Zekai Özger, kendine atfettiği “Arkadaş” adıyla akıllarımıza Arkadaş Zekai Özger adıyla kazınmış, gençliğinin baharında belki de baharın huzurunu hiçbir zaman hissedemeden faili meçhul bir şekilde aramızdan ayrılan şairimiz. Arkadaşımız. Varoluşunun bile otoriteler tarafından bir tehdit olarak görüldüğü binlerce insandan yalnızca birisi. Bilineni. Biraz olsun görünebileni. Sakin kişiliğiyle ve ilgiliysek birkaç şiiriyle tanıdığımız ama mercek altına almaya vakit bulamadığımız bir kalp. Kısacık yaşamına onlarca anlamlı hikayeyi barındıran şiirleri sığdırmış şair.
Zekai Özger, 1948 yılında dünyaya gözlerini açtığı günden beri şiirle edebiyatla iç içe oldu, 17 yaşındayken “Kent16″dergisinin kurucu üyelerinden biri haline geldi. Sonraları Yordam, Dost, Papirüs gibi çeşitli dergilere saçılan şiirleri büyük ilgi gördü. Düşünceleri, insanlara ışık ve umut oldu edebiyatımızdaki nice şair gibi. Fakat kendi cenahındaki şairlerin sert geleneğine uymayıp kendi sakin ve yalnız yolunu oluşturdu. Ölüm ve cinselliği, cinsel kimliğiyle harmanlayarak şiirlerinde çokça kullandı dönemin baskıcı kimliğine karşın. Erken gidişi nedeniyle çok emek verdiği “Sakalsız bir Oğlanın Tragedyası” şiir kitabını yayımlama fırsatını bulamadı. Ta ki Kenan Yücel onu 2014 yılında yayımlayana kadar.

Kaynakça:bianet.com
Hepimiz onu elbette ki “Merhaba Canım” adlı sonradan belgesele de dönüşmüş şiiriyle tanıdık. Az konuşan çok yorulan biriydi Arkadaşımız. Şarabı helvayla severdi. Annesini ve Allah’ı da. Başka başka şiirlerini de yine onun olduğunu bilerek sevgiyle ve hüzünle okuduk. Fakat çoğumuz, Arkadaşımızın yazdığı şarkı sözlerinin ona ait olduğunu bilmeyerek dinledik, dizelerin arasından süzülen gözyaşlarımız O’nun şiirlerini besteleyen sanatçıların kararlı ve büyüleyici seslerini dinlerken aktı çoğunlukla ve belki de hep. Bu güzel ve anlamlı şiirlerden en bilineni “Aşkla Sana” yani Yorum’lanmış haliyle “İsyan Olsun”.
alnını
dağ ateşiyle ısıtan
yüzünü
kanla yıkayan dostum
senin
uyurken dudağinda gülümseyen bordo gül
benim kalbimi harmanlayan isyan olsun
şimdi dingin gövdende
uğultuyla büyüyen sessizlik
birgün benim elimde
patlamaya sabırsız mavzer olsun
başını omzuma yasla
göğsümde taşıyayım seni
gövdem gövdene can olsun
AŞKLA SANA şiiri

Daha sonraları bir sürü şarkı sözü, bir sürü de şiir geçti hayatından. Belki bir o kadarı daha geçecekti. Ama Arkadaşımız, aramızdan beklenmedik bir fırtına gibi gelip geçti. Henüz 25 yaşının içindeyken Ankara’da bir caddede ağır yaralı olarak bulundu Özger 1973 yılının nisanının son günlerinde. Daha sonra kaldırıldığı hastanede beyin kanaması nedeniyle hayatını kaybetti şairimiz. Ölüm nedeni tam olarak bilinemedi hiçbir zaman, ortaya rivayetler atıldı. Bir çatışma olduğu muhtemeldi fakat bazıları yalnızca yolda kayıp düştüğünü varsaydı. Yıllar boyu tarihin tozlu sayfalarına mahkum edilen şairimizin hatırası 1996 yılında Arkadaş Zekai Özger adına verilen şiir ödülüyle yaşatılmaya başlandı. 2021 yılında ise “Merhaba Canım” belgeselini izleme fırsatı bulduk yönetmen Ulaş Tosun vasıtasıyla.

Şiirlerini severek okuduğumuz, kendimizden çokça bir şeyler bulduğumuz şairimiz Arkadaş Z. Özger’in anısı her birimizin evinde, dilinde ve kalbinde yaşamaya devam ediyor. Bu nadide şairimizi hakkıyla anlatabildim mi bilmemekle birlikte, bu yazıyı onun paha biçilmez bir şiirinden alıntıyla bitirmeyi kendime görev biçiyorum.
Burnum duymuyor ama seni
Uslanmış ıtır kokusunu da duymuyor
Benim burnum
Benim burnum
Vahşi dağ çiçekleri, bozkır gülleri ve devedikenlerinin
Kırları genişleten halk kokusuyla yanıyor
Genzim çatlıyor
Genzim çatlıyor ve seni de çatlatıyor
El illüzyonizmin sırça küresi.
Sana kim sus dedi Kalbim.
Kaynakça: