Haziran’a kadar geldiğim bu “Aşıklar Şehri”nin adının yanlış olduğunu, buranın “Aşık Olma Şehri” olduğunu düşünüyordum. Ta ki 14 Şubat’a, pardon pardon, 14 Şubat HAFTASINA kadar.
Bu dönemimi geçireceğim Paris’te sevgililer günü kutlamalarının, evet kutlamalarının, nasıl yapıldığını kesinlikle paylaşmam gerektiğini düşünüyorum.
Sevgililer günü burada, sadece bir gün değil, bir hafta, hatta bazısına bir ay, belki de birkaç ay. Şöyle ki, 14 Şubat’ta romantik bir yemek için son haftayı bekleyemezsiniz. Zaten rezervasyonları en geç 2 hafta öncesine kadar yaptırmış olmanız gerekiyor, yoksa fonduecü’sünden tutun balıkçısına, Hint Restoranına, hatta yaşadığınız o sokaktaki “Benim yemekhane” diyebileceğiniz yere kadar HER YER doluyor. Genellikle her yere geç kalan Fransızlar, 14 Şubat’ta geç kalmayı unutuyor, hazırlıklar çok önceden başlıyor yani.
Romantizmi hissetmemeniz, kutlamaya ortak olmamanız imkansız. En kolayından bir örnek vermek istiyorum. Bankamın internet bankacılığı adresi 10 gün önceden geri sayım başlattı. Evet, internet bankacılığına her girdiğinizde her boyutta ve kırmızının her tonunda kalpler gördüğünüzü düşünün. Yanında da bir sayaç. Şimdi diyeceksiniz ki ne olmuş canım bunu kutlamasında? Bu banka benim internet alışverişlerimde güvenlik şifresini “yanlışlıkla” 1 saat sonra yollayan, telefon numaramı 1 hafta içerisinde değiştirmeyi başaran, internetten ev kiramı ödememe izin vermeyen bir banka. Konu 14 şubat olunca ama, sayaç hep doğru gösterdi, kalpler çok güzeldi 14 Şubat’ta da görmeliydiniz o işe yaramayan sayfa ne güzel kıpkırmızı olmuştu…
Buna ek olarak okulda yaşadıklarım da var, sanırım iş yerleri de aynı heyecanı yaşadılar ancak maalesef şimdilik ancak okuldan haberler verebiliyorum. Okulda 2 haftadır neredeyse her dersimde bir sevgililer günü sorusu soruldu. Özellikle dil dersimde nasıl olduysa sürekli tema sevgililer gününe çıktı. Onunla ilgili bir görüşme olur, soru cevap olur, sunum olur, okuma olur, ne isterseniz vardı. Hatta hocanın “İçinizden kaç kişi şu ana kadar gül aldı?” sorusuna 2 kişi parmak kaldırınca sorunun zor geldiğini sanması aklımdan çıkmıyor. Aynı soruyu daha da basitleştirerek yaklaşık 3 kere daha sordu ve hala aynı 2 kişiyi görünce “İnanamıyorum, romantizm ne hallere düştü, bence Fransız bir erkek arkadaş bulunması için bu bir çağrı, aah ah” şeklinde yorumlara de geçiş yapıldı. Gül vermenin özel günlerde değil, her gün olması gerektiğini, Fransız erkeklerin bu tarz şeyleri çok iyi düşündüğünü, hiç olmazsa sevgililer gününde bizim de biraz gardımızı indirmemizi söyledi.
Tabii durum böyle olunca biz de zorunda olmadıkça gülümsemeyen bu hocanın yanında diğerlerinin nasıl olacağını merak ettik ve işte sonuç: Yaklaşık 1 haftadır okulda derslerde sınıfa girip gül dağıtan bir öğrenci konseyi! Bilkent’e ve hatta genel olarak tüm okullara gelmesi gerektiğini düşündüğüm bir şekilde hafta boyunca okulun belirli yerlerinde bulunan konsey üyelerine gülü yollamak istediğiniz kişinin adı, soyadı, hangi saatte ne dersi olduğu, yollamak istediğiniz gül sayısı gibi bilgileri veriyorsunuz ve onlar sizin için derste uzun saplı (ve tabii dikensiz) güllerle kapıda beliriyorlar. Dersin bölünmesidir, ders konusudur, bunlar önemli değil çünkü derse yaklaşık 2 dakikalık çok güzel bir ara oluyor ve moraller yükselerek derse devam ediliyor.
Sokaklardan görüntü vermek gerekirse, bir anda her yer el ele yürüyen çiftlerle doluyor, çiçekçiler o güne özel 200% zam yapmayı ihmal etmiyor, ancak HERKES çok mutlu ve kimse kavga etmiyor! Tanımadığınız insanlar bile sokakta sevgililer gününüzü kutluyor, herkes güler yüzlü oluyor ve zaten rahat hareket eden Parisliler o güne özel yürüyüş hızlarını daha da azaltıp günün tadını çıkararak yürüyor oluyorlar.
Buna ek olarak bu hafta sonu bir turist patlaması yaşadığımızı söylememe sanırım gerek yok ama müzeler ve özellikle Eiffel’deki sıra sadece bakarken bile beni yordu diyebilirim.
Zaten birbirine yakın yemek yemek durumunda bırakan bistrolar sevgililer gününde durumdan çok da şikayet ettirmediler, herkes sevdiği kişiyle olabildiğince yakın bir şekilde yemek yemekten olduğunca mutluydu. Tabii sevgililer gününe özel menülerden bahsetmeye gerek bile olmadığını düşünüyorum.
Ve tabii giyim, kuşamdan bahsetmek gerekirse, ne kadar rahat giymeyi tercih etseler de herkesin bir tarzı olan Paris’te sevgililer günü herkesin elinden geleni yapması olarak gözüme çarptı. Herkes elinden geldiği kadar uğraşıp güzel olmak, özenli olmak için elinden geleni yaptı. Tabii kırmızı elbiselerden, hiç olmazsa kıyafetinizin herhangi bir yerinde kırmızı bir aksesuardan bahsetmeme gerek olmadığını düşünüyorum. Ancak kırmızı ruju günlük hayatlarının her saatine taşıyabilen Parisien halkı sevgililer gününde de rujun önemini yeniden vurguluyor gibiydi.
Peki Paris’te yalnız sevgililer günü kutlamak nasıl? Acı verici mi? Hayır. Tam tersine Paris’in özellikle yalnızken de sevgililer gününü kutlamak için çok güzel bir yer olduğunu düşünüyorum Her ne kadar kutlamaların yoğunluğuyla insanı boğacakmış gibi gözükse de Paris, binalarının bile romantizmi insana yaşatması, müzeleri ve bahçeleriyle sevgililer gününde kendi kendine sevgiyi yaşayacak, kendini yalnız hissettirmeyecek bir ortamı ve olanakların tümünü yalnız olanlara sağlıyor. Şehirde çift olarak yapmayı gerektirmeyecek o kadar çok şey var ki, tüm günü şehre adayarak geçirip akşam da Jane Austen eşliğinde günü tamamlamak mümkün.
Sevgililer gününü burada kısa bir fotoğraf ve izleyenlerin anlayabileceği şekilde anlatmam gerekseydi sanırım Sex and the City’nin 1. filminde Miranda ve Carrie’nin gittiği restoranı örnek verirdim, hani her yerde balonlar olan, sevgililer günü patlaması yaşayan yer. Bunu bir şehir olarak düşünürseniz Paris’i biraz daha anlayabilirsiniz. Ancak zaten romantik olan bu güzel şehir, sevgililer gününü sanki bir bayrammış gibi kutladığı için günün değeri ve verdiği mutluluk artsa da, tıpkı filmdeki restoran gibi “Biraz fazla olmamış mı ki?” demekten de kaçınılamıyor. Sevgililer gününün artık tüketici toplumu için hediye alıp vermekten ibaret bir hale geldiği günümüz için Paris, sevgilisine güzel bir gün yaşatmanın nasıl yapılacağını görmek ve öğrenmek isteyen herkese gelmesini önerdiğim yerler listesinin en başına oturmuş durumda.
Umarım siz de çok güzel bir sevgililer günü geçirmişsinizdir, burada öğrendiğim en değerli bilgi nerede olduğunuz değil, yanınızdakinin size verdiği değer ve yaşatmak istediği duyguların ne kadar önemli olduğu oldu, ve bu da ister 14 Şubat ister 14 Mart, isterse de beraber olduğunuz her gün olsun, herkesin yaşaması gereken bir duygu.