Hayat temposundan dolayı hep ertelediğim, sosyal medyada veya dışarıda birçok kişiyle harcadığım vakti ayıramadığım bir kişi olduğunu fark ettim kısa zaman önce, kendim. Bahaneler ardına saklanmak yerine artık kabuğumdan çıkıp zihnimi sarıp sarmalayan merakın ve soruların ardından koşmaya başladım. Nasıl kendimle buluşurum sorusuna yanıt aradım. Yanıtım en büyüklerini hep önce kendime oluşturduğum o büyük engelleri kaldırıp artık hayatın bana sunduğu yeniliklere ve beklenmedik olana kapıyı ardına kadar açmak oldu. Attığım ilk adım doğduğum ilk günden beri yanımda olan ablamdan ilham ve mat almak oldu. Yoga yapabilmenin doğuştan gelen yetenekle, çocukken esneklik çalışması yapılmış olmasıyla veya egzersiz geçmişiyle ilgili olmadığını, yoganın ona kapıyı aralayan ve şans veren herkesle ilgili olabileceğini ablamdan dolayı anlamıştım zaten. Arkasına sığınacak bu bahaneler çoktan terk etmişti beni anlaşılan bana da matı serip şansımı denemek kalmıştı, öyle de yaptım. Artık karşıma çıkana direnmek yerine ona şans verdim, bir sabah uyanıp kendimi derin nefesler alıp esnemeye çalışırken buldum. Ertesi sabah ise zihnimin beni erkenden uyandırıp bedenimi tekrar o matın üzerine götürmesini izledim. Sonrasında ise tekrar tekrar, uyanır uyanmaz, yatmadan önce, stresli bir günün ortasında veya duygularımı kontrol edemediğim bir anda zihnim bedenimi bu yolculuğa çıkardı.
Yalnızca alışkanlıktan dolayı yapılan hareketlerin ve alışkanlık haline gelmiş insanların çok zehirli olabileceğini ve onlardan kurtulmam gerektiğini düşünürken iyi bir alışkanlığın bana yepyeni bir yaşam alanı ve keyifli bir hobi sunacağını hayal edemezdim. Güvendiğim bütün dağlara kar yağdığında kalan tek sığınak kendim oluyorsam ders çalışmak gibi daha farklı öncelikler o sığınağı yıkmamalıydı. Bense bu yeni alışkanlığımla sığınağımı her seferinde yeniden tamir ettim, yaralarını sardım ve onu güçlendirdim. Zihnimin artık bedenimi götürdüğüm her yere gelişi ve farklı gezilere çıkmadığını görmek farkındalığımı artırdı. Farkındalığım arttıkça da zihnim beni değil, ben zihnimi ve duygularımı kontrol etmeye başladım.
Nasıl ki bir yolculuğa çıktığımızda yolda planlarımızın dışında beklenmedik çok fazla olayla karşılaşıyorsak, yoga yolculuğu da aynı şekilde gerçekleşiyor. Yolda karşımıza bir türlü o estetik pozlarda duramamak veya başkasıyla kıyaslamak gibi belki sabrımızı zorlayacak engeller çıkabilir ama bu engeller tam da yolu keyifli hale getiren şey! Sabretmeyi en baştan öğrendim, ilk gün yorgunluktan kollarım titrerken şimdi kendi sınırlarımın çizgisini silip yeni baştan yaratmak beni çok mutlu ediyor. Gelişimimi gözlemledikçe daha fazla gelişmek için her yeni günde yenilerini öğrenmek için tekrar çıkıyorum yolculuğa. Yolculuğun bilinmezliği ise bedenimin o gün vereceği tepkide veya en korunaklı sığınağım olan matımın üzerinde zihnimin kendime bile açılmayan duvarlarının ardında sakladığı duyguları açığa çıkararak gözümden akacak birkaç damla yaş ya da ağzımdan dökülecek kahkahada saklı oluyor.
Umuyorum bedensel pratiğin yanı sıra zihnin ve bedenin de bütünlüğüne ve akışına katılmak isteyen herkes için bu yazı benim ablamdan aldığım ilham gibi ilham olur. Unutma ki kendi matının üzerinde kendi kurallarını sen koyuyorsun, ne zaman başlamak istersen, saat kaçta pratiğini yapmak istersen o zaman yap. Tek başına veya bir toplulukla yap ama yap, sen de kendinle buluşmaya çık! Çok sevdiğin biriyle buluşmaya çıkar gibi özen göster kendine ve kendinle baş başa kalacağın ortamını yaratıp kendinle buluş!
“Yoga, insanı yaptığı her şeyle birleştiriyor. Bu birleşme sayesinde yaptığımız her şey bir yük olmaktan çıkıyor. Yük olan şeyleriyse yaşamımızdan çıkarmayı öğreniyoruz… Bence hayatımızda bir arada yürütmemiz gereken şeyleri bir arada yürütebilmemiz adına anahtar cümle şu: “Enerjimizi emen, yaşam yolculuğumuza hizmet etmeyen şeyleri bırakabilmek.” Belli ki o şeyler bizim yolculuğumuza hizmet etmiyor.”
Çetin Çetintaş