Ekim ayında Kemal Kılıçdaroğlu, Twitter’dan yayımladığı bir video ile aktif görev alan bürokrat ve memurlara bir çağrı yaptı. Kılıçdaroğlu videoda, “Açıkça söylüyorum. Vazife namına mafyatik düzene hizmet edemezsiniz. Kanun dışı işleri emir olarak telakki edemezsiniz.” ve “18 Ekim Pazartesi itibarıyla bu düzenin illegal isteklerine verdiğiniz tüm desteğin sorumluluğu size de ait olmaya başlayacak. ‘Emir almıştım’ diyerek bu kirli işlerden sıyrılamazsınız. Size kanun dışı her ne yaptırılıyorsa Pazartesi itibarıyla durun.” ifadelerini kullandı. Ana muhalefet liderinin bu sözleri, hükümet yetkililerince “tehdit” olarak nitelendirildi. Bu yazıda Kılıçdaroğlu’nun ifadelerinin “tehdit” olup olmadığı ve hukuki geçerliliği, “devri sabık” kavramıyla birlikte incelenecektir.
Kamu görevlileri amirlerinin emirlerine uymakla yükümlüdürler. Bu kural, yürütme faaliyetlerinin aksaklığa uğramadan işlerliğini sürdürebilmesi için mevcuttur ve gereklidir. Ancak, emrin kanuna aykırı olması durumunda ne olacaktır? Bu durumda, ast, üstün emrinin kanuna aykırı olduğunu belirterek emrin yazılı olarak tekrarlanmasını talep edecektir. Emrin yazılı olarak tekrarlanması durumunda ast emri uygulamakla yükümlüdür. Fakat bu durumda ast emrin uygulanmasından sorumlu olmaz, yalnız üst sorumlu olur. Bu kuralın meşruiyeti tartışma konusu olabilecek niteliktedir. Zira, bu kural ile, kanuna uymak ile emire uymak arasında, emire uymak üstün tutulmuştur.
Bu kuralın bir istisnası, üstün emrinin suç teşkil etmesidir. Bu durumda, suç teşkil eden fiil emir de olsa, astın bu emire uymaması gerekir. Aksi takdirde hem ast hem üst suç teşkil eden fiilden sorumlu olur.
Bu kural, Anayasa hükmüyle konulmuştur. Dolayısıyla, aslında Kılıçdaroğlu bu uyarıda bulunmasaydı dahi bu kural halihazırda geçerliydi.
Kılıçdaroğlu’nun sözleri, bahsedilen Anayasa hükmünün tekrarından başka bir şey değildir. Mafyatik bir düzene hizmet eden ve bunu amirlerinin emriyle yerine getirdiğini iddia eden bir memurun sorumluluktan kurtulması zaten mümkün değildir. Dolayısıyla, iktidarı denetlemekle görevli Ana Muhalefet Liderinin böyle bir uyarıda bulunması, tehdit niteliğinde değildir.
Kılıçdaroğlu, videodaki uyarısında bir tarih belirterek bu tarih itibarıyla memurların kanun dışı fiillerden sorumlu olacağını söylemişti. Kılıçdaroğlu’nun böyle bir tarih belirtmesi ileride gerçekten bir önem arz eder mi?
Hayır, Kılıçdaroğlu’nun bir tarih belirlemesi hukuk düzeni açısından önem arz eden bir sonuç doğurmaz. Çünkü, Kılıçdaroğlu kişilerin öncesinde masum, sonrasında suçlu sayılacağı bir tarih belirlemeye yetkili değildir. Demokratik bir düzende, hiçbir kişi böyle bir tarih belirlemeye yetkili değildir. Zira, mevcut yasaya göre bir kişi bir suç işlemişse, sıfatı ne olursa olsun hiç kimse bu kişiyi suçsuz kılamaz. Dolayısıyla, Kılıçdaroğlu’nun belirlediği tarihi hukuki açıdan bir geçerliliği olan bir unsur olarak görmemek gerekir.
CHP Liderinin bu açıklamasını aslında “devri sabık” yaratmama bağlamında değerlendirmek uygun olur. “Devri sabık” yeni gelen iktidarın önceki iktidarı yaptıklarından dolayı sorumlu tutması, önceki iktidardan hesap sorması anlamına gelen bir kavramdır. Mevcut hükümet bünyesinde çalışanların desteğini kazanmak amacıyla, iktidar adaylarının “devri sabık” yaratmayacaklarını söylemeleri yaygındır. Kemal Kılıçdaroğlu’nun belirlediği tarih de aslında, bu tarihe kadar işlenen suçlar için devri sabık yaratmayacakları anlamını taşımaktadır.
Peki CHP, iktidara gelmeleri durumunda, “Biz 18 Ekim’i milat olarak belirlemiştik. Bu tarihten önceki fiiller için devri sabık yoktur; bu tarihten sonra işlenen fiiller için devri sabık vardır.” diyebilir mi? Bu, aslında yukarıda bahsettiğimiz sorunun aynısıdır. Böyle bir uygulamada bulunmak mümkün değildir. Anayasa hükmü gereği, hukuk düzeninin bu “miladı” esas almadan bağımsız bir şekilde yargılama yapması söz konusu olur.