Cumhuriyetin İlk Fili Mohini ve Doğan Kardeş Dergisinin Masalsı Hikayesi

Daha önce hiç fil gördünüz mü? Türkiye’de bolca hayvanat bahçesi bulunduğunu göz önüne alırsak görmüş olanlarımız vardır mutlaka. Ama bu soruyu 1940’ların Ankara’sında sorsaydık, Ankara Savaşı’ndan (1402) beri görmedik cevabı yüzümüzü güldürebilirdi. Bu yazıda Türkiye’nin ilk fili Mohini’yi, onu Türk çocuklarına armağan ederek Türk yayın hayatına damga vuran Doğan Kardeş dergisini ve Yapı Kredi Yayınları’nın hikayesini ele alacağım. Genç cumhuriyetin yaratmayı denediği ulus bilincinde ve “Türkiye” fikrinde yoğun etkileri olan daha nice olay var, belki bir gün diğerlerine değinme fırsatımız da olur.


Doğan Taşkent ve Yapı Kredi Yayınları

Yapı Kredi Yayınları edebiyat hayatımıza kazandırdığı büyük eserlerle neredeyse her kitaplıkta bir kitabı olan yayınevlerinden. Sabahattin Ali, Orhan Pamuk, Amin Maalouf ve Yaşar Kemal gibi dünya edebiyatında kilit rol oynayan yazarların yanında Kazım Taşkent Klasikleri, Cogito gibi serileriyle de çok geniş bir yelpazede kitaplar basıyor YKY. Çeşitli verilere göre YKY, İş Bankası Kültür Yayınları’nın ardından Türkiye’de en çok satan ikinci yayınevi. Peki yılda 10 milyonun üstünde kitap satış hacmine sahip bu yayınevi nasıl kuruldu?

Kazım Taşkent Erken Cumhuriyet Dönemi’nin önemli isimlerinden biriydi. Doğu Cephesi’nde onlarca arkadaşı şehit düşmüşken tüm bu acıların içinden sıyrılmayı başaran bu genç mühendis genç Cumhuriyet’in aradığı ve bulmakta zorluk çektiği profile birebir oturan bir isimdi. Bu sayede Şeker Fabrikaları müdürü oldu, kısa bir süre içerisinde buradaki görevinde de parlayan Taşkent, Yapı Kredi Bankası’nı kurmaya karar verdi. Dönemin ilk perakende bankacılık yapan özel bankası olan Yapı Kredi, kurulduğu günden itibaren kültür hayatına verdiği destekle öne çıkıyordu. Ancak tüm bu projeler içerisinde bir tanesi vardı ki, Kazım Taşkent’in hayatında doldurulamaz bir acıya dokunuyordu.

Kendisi de yurtdışı eğitim tedrisatını görmüş bir kimse olarak Taşkent, oğlu Doğan’ı hem eğitim alması hem de solunum yolu hastalıklarına iyi gelmesi açısından daha 9 yaşındayken İsviçre’ye göndermişti. Bir yandan bir çocuğun yavaş yavaş serpilişini izleyerek heyecanlanan bu aile, bir yandan da uzaklara gönderdikleri minik oğulları için fazlasıyla endişeliydiler.

Maalesef bu endişe bir bahar günü Doğan ve arkadaşlarının kulübesini de yıkıp götüren bir heyelan yüzünden gerçek oldu. Doğan ve diğer öğrenciler hayatını kaybetmiş, Taşkent ailesi yıkılmıştı. Bunun üzerine aile önce oğulları ve diğer çocuklar anısına bir anıt mezar yaptırmıştı. Ancak Kazım Bey oğlunun anısını çok daha kalıcı bir şekilde yaşatmak istemişti. İşte bu üzücü olay Türkiye’nin belki de en önemli çocuk dergisinin doğumuna yol açacaktı.

1945 yılından itibaren Doğan Kardeş, yaklaşık 50 yıl çok çeşitli çocuk içeriğini dilimize çevirmekle yetinmeyecek, Türk yazarların yazılarına da sıklıkla yer verecekti. Herhangi bir Doğan Kardeş sayısında Şevket Rado’yu veya Vedat Nedim Tör’ü görmek oldukça olağandı. Derginin farklı dönemlerinden seçtiğim kapaklardan da göreceğiniz üzere 23 Nisan’dan tutun da okula dönüşe kadar birçok konuyu merkeze alacaktı. Ama bu temalardan biri var ki, Türkiye Cumhuriyeti popüler kültür tarihinin en önemli köşe taşlarından biri olan Mohini’ye ve onun ülkemize geliş sürecine ayrılmış.

Fil Mohini’nin Gelişi

Mohini’nin hikayesi aslında Japonya ve Hindistan arasında geçen bir olaya dayanıyor. 2. Dünya Savaşı sırasında ölecekleri endişesiyle fillerini ülkeden gönderen Japonya’nın çocukları, 1949’da bağımsızlığını henüz kazanmış Hindistan’ın başbakanı Pandit Nehru’ya bir mektup yazarak ondan bir fil isterler. Nehru da dünya çocuklarına bir mektup yazar ve Japonya’daki çocuklar için bir fil gönderir, çocuklar fillerine kavuşurlar. Dünyanın her yerinde çocuklara dair gelişen olayları sayılarına taşıyan Doğan Kardeş dergisi de bir sayısında bu mektuba yer verir. Bu mektup üzerine Doğan Kardeş ofisi yüzlerce mektup ile dolup taşar, hayatlarında hiç fil görmemiş olan Türk çocukları da bir fil istemektedirler. Doğan Kardeş dergisi de bir sonraki sayısında Türk çocukları adına Pandit Nehru’dan bir fil istemiştir. Ve bu büyülü hikaye bu şekilde başlar.

Doğan Kardeş dergisi yönetimi, filin gelip gelmeyeceği henüz belli değilken “Ya Fil Gelirse?” isimli bir yarışma açar ve derginin küçük okurlarından “Nehru Amca”nın filini nasıl bir törenle karşılanacağını ve Türkiye’de neler yapacağını çizmelerini ister. İşte aşağıda gördüğünüz bu çizimler “kardeş”ler tarafından bu yarışma üzerine gönderilmişti. Bu karikatürler hakkında “harika çocuklar”dan İdil Biret de Fransa’dan bir mektup göndererek karikatürleri çok beğendiğini belirtir bu arada.

Bu örneklerde de Nehru Amcanın fili günlük hayatta, fil neler yapmıyor ki?

Bir süre sonra ise Nehru’dan beklenen müjdeli haber şu mektupla gelir:

“Aziz çocuklar, size bir Hindistan fili gönderiyorum. Bu benim hediyem değildir, fakat daha çok Hint çocuklarının sizlere gönderdiği bir hatıradır. Fil ile beraber bütün Hindistan çocuklarının sevgi ve iyi temennileri de beraber gelmektedir. Fil gayetle büyük ve kuvvetli bir hayvandır, fakat cüssesi kadar da zeki ve iyi tabiatlıdır. Eğer iyi muamele görürse çocuklarla oynamasını sever. Gönderdiğimiz filin Türkiye’de dostlar kazanacağını ve orasını ev gibi telakki edeceğini ümit ediyorum.

Sevgilerimle.

Jawaharlal Nehru.

25 Aralık günü fil Mohini uzun bir yolculuğun ardından Ankara’ya geçmek üzere vinçle İstanbul’a indirilir ve dadısı Muhammed ile geceyi Beşiktaş’ın stadyumunda geçirir. Sonraki sabah tüm İstanbul aynı karikatürlerde olduğu gibi Mohini’yi pankartlarla karşılamış, Vedat Nedim Tör ve Hindistan büyükelçisi konuşmalar yapmıştı. Ankara’ya geçmeden önce Mohini; Taksim meydanına getirilmiş, burada onu görmek isteyenlerden 25 kuruş alınarak buradan elde edilen gelir de Bulgaristan’dan gelen çocuklara yardım amaçlı kullanılmıştı. Hindistan-Türkiye ilişkilerinde sembolik bir anlamı olan Mohini, her yönüyle çocuklar için bayramlar getirmiş iki ülkenin ortak hassasiyetini de gösteriyordu.

Sonraki sabah Mohini Ankara’ya tren vagonunda yola çıkmıştır. Genç cumhuriyetin tek hayvanat bahçesi Ankara’da olduğu için oraya götürülen Mohini bu coğrafyanın gördüğü ilk fil değildir elbette. 1402 Ankara Savaşı’nda Timur’un filleri Ankara’yı alt üst etmişti. Bu o kadar çarpıcı bir olaydır ki Nasreddin Hoca hikayelerine kadar girmiştir. Hatta müzik tarihimizin nadide sanatçılarından Metin Ersoy’un Filler şarkısına kadar devam eden bir hikaye olmuştur bu.

Doğan Kardeş dergisi de süreci başlatan oluşum olarak Mohini’nin gelişine özel bir sayı çıkarmıştı. Dergi küçük okurlarından Mohini için bir soyadı istemiş, sonuçta “Birtanem” uygun görülmüştü. Çay takımlarına kadar yansıyan Mohini Birtanem işte bu şekilde cumhuriyet kültür tarihinin tam ortasına oturdu. Kısa bir sonra fil Azadi ve dişi Şirin’in de katılımıyla Ankara’daki fil sayısı üçe çıkmıştı.

Ancak her masalın sonu gibi, Mohini’nin masalının da bir sonu var. 50’lerin çocukları için olağanüstü anlamlara sahip olan bu filler yavaş yavaş yaşlanıyor, çocukların ilgisi sönüyordu. Önce Azadi öldü, ardından 93’te Türk çocuklarına bu mutluluğu yaşatan Doğan Kardeş yayın hayatına veda etti. 1994 yılında ise fil Mohini öldü. Cumhuriyet kültürünün iki büyük sembolü olarak hafızalarda kalan Doğan Kardeş ve Mohini’nin kesişen masalları da işte böyle son buldu. Yayın hayatımızda Doğan Kardeş gibi dergilerin eksikliğini de hala hissettiğimizi söylesek yalan olmaz.

(Yazıya büyük oranda Diş Hekimi Yalçın Ergir’in bu konudaki araştırmaları kaynaklık etti, buradan bir teşekkürü borç bilirim. Görseller de yine onun arşivlerinden edinildi, minenettarım. Ayrıca onun sayesinde yeniden gündeme gelen Mohini’nin iskeleti Ankara Hayvanat Bahçesinden çıkartıldı ve Erzincan Kemaliye’de bir müzede sergilenmek üzere birleştirildi.)

Kaynakça:

https://www.ergir.com/mohini.htm

https://www.fatiherdogan.com/dogan-kardesten-bugune/

Türkiye’de Cumhuriyet Sonrası Çıkan Çocuk Dergi Kapak Tasarımlarının
Görsel Analizi, Emine Nilüfer ÜSTÜNDAĞ, Ufuk BAKAN.

Görseller “Düş Hekimi” Yalçın Ergir’in arşivlerinden edinildi.

Leave a Reply