkiye jeolojik sebeplerden ötürü temel enerji ihtiyaçlarından olan fosil yakıt yani petrol ve doğal gaza sahip değil bu sebepten enerji ve yakıt ihtiyacının büyük bir kısmını dışarıdan karşılıyor. Rakamlar ise korkunç boyutta: ihtiyacı olan doğal gazın %99’unu, petrolün ise %88’ini ithal ediyor. Ve Kıbrısta bulunan rezerv miktarı da bu ihtiyaçların -özellikle doğal gazın- büyük bir bölümünü tek başına karşılar durumda. Bu sıkıntıların baş göstermesinin başka bir sebebi ise en büyük enerji ithalat ortağımızın İran ve sonra Rusya olması.

2017 yılına ait TPAO’nun yayınladığı “Ülkeler Bazında Petrol İthalatı” grafiği

Türkiye Sondaja Başladı

Ağustos ayının başlarında Kıbrıstan güzel haberler de gelmeye başladı. Gelen habere göre Yavuz sondaj gemisi sondaja başlamış ve 710 metre derinliğe kadar inmişti. Hedefin ise 3200 metre derinliğe inilip doğal gaz çıkarılmasına başlanması olarak açıklanmıştı.

 

 

Kaynakça:

http://www.tpao.gov.tr/?mod=projeler&contID=48

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-48225246

https://images.app.goo.gl/jbbwDjadLX3oRkJP7

https://tr.euronews.com/2019/05/23/gorus-yeni-bir-kriz-ve-mucadele-alan-dogu-akdeniz

https://odatv.com/dogu-akdenizde-yeni-gelisme-13071915.html

https://tr.sputniknews.com/analiz/201810101035603857-turkiye-dogu-akdeniz-sondaj-kibris-ankara-ab-/

https://www.enerji.gov.tr/tr-TR/Sayfalar/Petrol

http://www.tpao.gov.tr/?mod=sektore-dair&contID=39

https://www.epdk.org.tr/Detay/Icerik/3-0-107/yillik-sektor-raporu

https://www.epdk.org.tr/Detay/Icerik/3-0-94/yillik-sektor-raporu

https://www.ntv.com.tr/galeri/turkiye/yavuz-dogu-akdenizde-sondaja-basladi,ooXIKnRpRkit7Egvo9DvWw/A8OHDpLJq0iJ18yBpSIFow

Leave a Reply