Oscar adaylarının da açıklanmaya başladığı bu günlerde iki adaylıkla benim beklediğimden daha düşük bir ilgi gören film “tick, tick… BOOM” la ilgili fikirlerimden kısaca bahsetmek istiyorum. İzleyenlerin de bildiği gibi Jonathan Larson’ın otobiyografik oyununun beyaz perdeye, daha doğrusu Netflix’e, aktarılmış versiyonu olan bu müzikal film, son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden biri oldu. Uzun zamandır ne sinemada, ne de herhangi bir online platformda iyi bir müzikal yapımı izlememiş olduğum için bu film bana ilaç gibi geldi. Filmde 30’larına yaklaşmış olan ana karakterimiz Jon’un, hayatını ve seçimlerini sorgulamasını ve bunu yaparken özel yaşantısı ve kariyeri arasındaki dengeyi kurmakta ne kadar zorlandığını görüyoruz. Birçok sanatçını yaşadığı, 30’lu yaşlarına yaklaştığında hayatı sorgulama halini böylesine ilginç bir karakter üzerinden, bir müzikal formatında görmek benim için oldukça ilginç ve etkileyici bir deneyimdi. Ayrıca, Jon ve Michael karakteri arasında filmin ortalarına doğru geçen hararetli tartışma sonunda Michael karakterinin yaptığı konuşmada da olduğu gibi, bazı sosyal problemlere değinilen birkaç sahne beni oldukça etkiledi.
Tüm bunların yanında, filmin insana verdiği hayallerinin peşinden koşma cesareti, beni bazı yönleriyle olumlu etkilerken bazı yönleriyle de klişe bir konuya değinildiği hissiyatını verdi. Fakat, zaten gerçek bir yaşam hikâyesinden uyarlanan bir filmden, sadece klişelerden kurtulmak için hikâye akışını değiştirilmesini beklemek söz konusu olamaz. Bu yüzden, bu yönünün de olumlu kısmına odaklanmak muhtemelen izleyenlere daha iyi bir seyir zevki verecektir. En başta da söylediğim gibi, “en iyi erkek oyuncu” ve “en iyi film kurgusu” olmak üzere iki dalda Oscar adayı olan bu filmden beklentilerim çok yüksek. Bir müzikali filme aktarmak oldukça zor bir işken bunu son derece iyi başardıkları için, “en iyi film kurgusu” dalında ödül kazanması benim açımdan şaşırtıcı olmayacaktır. Aynı şekilde, Andrew Garfield’ın Jon karakteriyle ikinci kez aldığı bu Oscar adaylığından elinde ödülle çıkması beklenmedik bir durum olmaz. Fakat tüm başarılarının yanında, film endüstrisi için dolu dolu geçen bu yılda aday oldukları dallardaki rakiplerini de küçümsememek gerekir. Uzun lafın kısası, benim için yılın en iyi filmlerinden biri olan “tick, tick… BOOM”u herkese tavsiye ederim. İlerde de bu kalitede müzikal yapımlarını görmek biz izleyicileri oldukça mutlu edecektir.
KAYNAKÇA: