Ülkeler Covid-19 salgınının bir sonraki aşamasında ‘aşısı olan’ ve ‘aşısı olmayan’ olarak ikiye ayrılan bir görüntü sergilemekteler. Salgının ölümcül niteliği ve aşıya erişimin bir hayatta kalma mücadelesine dönüşmesi durumun ciddiyetini artırıyor. Washington Post’un yaptığı bir araştırmaya göre, neredeyse üretilen tüm aşıların yarısı (yüzde 48) dünya nüfusunun yüzde 16’sına ulaşmış durumda. Bu kesimi Dünya Bankası yüksek gelirli ülkeler olarak tanımlıyor. Bu tablo, gelir dağılımı eşitsizliğinin aşı dağılımı eşitsizliğine de yol açtığını teyit etmektedir. 

Washington Post’un her 100 bin vatandaşta aşılanma oran tablosu (halkaların genişliği ülkelerin nüfus büyüklüğünü temsil etmektedir):

2020 yılının yaz ve sonbahar dönemlerinde varlıklı ülkeler aşı üreten firmalar ile yaptıkları anlaşmalar sonucunda orantısız bir miktarda, henüz üretilmemiş ‘erken dozlar’ satın almışlardır. Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) desteklediği, dengeli bir aşı dağılımı sağlamayı hedefleyen ‘COVAX’ hareketine uyulmamıştır. ABD başta, sayısı az olan zengin ülkeler, yeterli miktarda aşı tedarik etmeyi başarmış ve aşılama kampanyaları ile vatandaşlarını aşılamaya devam etmekte ve toplumsal bağışıklık oranını her geçen gün yükseltmektedir. Buna karşılık, dünyanın geri kalanı aşı bulmakta sıkıntı çekmeye devam ediyor. Bu kesim için toplu bağışıklık kazanmanın kısa vadede hayal olduğu, bunu başarmanın önümüzdeki yıllara sarkabileceği aylar değerlendirmesi yapılıyor. Dünyanın her köşesinin birbiriyle bir şekilde bağlantılı olduğu günümüzde bu durum aslında aşı kampanyalarını ilerleten varlıklı ülkeleri de tedirgin etmektedir, zira bu eşitsiz tablonun mevcut salgın krizinin uzayıp gitmesi anlamına gelebileceği düşünülmektedir. 

Benzer şekilde, Duke Üniversitesi ‘Global Health Innovation Center’ da çalışan bir ekip de araştırmaları sonucunda aşı temininde eşitsizliği doğrulayan sonuçlara ulaşıyor. Buna göre, yüksek gelirli ülkeler yakın zamanda ihtiyaçları olacak aşı miktarının yüzde 53’ünü temin etmiş durumdalar. Bu ekibin tahminlerine göre, dünyanın en fakir 92 ülkesi, nüfuslarının yüzde 60’ı için gerekli olan aşı miktarına 2023 yılında veya sonrasında ulaşabilecek. Aynı gezegeni paylaşan ama küresel eşitsizlikler nedeniyle farklı kaderleri yaşayan ülkeler. 

Aşı savaşlarının ve aşılama yarışlarının yaşandığı bu dönemde en iyi ilerleyen ülke İsrail gibi gözükmektedir. İsrail, kişi başına düşen aşılama oranı dünyada en yüksek olan ülke durumunda bulunmaktadır. Nüfusunun neredeyse yüzde 60’ı birinci, yüzde 58’i ikinci aşı dozuna ulaşmıştır. Aşılama sürecinde Pfizer-BionTech aşısına 788 milyon Dolar harcayan İsrail, Filistin’deki halka bu yardımı ulaştırma konusunda eleştirilmesine rağmen, aşı kampanyası başarılı görülmektedir.  İsrail halkı geçtiğimiz günlerde eski normallerine yakın bir yaşam düzenine dönme konusunda ilk adımları atmaya başlamış, bu kapsamda açık alanlarda maske takılması konusunda kısıtlamalar kaldırılmıştır. 

Krizi iyi yöneten bir diğer ülke ise İngiltere’dir. Bu ülke aşı geliştirme, satın alma ve ticaretini yapma süreçlerine 16 milyar Dolar harcama yapmıştır. Milli Denetim Ofisi’nin (National Audit Office-Sayıştay benzeri) tahminlerine göre, İngiltere’nin elinde bulunan aşıları birkaç ay yetecek bir şekilde ayarlaması sonucunda ülkenin neredeyse yüzde 50’si ilk aşısını olmuştur ve ikinci doz aşısını olanların oranı da yüzde 16’yı aşmıştır. AstraZeneca ve Pfizer aşılarından oluşan ilk dozdan sonra İngiltere’deki enfeksiyon kapma ve hastaneye kaldırılma oranlarında bir düşüş görülmüştür. 

ABD nüfusundan ötürü yüksek sayıda ölen vatandaşı ile tarihindeki en ölümcül salgınlarından birini yaşamaktadır. Buna rağmen gelinen aşamada tüm dünyanın ulaşmak istediği bir aşılama hızı ve kapsamını başarmış görünmektedir. Hızla gelişen aşı kampanyası ile vatandaşlarının yüzde 41’i ilk aşıyı, yüzde 26’sı ikinciyi aşıyı olabilmiştir. 18 yaş ve üstü bütün vatandaşlar aşılanmaya uygun aday olarak görülüyor. Bir sonraki aşamada ABD’nin sahip olduğu fazla dozlarla atacağı adım merak edilmekte. Biden Yönetimi’nin aşıların paylaşılması konusunda taleplerle de karşı karşıya bulunduğu anlaşılıyor. Paylaşım yolları konusunda, ABD’nin ihtiyacı olan ülkelere bağış yapması, gerekli teknolojiyi aktararak üretim kapasitesini artırması, büyük sayıda aşının ve aşı yapımında kullanılan materyallerin ABD’de kalmasına neden olan ihracat kısıtlamalarının hafifletilmesi olarak üç yol çiziliyor.

Özetle, gelişmiş ve yüksek-gelirli ülkeler aşı savaşlarında avantajlı görünmektedirler. Gelişmiş ekonomileri ve sağlık sistemleri bu ülkeleri aşı temininde ve aşılama sürecinde ileri taşımıştır. 

Avrupa Bölgesinde Yaşanan Aşı Savaşları ve Politik Gerginlik

Avrupa Birliği ve özellikle Almanya, Pfizer-BioNTech aşısını geliştirmesine rağmen kişi başına düşen aşı sayısında beklenen seviyenin altında kalmıştır. Aşağıdaki grafikten de gözlemlenebileceği üzere, Avrupa Birliği ile benzer bir durum yaşayan bir ülke Kanada’dır. Bu iki bölge ekonomik durumlarından ötürü dünyanın geri kalanına göre elinde yüksek sayıda aşı bulundurmasına rağmen aşılama süreçleri hızlı ilerleyemedi. 

Financial Times’ın her 100 vatandaşta toplam doz oran grafiği (7 Aralık 2020 ile 4 Mayıs 2021 arası toplanan veriler):

AB vatandaşlarının beklenenden yavaş ilerleme karşısında huzursuzlanmaya ve umutsuzluğa kapılmaya başladıkları BBC ve benzeri haber kanallarında belirtilmektedir. Bu yavaş ilerleme Avrupa bölgesinde yaşanan ‘aşı savaşlarından’ ve politik rekabet ve gerginlikten kaynaklanıyor. AB’nin ve İngiltere’nin AstraZeneca ile anlaşmaları bulunmaktadır. AstraZeneca İngiltere’ye yeterli dozda aşı sağlarken, anlaşmalı olduğu AB ülkelerine yeterli miktarı henüz ulaştırmamıştır. Bu sebepten ötürü AB içinde, AstraZeneca’ya 27 ülke dışına ihracat yasağı getirilmesi konusunda tartışma başlamıştır. AB, ‘aşı milliyetçiliği’ (vaccine nationalism) suçlamalarına karşı enternasyonalist (internationalist) bir yaklaşımları olduğunu ve Britanya dahil 31 ülkeye aşı ihracatı yaptıklarını belirterek cevap vermiştir. ABD ve İngiltere bilindiği kadarıyla ilke olarak aşı ihracatında bulunmuyorlar. Bununla birlikte, AB ülkelerinden 2021 Şubat ayından itibaren 44 milyon doz aşı ihracatı gerçekleştirildiği AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen tarafından açıklandı. Avrupa Birliği aşağıdaki tabloda detayları görülen aşı ihracatı konusunda diğer ülkelerden yapıcı ‘karşılık’ beklediğini belirterek mevcut politik gerilimi aşma yönünde bir irade sergilemiştir. 

Aşı Savaşlarının Kaybedeni: Ülkelerin Durumu

Bu kapsamda 200 milyonu aşan nüfusuyla Brezilya öne çıkmaktadır. Brezilya’nın toplam ölüm sayısı 400 bini geçmiştir. Yerli aşı çalışmalarında hızlanma göstermesine rağmen Covid-19 aşısı geliştirme yarışında geride kalmıştır. Butantan Enstitü Başkanı Ricardo Palacios, Brezilya’nın hedefinin sadece ülke için değil tüm Güney Amerika bölgesi için yeterli sayıda aşı temin etmek olduğunu belirtmiştir. Brezilya nüfusunun yüzde 14’ü ilk aşıyı olmasına rağmen ikinci doza ulaşma onuşunda sıkıntılar yaşandığı haberleri geliyor. Geliştirilen yerli aşılar klinik deney aşamasında olduklarından Brezilya’daki salgının ciddiyetini korumaya devam etmesi bekleniyor.

Öte yandan, Hindistan Serum/Aşı Enstitüsünün Genel Müdürü Poonawalla, dünyanın en büyük aşı üreticisi olan ülkede yaşanan aşı kıtlığının devletin ikinci dalgaya karşı hazırlanmamasından ötürü aylar sürebileceği uyarısında bulundu. Başbakan Modi ülkenin sağlık durumu yerine iç politik amaçlarına öncelik tanıması konusunda eleştirilmektedir. Seçim mitinglerine ve dini festivallerin yapılmasına izin vermesi sonucunda vaka sayısında çok hızlı bir artış görüldü. 25 Nisan’da birçok şehirde görülen 400 bin yeni vaka kayıtlara geçti. Ülkenin sadece yüzde 2’sinin aşılanmış olmasından dolayı aşılanma yaşının 18 ve üstünü kapsayacak şekilde değiştirilmesi isteniyor. Poonawalla’ya göre Serum Enstitüsü aşı kıtlığı için eleştirilirken bu eleştirilerin devletin üstlenmesi gerektiğini söylüyor. Ülke aşı kıtlığı yaşamasıyla beraber Mart ayından itibaren aşı ihracatını durdurmuştur. 

Aşılama ve bağışıklık kazandırma kampanyaları ağırlıklı olarak ithalatı durdurulan aşılara dayandığı için Hindistan’ın kötüleşen Covid-19 salgını krizi Afrika için de bir alarm oluşturmuştur. Hindistan’daki yüksek ölüm oranının tablosu, eğer aşılanma çalışmaları hızlanmazsa ve virüsün yayılımı ilerlerse, Afrika’nın varabileceği kötü noktayı göstermektedir. Oxford University Global Health Network’ün Başkanı Profesör Trudie Lang, dünyanın aşılanma oranı düşük olan bölgelerinin dünyanın geri kalanını yakalamasının önemine vurgu yaptı ve bu anlamda Hindistan’ın korkutucu bir uyarı olduğunu hatırlattı. Toplamda 32 milyon doz aşı Afrika’ya ulaştı ama yetersiz sayıda insan aşılanabilmiş durumda. COVAX programlarından temin edilen Oxford/AstraZeneca aşıları Afrika’ya ulaşan dozların büyük bir çoğunluğunu oluşturuyor. Ruanda, Senegal, Gana, Botsvana ellerindeki dozları etkili bir şekilde kullanmış olmalarına rağmen COVAX dozları hızlıca tükeniyor. Bu ülkelerde her 100 vatandaştan ortalama 3 kişi aşılanabilmiştir. Düşük ölüm oranları Afrika nüfusunun tamamının aşılanmasının gerekip gerekmediği yönünde bir tartışma başlatmıştır. Ölüm sayısı 120 bin olarak biliniyor ama gerçek rakamın bunun çok üstünde olduğu tahmin edilmektedir. 

Afrika kıtasına dair en büyük endişelerden biri de aşılanma sürecinin başarısız olması sonucunda ortaya çıkabilecek virüs mutasyonlarıdır. Bunun sonucunda Afrika halkının Hindistan’a benzer bir tablo yaşaması ihtimali göz ardı edilmemektedir. 

Sonuç: Küresel Dayanışma Tek Çıkış Yolu Mu? 

Hindistan’ın son durumu dünyanın varlıklı ülkelerine en önemli sorumluluklarını hatırlattı: Fakir ülkelere daha hızlı aşı temin edilmesi gerekiyor. Hindistan ve Güney Afrika, Dünya Ticaret Örgütüne (World Trade Organization) Ekim ayında Covid-19 için kullanılan tıbbi aletler, teknolojiler ve aşılar üzerindeki fikri mülkiyet korumasının (intellectual property protection – Trips) askıya alması talebinde bulundular. Birçok düşük gelirli ülkeler ve insan hakları kampanyaları bu hareketi destekledi ama mevcut sorunların aşılabilmesi için tek çıkış yolu bu değil gibi görünmektedir. 

Ülkelerin gelir seviyesi ile satın alınan aşı miktarı arasındaki paralellik dikkat çekici, ancak bu sorun aşıların tekrar dağılımı ile sorunun büyük bir kısmı çözüme kavuşabilir. Yine de bu stratejinin ağırlıklı olarak işe yaraması henüz üzerinde çalışılmakta olan aşı adaylarının üretimine ve küresel düzeyde dağıtımına dayanıyor. Buna ilaveten, piyasadaki aşıların yüksek sayıda üretilmesi ve düşük fiyattan satılması gerekiyor. Dünyadaki eşit olmayan aşı dağılımı sonucunda, yüksek gelirli ülkeler yetişkin nüfuslarının iki katı kadar aşı satın almıştır. Düşük gelirli ülkeler sadece nüfuslarının üçte birini aşılayabilecek durumdadırlar ve bütün COVAX aşılarının düşük gelirli ülkelere dağıtılması durumunda bile nüfusların sadece yarısından azı aşılanabilecektir. Dünyadaki yetişkin nüfusunun yüzde 80’ine yetecek sayıda aşı satın alınmıştır ama dozlar eşit bir şekilde dağılmadığı sürece dünyada toplu bağışıklık mümkün olmayacaktır. Fransa, Norveç, İngiltere ve ABD fazla aşılarını bağışlama kararı aldılar ancak iç siyaset hassasiyetleri nedeniyle bununu ancak kendi halklarını aşıladıktan sonra yapabilecekleri tahmin edilebilir. Bu tür bağışların öne alınması, henüz klinik deney aşamasındaki aşıların tamamlanması ve mevcut aşılarla birlikte üretimlerinin artırılarak yaygınlaştırılması yoluyla tüm dünya ülkelerinin ve halklarının bu küresel salgını yenmesi mümkün olabilecektir. Bunun başarılması küresel dayanışma ruhunun ve iklim değişikliğinin etkileri gibi benzer küresel sorunların bu anlayışla aşılması ümidimizin güçlendirilmesine önemli katkı sağlayacaktır. 

Kaynakça:

Leave a Reply