İktisadi eylemler esas yapıları gereği doğrusal yaklaşımlarla uyum sağlayabilen davranışlar değiller. Zira herhangi çok oyunculu sistemde olduğu gibi her birey kendi yaklaşımları ve edimleriyle düzene katkı sağlıyor. Sonuç olarak da bazen tamamıyla beklenmeyen ve hatta gizemli olarak addedebileceğimiz sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Bunun örnekleri arasında ters tepen yardım programları, Hollanda hastalığı gibi durumlar sayılabilir. Bu gün tartışmak istediğim konu da yine böyle beklenmeyen sonuçları barındıran bir görüngü, “Yoksulluk Tuzağı”.
Kabaca bir tanım sağlamak gerekirse yoksulluk tuzağı; insanların kendi ortamları içerisinde, dışarıdan bir girdi olmaksızın, ne yaparlarsa yapsınlar belirli bir eşiği geçememeleri durumunu anlatıyor.
Olayı biraz daha açıklayacak olursak, örneğin belirli bir miktar para kazandınız ve bunun bir kısmını biriktirdiniz. Daha sonra bu birikimleriniz ve yatırımlarınızı gelecekteki kuşağa yani çocuklarınıza aktardınız. Eğer, gelir eğrileri şekildeki gibiyse sizin çocuğunuz geliri denge noktasına yaklaşacak. Ancak sorun şu ki eğer sizin miras bıraktığınız varlık, çocuğunuzu geçiş noktasının üzerine çıkartmaya yetmiyorsa, kuşaklar boyu gelir döngünüz sürekli denge noktasına yaklaşacak. Dolayısıyla, ailenizden birinin belirli bir gelir düzeyinin üzerine çıkması olanaksız. Yani bu durumda yatırım yapmanızı, birikimlerde bulunmanızı gereksiz kılıyor. Bu da sizin üretken bir birey olarak yaşamınızı sürdürmenizi engelliyor.
Bu görüngüyü kuşaklardır deneyimleyen bir Afrika örneği var elimizde. Dışarıdan bile sürekli yardım gelmesine rağmen bu yardımlar birinci olarak yeterli miktarda değil, ikinci olarak yeterli miktarda olsalar bile istenilen durumlarda değil. Örneğin, Florida Üniversitesinden Calistus Ngonghala’ nın çalışmalarına göre hayvani, bitkisel ve insan sayrılıklarının kısıtlandığı bir ortamda azıcık bir yardım insanların yoksulluktan çıkması için yeterli olurken, bu hastalıkların sınırlandırılmadığı bir ortamda dışarıdan yapılan çok daha büyük çaplı yardımlar verimsiz oluyor. Dolayısıyla, yoksulluk tuzağının sezgi dışı sonuçları ortaya çıkıyor. Tabi ki yoksulluk tuzağı çerçevesinde dönen ilginç iddialar da söz konusu. Bunlardan bir tanesi hükümet yardımlarının belirli koşullarda tutulması. Örneğin, tek başına evini geçindirmeye çalışan bir anneyi ele alalım. Eğer, belirtilen saatlerin üstünde çalışırsa ev yardımını veya nakdi yardımı yitirecek. Bundan dolayı o saat miktarını aşmaksızın çalışacak çünkü evini kaybetmek istemiyor. Öte yandan evlenirse yine hükümetin sağladığı hizmetlerden mahrum kalacak. Sonuç olarak, az ödemeli, niteliksiz işçi olarak hayatının geri kalanını sürdürmek durumunda ve elindeki yardımlarını yitirmemek için de sözüm ona kendisine bu hizmetleri sağlayan siyasi partiye oy kullanmaya devam etmek zorundalığında. Birleşik Devletler’ de özellikle Demokratlar bu tür politikaları yıllardır izliyorlar.Yoksulluk tuzağından kurtulmanın yolu dışarıdan gelen girdi ile olanaklı. Ama baktığımızda bu girdiler çeşitli çıkarlara hizmet edebiliyor ve hatta yoksulluk tuzağı durumundan çıkmamızı engelleyebiliyorlar. Lakin durum her zaman böyle değil.
Ruanda, 94’teki soykırımın ardından büyük darbeler almış Ruanda, şu an Afrika’nın finans merkezi olarak yükseliyor. Bunun gerekçesi ise ülkenin soykırım sonrası iyileşme döneminde sağlık sistemini düzenlemesi ve sistemin içindeki yozlaşmış yapıları temizlemesi. Ruanda’nın başarısı Calistus Ngonghala’ nın çalışmalarına koşutluk ediyor. Yoksulluk tuzağı ile etkin mücadelenin bir başka örneği ise nakdi olarak değil eğitim, sağlık hizmeti veya iş olanakları olarak yapılan yardımlar. Mesela, Hindistan’daki HEAL örgütü bu sıkıntıyı görmüş ve çocuklara eğitim olanağı sağlamaya çalışıyor. Gelen yardımları doğrudan aktarmak yerine bağışları eğitim kurumlarının harcamalarında kullanıp yeterli eğitimi alamayan çocuklara öğrenim hizmeti sunuyor. Ya da yardım kuruluşlarının start up havasında işlem yapmasının destekleyen yeni oluşumlar insanların geçiş noktasının üstüne çıkmasındaki ana etmenleri temizleyerek onların yoksulluk tuzağından kurtulmalarını sağlıyorlar.
Yoksulluk tuzağı bireylerin üretkenliklerini düşüren, gelecek kaygısını arttıran ve bunlardan dolayı birçok farklı sorunu da birlikteliğinde getiren bir görüngü. Ve görüleceği üzere bu sorunun aşılması, edilgen olarak yardım yapmakla veya vergileri kendi çıkarları için kullanan siyasilere bırakmakla değil yardımlarımızı dahi etkin bir biçimde yapmakla ya da etkin yöntemler izleyen kurumlara yönelmekle çözülüyor.
İleri okuma için:
- https://youtu.be/7y67IP6XTPc
- https://www.investopedia.com/terms/p/poverty-trap.asp
- https://www.forbes.com/sites/natalierobehmed/2013/12/16/a-new-nonprofit-model-meet-the-charitable-startups/#76d65da67aab
- https://www.walesonline.co.uk/news/local-news/charity-heal-puts-education-first-2043867
- http://www.nimbios.org/wordpress/2017/07/13/a-predator-prey-model-of-poverty-traps-new-paper-from-ngonghala/