“Onlar yaşıyorlardı, hayatlarını yaşıyorlardı. Ben kimdim, kimi canlandırıyordum?” sorusuna hayatı boyunca cevap bulamamış bir yazardan bahsedeceğim sizlere: Oğuz Atay. Oğuz Atay gibi büyük bir yazarı senelerdir tanımama rağmen anlattıklarına erişebilme şansını (kimine göre şanssızlığını) geçen sene elde ettim. Mehmet Yıldırım’ın seslendirdiği Tehlikeli Oyunlar’la hissettiğim yalnızlığı bu dünyada en az başka bir insanın daha şiddetle hissetmiş olduğu kanısına vardım. Seslendirmesinin de çok başarılı olduğu bu kitap, size hüznün ve yalnızlığın ardındaki soruları bire bir göstermekte bir başyapıt niteliğinde.

İnsan kendisine yakın bulduğu her bireyi daha da yakından tanımak istiyor doğal olarak… Oğuz Atay milletvekili bir babanın ve öğretmen bir annenin çocuğu olarak gelir dünyaya. Henüz küçük bir çocukken dahi anlaşılmadığını hisseder arkadaşları ve ailesi arasında. Hatta öyle ki annesinin sınıfta sorduğu kardeşini sevmeyen var mı sorusuna  tek el kaldıran çocuk olur. İçine kapanık bir çocuk olan Atay, arkadaşları ile iletişim kurmak yerine onları gözlemler ve notlar alır.  Liseye geçtiğinde ise içine kapanıklığı daha da bariz bir hale gelmiştir.  Bu dönemde tanıştığı yazarlar arasında Gorki, Dostoevsky ve Wilde yer alır. Aynı zamanda James Joyce’tan çok etkilenen Atay, kitaplarında da bunu belirgin bir şekilde göstermiştir.

Kafka okumaktan  fazlasıyla keyif alan yazarımız Kafka’nın “Babaya Mektup” eseriyle oldukça bağdaştırdığım “Babama Mektup” adlı öyküsünü kaleme alır. Yazarların babalarına karşı duygu ve düşüncelerini belirtme şekilleri oldukça benzerdir.  Kafka babasına “Senin yanında kendime içler acısı biri gözüyle bakmıştım; hem yalnızca senin önünde değil, tüm dünya önünde. Çünkü benim için her şeyin ölçüsü sendin.”  diye seslenirken, Oğuz Atay bunu “Bugün, belki de sen artık öldüğün için, bana bir zamanlar haksızlık ettiğini düşünemiyorsam da, bana haksızlık edildiği düşüncesi içimde öylesine gelişti ki artık bütün dünyayı suçluyorum bu bakımdan. Bu bakımdan da istemediğim bir yerlere vardım, artık bütün dünyanın suratına çarpıp duruyorum kapıları.” şeklinde dile getirir. Hayatı boyunca babasına benzemekten köşe bucak kaçan, hatta bu uğurda Klasik Türk Müziği ve Bati Müziği’ni dinlemekten kaçınan  fakat en sonunda babasıyla birçok ortak yönünün bulunduğunu umutsuzlukla itiraf eden bir adam vardır karşımızda.

Yaşamı boyunca hiçbir kitabının ikinci baskısını görememiştir Atay. İlk kitabı olan Tutunamayanlar, büyük edebiyat yorumcuları da dahil olmak üzere okuyucular tarafından anlaşılamamıştır. Edebiyatımızda daha önce kullanılmayan bir teknikle çıkmıştır sahneye Oğuz Atay. Çoğumuzun okuduğunu ve anladığını iddia ettiği(!) Tutunamayanlar belki de hiçbir zaman yazarın istediği biçimde yorumlanamamıştır. İkinci kitabı olan Tehlikeli Oyunlar ise ilk kitabının üç yıl sonrasında yayımlanmıştır. Benim okurken her cümlesinde kendimi bulduğum; anlaşılmamayı, anlaşılmak istenmeyi anlatan en etkileyici kitaplardandır. Ana karakterimiz Hikmet Benol soyadından da anlaşılacağı üzere kendisi olmayı en ince detaylarına kadar sorgularken bu sorguya çevresini de dahil eder. Okurken Oğuz Atay’ın da kafasının içindeki düşüncelere erişebildiğimi hissettiğim bir eser olmuştur Tehlikeli Oyunlar benim için. Oğuz Atay  “Bana kötü bakmıştınız, okurken sayfalarımı buruşturmuştunuz; bu çocuğun aslında neye ihtiyacı var diye düşünmemiştiniz hiç…”  satırlarını yazarken o çocuğun kendisi olduğunu anlamamızı istemiştir belki de.

Hayatı boyunca anlaşılmayan Atay, okuyucuları tarafından da istediği gibi anlaşılmamıştır. Günlüğüne başlarken “kimsenin onu anlamamasından veyahut istediği gibi anlamamasından” sitemle bahsetmiştir.  Kitaplarında dahi insanların onun içini görebilmesini ve bir nebze olsun anlayabilmesini sayfalar boyunca dilemiştir yarattığı karakterler aracılığıyla. Kendisi bu dünyada oyunlara uyum sağlayamamış ve uzlaşamamış olsa dahi umuyorum ki kafasının içindeki oyunlarla yaşamı katlanılır hale gelmiştir… 43 yaşında hayata veda eden yazar eminim ki yaşasaydı edebiyatımıza zamanında anlaşılmayan daha  nice eser bırakacaktı. Bu yazıdan sonra onu daha yakından tanımak isteyenler için Yıldız Ecevit’in 2014 yılında yayımlanan “Ben Buradayım”  adlı Oğuz Atay biyografisini öneririm. Ayrıca Mehmet Yıldırım tarafından seslendirilen Tehlikeli Oyunlar’ın da kesinlikle ruhunuza dokunacağını söyleyebilirim.

KAYNAKÇA

https://tr.wikipedia.org/wiki/O%C4%9Fuz_Atay

https://www.oguzatay.net/biyografi

Ecevit, Yıldız. “‘Ben Buradayım…” – Yıldız Ecevit.” İletişim Yayınları, https://iletisim.com.tr/kitap/ben-buradayim/7888.

Atay, Oğuz. “Tehlikeli Oyunlar.” Tehlikeli Oyunlar – Oğuz Atay, https://www.oguzatay.net/tehlikeli-oyunlar.

Atay, Oğuz. “Korkuyu Beklerken.” Korkuyu Beklerken – Oğuz Atay, https://www.oguzatay.net/korkuyu-beklerken.

Leave a Reply