Bir 24 Nisan daha geçti.
1915 hadisesinin 110. yılını geride bırakıyoruz. Bu yazı, yalnızca bu olayın tanımı üzerinden bir tartışma yaratmak için kaleme alınmadı; “soykırım” mı, “tehcir” mi denmesi gerektiği konusunda bir hüküm vermek gibi bir iddiası da yok. Bu konudaki en doğru yaklaşım, herkesi kendi vicdanıyla baş başa bırakmaktır.
Benim bugün yapmak istediğim şey; yalnızca bir tarihi yüzleşmeye davet değil, aynı zamanda hafızalardan silinmeye yüz tutmuş katkıları hatırlatmaktır. Ermenilerin bu topraklarda sanat, bilim, müzik, edebiyat, siyaset ve daha pek çok alanda bıraktığı izleri gün yüzüne çıkarmak istiyorum.
Yıllar boyunca çok yakın olduğumuz bir millete, aslında o kadar da uzak olmadığımızı hatırlatmak derdindeyim. Bardağın ne dolu ne boş tarafını göstermek değil; sadece bardağı olduğu gibi, bütün çıplaklığıyla ortaya koymak niyetindeyim.
Peki kimdir bu Ermeniler, neyin nesidir?
Denildiği gibi “millet-i sadıka” mı, yoksa Osmanlı’yı arkadan bıçaklayan bir halk mı? Bu yazıda sizlere Osmanlı’dan bugüne, Ermenilerin bu topraklara katkılarını anlatacağım. Belki bir kısmını biliyorsunuzdur — ama bazı şeylerde gerçekten şaşırabilirsiniz.
İlk Türkçe Roman: Akabi Hikâyesi

Lisede öğrendiğimiz bilgilere göre ilk Türkçe romanın Şemseddin Sami’nin yazdığı Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat olduğunu söylersiniz, değil mi? Yanılıyorsunuz. Aslında ilk Türkçe roman, Vartan Paşa’nın yazdığı Akabi Hikâyesi’dir. Hâlâ bazı edebiyat çevrelerinde bu konu tartışma konusudur.
Roman ne Arap ne de Latin alfabesiyle yazılmıştır; Ermeni alfabesiyle kaleme alınmıştır, fakat dili tamamen Türkçedir. O dönemde entelektüel çevrelerde yeni alfabe konusu yoğun şekilde tartışılmıştır. Kimileri Arap alfabesinin modernizasyonunu savunmuştur – ki daha sonra Enver Paşa’nın da bu yönde bazı teşebbüsleri olmuştur. Kimileri ise Yunan alfabesine geçişi savunmuştur. Bazı çevreler de Ermeni alfabesinden yana olmuştur.
Rıza Tevfik, Ermeni alfabesinin Türkçeye en uygun alfabe olduğunu dile getirmiştir. Namık Kemal ve Ahmet Mithat Efendi’nin de bu görüşü destekleyen yazıları bulunmaktadır. Hatta, Ahmet Mithat Efendi’nin Ermeni harfleriyle Türkçe okumayı bildiği de iddia edilir.
Akabi Hikâyesi’nin yanı sıra, en meşhur romanlardan Felâtun Bey ile Râkım Efendi de Ermenice harfli Türkçe olarak basılmıştır. Velhasıl, ilk Türkçe roman konusunda Ermenilerin katkısı büyüktür.
Roman, o dönemde Ermeni cemaatini derinden etkileyen toplumsal tabulara ve mezhep farklılıklarına değinmektedir. Katolik Ermeni Akabi ile Gregoryen Ermeni Hagop’un aşkını konu alır. Kitabın Latin harflerine aktarımı Aras Yayıncılık tarafından yapılmıştır. Merak edenler okuyabilir.
Gomidas Vartabed: Anadolu Müziği’nin Kurtarıcısı

Soğomon Kevork Soğomonyan sadece Türkçe konuşan bir ailenin çocuğu olarak Kütahya’da dünyaya geldi. Küçük yaşta annesini ve babasını kaybetti. Melankolik bir çocuktu. Babası gibi o da müzikle ilgiliydi. Eğitim hayatı boyunca birçok kez gitgeller yaşadı. En sonunda, bugün Ermenistan sınırları içinde yer alan ve Ermeniler tarafından kutsal kabul edilen Etchmiadzin’de eğitim gördü ve papaz oldu.
7. yüzyılda yaşamış bir Ermeni halk ozanı olan Katolikos Gomidas’ın adına atfen “Gomidas” ismini aldı. Bekâr papaz anlamına gelen “Vartabed” unvanıyla anılmaya başlandı. Müziğe olan ilgisi nedeniyle Berlin’e giderek Humboldt Üniversitesi’ne kaydoldu ve müzikoloji eğitimi aldı.
Anadolu’yu karış karış gezerek 3.000’e yakın Ermeni halk şarkısını derleyip notaya geçirdi. Bunun yanında Türkçe, Kürtçe ve Farsça eserlerden oluşan eşsiz bir arşive de sahipti. Ermenilerin hâlâ ayinlerinde kullandığı özgün eseri Badarak, Ermeni Kilisesi’nin yapı taşlarından biri kabul edilir.
Kendisini sadece Ermeniler değil, dönemin Osmanlı aydınları da ilgiyle dinliyordu. Türkçü çevrelerin yakından tanıdığı Mehmet Emin Yurdakul ve Halide Edib Adıvar yakın arkadaşlarındandı.
Tehcir Kanunu kapsamında tutuklanan 2234 Ermeni aydından biriydi. Çankırı’ya sürgüne gönderildi. Ancak Mehmet Emin Yurdakul, Halide Edib Adıvar ve ABD Büyükelçisi Henry Morgenthau’nun yoğun girişimleriyle, Talat Paşa’nın özel emriyle İstanbul’a geri getirildi. Geldi ama yaşadığı trajedi onu derinden sarstı. Hayata küstü. Akıl sağlığını ciddi ölçüde yitirdi. Yaşadığı durum, posttravmatik stres bozukluğu olarak tanımlandı. Bir süre Şişli’deki bir Fransız hastanesinde, ardından Paris’te bir sanatoryumda tedavi gördü.
Hayatının son 18 yılında ne piyano çaldı, ne beste yaptı, ne şarkı söyledi, ne de konuştu.
Birçok Ermenice ve Kürtçe eserin yok olmaması onun sayesindedir. Ne yazık ki, eserlerinin büyük bir bölümü günümüze ulaşamadı. Bugün bildiğimiz eserler, onun külliyatının yalnızca çok küçük bir kısmıdır.
Geçtiğimiz günlerde belki adını Ümit Özdağ sayesinde duymuş olabilirsiniz. Gomidas’ı, Taşnaksütyun adlı örgütün militanlarının türkülerini derlemekle suçladı. Oysa bu iddianın hiçbir somut dayanağı yok. Kaldı ki, siyasi çıkarlar gereği İttihat ve Terakki ile zaman zaman ittifak yapmış olan Taşnaksütyun, kimi zaman olumlu, kimi zaman olumsuz bir parti olarak anılır.
Ancak asıl mesele şudur: Gomidas ne Taşnaksütyun, ne Hınçak, ne de Armenakan partisine üyeydi. O yalnızca Anadolu’da yüzyıllar boyunca dilden dile aktarılan, birçok farklı dildeki türküyü derlemiş ve notaya geçirmiştir. Hiçbir propaganda şarkısına denk gelmedim, duymadım. Bu konuda örnek verebilecek biri varsa, memnuniyetle dinlerim.
Atatürk İsminin Mucidi: A. Dilâçar

“Neden A. Dilâçar diye yazdın?” diye sorabilirsiniz; çünkü kendisinin resmî olarak yayımlanan birçok eserinde adı bu şekilde, yani A. Dilâçar olarak geçer. Tam adıyla Agop Dilâçar, Atatürk’ün Türk Dil Kurumu’ndaki en güvendiği isimlerden biridir. Hatta gerçek soyadı olan Martayan’ı, Atatürk’ün önerisiyle Dilâçar olarak değiştirmiştir.
Araştırmacı-yazar Aytunç Altındal, 1981 tarihli Süreç dergisinin beşinci sayısında, Dilâçar hakkında şöyle yazar:
“Mustafa Kemal’e, Türklerin Babası anlamında kullanılması kaydıyla ‘Atatürk’ adının verilmesini öneren üç kişiden biri, hatta birincisi olarak tanınır.”
Bu ifadeyle birlikte, Atatürk soyadının verilmesi önerisinin Agop Dilâçar’dan geldiği iddia edilmiştir.
Dilâçar çok sayıda dil biliyordu. Ermenice ve Türkçenin yanı sıra İngilizce, Fransızca, Yunanca, İspanyolca, Latince, Almanca, Rusça ve Bulgarca dillerine de hakimdi.
Bugün artık pek anılmasa da, bir dönem ilgi gören Güneş Dil Teorisi çalışmalarında da katkısı olduğu bilinmektedir.
Türk Dil Kurumu’nun kuruluşunda ve gelişmesinde büyük emeği olan bu değerli dilbilimciyi anmadan geçmek mümkün değil. Ne var ki, tüm bu katkılarına rağmen ismi kamuoyunda “A. Dilâçar”dan öteye pek geçememiştir. Gelen yeni yönetim de ne yazık ki geçmişin bazı paranoyak alışkanlıklarını terk edememiştir.
Yine de bugün “Atatürk” soyadı, milyonların dilindeyse, bunda onun da önemli bir payı vardır.
İstiklâl Marşı’nda Bir Ermeni Dokunuşu: Edgar Manas

İstiklâl Marşı’nı Mehmet Âkif Ersoy yazdı, Osman Zeki Üngör besteledi.
Peki, “Bu Edgar Manas’ın katkısı ne olabilir?” diye düşünebilirsiniz. Ancak bu marşın melodisini kimin armonize ettiğini ve orkestrasyona hazırladığını pek az kişi bilir.
İşte bu önemli katkı, bir Ermeni olan Edgar Manas’a aittir.
Manas, yalnızca bu çalışmasıyla değil, aynı zamanda İstanbul Konservatuvarında hocalık yaparak da Türk müzik yaşamına önemli katkılarda bulunmuştur. Konservatuvarın orkestrasını ve kadınlar korosunu yönetmiş, müzik eğitiminin kurumsallaşmasına hizmet etmiştir.
Bugün İstiklâl Marşı her Türk için kutsal değerlerden biriyse ve bu eserde bir Ermeni’nin de katkısı olduğu hâlâ bilinmiyorsa, bu büyük bir eksikliktir. Edgar Manas, bu ulusal simgenin ses dünyasını şekillendiren isimlerden biridir ve hak ettiği yeri tarih içinde almalıdır.
MHP’nin Üç Hilalinin Mucidi: Levon Panos Dabağyan

“Haydaaa… Bu da ne ola ki?”
Türk milliyetçisi bir parti olan MHP’de bir Ermeni’nin ne işi olabilir, diyebilirsiniz. Ama bence artık bu şaşkınlığa yer yok.
Levon Panos Dabağyan, Alparslan Türkeş’in yakın dostlarından biriydi. Hatta bir dönem parti yönetiminde görev aldı. 1969 seçimlerinde MHP’den İstanbul milletvekili adayı oldu, ancak seçilemedi.
Bugün MHP’nin amblemi üç hilalse, bu tasarımın arkasındaki isim Dabağyan’dır. Kendisi kendini bir Osmanlı Ermenisi olarak tanımlar, ateşli bir Osmanlı hayranıdır. Zaten üç hilal amblemi de onun bu tarihsel tutkusunun bir ürünüdür.
İronik olan şu ki, zaman zaman Ermenilere karşı sert söylemleriyle bilinen bazı MHP’liler, belki de partilerinin sembolünü tasarlayan kişinin bir Ermeni olduğunu bilmiyor olabilirler. Şimdi soralım: O meşhur küfürleri yine edebilecekler mi?
Sezen Aksu Şarkılarının Gizli Kahramanı: Ara Dinkjian

Sezen Aksu’nun Hoşgeldin, Sarışınım, Vazgeçtim, Son Sardunyalar gibi severek dinlediğimiz pek çok şarkısının bestesi, tahmin edileceği üzere, Ara Dinkjian’a aittir. Kendisinin kökeni Diyarbakır’a kadar uzanır. Babası da en az onun kadar tanınan, Ermeni müziğinin usta ismi Onnik Dinkjian’dır.
Ara Dinkjian, müzik çevrelerinde çok iyi bilinse de, biz onu genellikle sadece besteleriyle tanıyoruz. Oysa sesi duyulmayan ama etkisi hissedilen bir isimdir.
Sezen Aksu’ya katkıda bulunan tek Ermeni müzisyen de o değildir. Onno Tunç ve kardeşi Arto Tunçboyacıyan da bu eşsiz şarkıların yaratım sürecine büyük emek vermiştir. Bugün hâlâ severek dinlediğimiz bu parçalar, onların katkılarıyla hayat bulmuştur.
Ara Dinkjian sadece Sezen Aksu için değil;
— Burcu Güneş’in Zorba Aşkı,
— Alpay’ın Dağların Arkasında Yar
gibi şarkılarının da bestecisidir.
Ve elbette en meşhurunu sona sakladım: Ahmet Kaya’nın herkesin bildiği ve defalarca dinlediği şarkısı Ağladıkça da Ara Dinkjian’ın bestesidir.
Bugün milyonlarca kez dinlenmiş bu eserlerin ardındaki “gizli el”, çoğu zaman fark edilmese de, yine bir Ermeni müzisyene aittir.
Sonuç olarak, bugün geldiğimiz noktada, ülkemizde sanat, bilim, siyaset ve tarih adına sahip olduğumuz mirasın oluşmasında Ermenilerin katkısı son derece büyüktür. Ne yazık ki bugün birbirimizden çok uzak, ama bir o kadar da yakınız. Artık klişeleşmiş tartışmaları bir kenara bırakıp, geçmişimizle samimiyetle yüzleşmenin zamanı geldi.
İster “soykırım” deyin, ister “tehcir”, ne derseniz deyin; yaşanan bu trajediyle dürüstçe yüzleşmek bir insanlık sorumluluğudur. 19 Ocak 2007 gibi çok yakın bir tarihte, sırf düşüncelerinden dolayı, karanlık güçler tarafından bir Ermeni olan Hrant Dink canice katledilebiliyorsa; hâlâ içimizde temizlenmemiş bir nefretin varlığı söz konusudur.
Bu kin ve öfkenin, her iki tarafın da içinden sökülüp atılması gerekir. Ucuz ve yapay gündemlerle birbirimizi boğmak yerine, karşı tarafı da anlamaya çalışmak, insani ve erdemli bir davranıştır.
Geldiğimiz son noktada, Türkiye’nin Ermenistan ile yakın ilişki kurma çabası son derece kıymetlidir. İki ülke ilişkilerini yıllarca tıkayan Karabağ Savaşı meselesi artık çözüme kavuştuğuna göre, önümüzde barışın önünde gerçek bir engel kalmamıştır.
Bir an önce sınırların açılması, halkların yeniden birbirini tanıması ve karşılıklı temasın artması büyük önem taşımaktadır. Dedelerimizden miras kalan bu kan davasını sürdürmenin artık hiçbir anlamı yoktur.
Barış, hakikat ve vicdan ortak paydamız olabilir.
KAYNAKÇA
Basılı ve Kitap Kaynakları:
Adalian, Rouben Paul (2010). Historical Dictionary of Armenia. Lanham, Maryland: Scarecrow Press. s. 391. ISBN 978-0-8108-7450-3.
Edgar Manas (1962). Chants de la liturgie armeniénne. Mechitharisten Press, s. IV.
Soulahian Kuyumjian, Rita (2001). Archeology of Madness: Komitas, Portrait of an Armenian Icon. Princeton, New Jersey: Gomidas Institute. ISBN 1-903656-10-9.
“Üçüncü Türk Dil Kurultayı Gündemi”. Üçüncü Türk Dil Kurultayı- Tezler Müzakere Zabıtlar. Güneş-Dil Teorisi. Devlet Basımevi – İstanbul: Türk Dil Kurumu (1937). s. 30.
Dijital ve Çevrimiçi Kaynaklar:
“Akabi Hikâyesi”. Aras Yayıncılık. https://www.arasyayincilik.com/urun/akabi-hikayesi/. Erişim tarihi: 20 Nisan 2025.
“Ara Dinkjian’ın Müzikal Kimliğinin Türk Popüler Müziği Besteciliği Üzerindeki Yansımaları”. Konservatoryum. https://dergipark.org.tr/tr/pub/konservatoryum/issue/75193/1136363. Erişim tarihi: 20 Nisan 2025.
Bayer, Yalçın (27 Ocak 2012). “Agop Martayan’ı biliyor musunuz?”. Hürriyet. 30 Ocak 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/yalcin-bayer/agop-martayan-i-biliyor-musunuz-19781329. Erişim tarihi: 20 Nisan 2025.
Devlet Arşivleri Başkanlığı. “11 Belge – PDF”. https://web.archive.org/web/20061102093216/http://www.devletarsivleri.gov.tr/kitap/belge/992/11.PDF. Erişim tarihi: 20 Nisan 2025.
“hush.am: The memorial of Soghomonyan Komitas Soghomon”. https://hush.am/index.php?route=product/hush&grave_id=hush71ce261c7123152. Erişim tarihi: 20 Nisan 2025.
Sarı, L. (2013, 14 Kasım). Türkçeye en uygun alfabe Ermenilerinki. Agos. https://www.agos.com.tr/tr/yazi/6038/turkceye-en-uygun-alfabe-ermenilerinki
“Torpili devletten”. Radikal, 27 Şubat 2006. https://web.archive.org/web/20160203074557/http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=179807. 3 Şubat 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Nisan 2025.