Akademik olarak ilk dönemin sona ermesi ile ikinci dönemin başlaması arasındaki “sömestir tatili” olarak adlandırılan bu süre; biz öğrenciler için duvara çizik atıp gün sayarak beklemeli, bozulan ruhsal sağlığını geri kazanmalı ve alarm kurmadan uyanmalı bir tatilin ta kendisi. Maddi ve manevi olarak size dair kalan son damlayı da yılbaşının hemen sonrasında başlayan final döneminde yitireceğinizden bu süreçte sizi hayata bağlayacak ve ders çalışmanıza katalizör olacak bir tatil planı şart! Ancak siz eğer ki bu yazıdan medet ummaktaysanız vize isteyen ülkeler için biraz geciktiniz demektir. Bu yazıda vize derdi olmaksızın hem yurt dışından hem de yurt içinden birkaç rotadan bahsetmek istiyorum sizlere. Neyse, geç olsun da güç olmasın.
Beyrut/Lübnan:
Ortadoğunun Paris’inin neresi olduğuna dair birçok rivayet olsa da Beyrut açık arayla kendi farkını ortaya koyuyor. Modernleşme çerçevesinde Beyrut Merkez Bölgesi birçok bahçe, meydan ve açık alana sahip olmakla birlikte alışveriş, eğlence ve yemek açısından da tercih noktası haline geliyor. Aynı zamanda Falafel’i dünyaya kazandıran Beyrut mutfağına dair en güzel restoranlar bu bölgede yer almaktadır.
Lviv/Ukrayna
Türk parasının kıskanılan değerini bir nebze de olsa hissedebileceğiniz yegane Avrupa ülkesi Ukrayna. Aranızda 3’ü 5’i hesap etmeden “şehrin %85’inin kadınlardan oluştuğu” söylenen Lviv’dense başka bir Avrupa şehrinde “huzurlu” bir tatil geçirmek isteyenler olabilir, saygım ve desteğim var. Fakat sonsuza doğru yükselen kur oranlarını göz önünde bulundurarak hazır ucuz bir şehir bulmuşken es geçmemenizi de söylemek istiyorum. Kışın eksilerin üstüne çıkmayan hava koşullarına dayanabilecek azminiz ve kudretiniz varsa hadi size iyi yolculuklar! Hürrem Sultan’ın Roxselena olarak doğduğu bu şehirde ister tarihi sokaklarda dolaşın, ister müzelerde meydanlarda koşturun, ister gece hayatını alt üst edin, ister çılgınlar gibi yiyip için. Her şey size kalmış (Not: Bizi rezil etmeyin yeter).
Batum/Gürcistan
2007 yılından beri modern mimarinin dikkat çekici yapıları ve anıtlarıyla dönüşüme uğrayan Batum, Karadeniz kıyısında yer alan üçüncü büyük Gürcistan kentidir. İstanbul’dan 1 saat 30 dakikada ulaşabileceğiniz bu şehri ziyaret için şaşırtıcı da olsa yalnızca kimliğinizi yanınıza almanız yeterli olmaktadır. Batum; gezip görebileceğiniz yerler, gece hayatı, doğası ve yemekleriyle henüz kimsenin yüzünü kara çıkarmamış. Ucuzluğundan bahsetmiyorum, gönül rahatlığıyla gidebilirsiniz; yaşasın komşuculuk!
Üsküp/Makedonya
Makedonya’nın başkenti ve en büyük şehri olan, aynı zamanda “heykeller şehri” olarak da anılan Üsküp, tarihi atmosferi ve sıcakkanlı halkıyla her yıl pek çok turiste ev sahipliği yapmaktadır. Kiliselerin, camilerin ve manastırların bir arada bulunduğu bu şehir; Osmanlı döneminden kalma hanları, Bizans’tan kalan 1400 yıllık taş köprüsü, su kemerleri ve bunlar gibi birçok tarihi yapısıyla adından söz ettirmektedir. Kış döneminde soğuk olmakla birlikte yakında vizesiz diye Suriye’ye bile gitmeyi göze alacağımızdan, hava koşullarından çok önemli bir detaymış gibi bahsetmek istemiyorum.
Sapanca/Sakarya
İstanbul’a yakınlığı açısından en çok tercih edilen kısa süreli tatil adreslerinden biri olan Sapanca, kışın beyazla süslenen çam ağaçları ve doğasıyla sizi hasret kaldığınız huzurlu ortama kavuşturuyor. Tavsiyem, o güzel otellerden birinde dinlenip doğanın güzelliklerine doyup “Var ya kafamıza hiç olmayacak şeyleri takıyoruz aslında” kıvamına geldikten sonra kalabalık hayatınıza geri dönmeniz olacaktır.
Kapadokya/Nevşehir
Bugüne kadar herkesin en az bir kere gittiği veya en azından gitmeye yeltendiği bir yer olan Kapadokya, hem kaya oluşumları hem de otantik ortamıyla sizi kendisine bir kez daha davet ediyor. Son dönemlerde popülerliği biraz daha artmış olduğundan anlamsız fiyatlarda otellerle karşılaşıyor olsanız da daha makul fiyat seçenekleri de yok değil. Görseldeki balonlardan dolayı ufak bir heyecana kapıldıysanız hemen belirtmek istiyorum, kışın hava koşullarından dolayı her zaman balon turu yapabilmeniz mümkün olmayabiliyor.
Çeşme/İzmir
Bir yaz akşamı Alaçatı’da tek sıra halinde yürümeye çalıştığınızda arkadaşınıza doğru yaklaşıp “Aslında buraya kışın ya da baharda geleceksin” demiştiniz, hatırlıyor musunuz? Hadi bakalım ufaktan valizinizi toparlamaya başlayın. Baharda gitmenin güzelliği de ayrı tabi ki ama kış aylarında da sükunet içerisinde ve Ankara’ya göre “hafif” soğuk bir havada o sokaklarda dolaşmanın keyfi de başka olacaktır. Hiçbir yer açık değildir diye düşünmeyin, her yer olmasa da Alaçatı’nın yerlisi yaz-kış oralarda nasılsa. Ilıca plajının kışın temizlenmiş ve daha da berraklığı ortaya çıkarılmış sularının yanında küçük bir piknik örtüsüne oturup inceden rüzgarlı ama güneşli bir havada yanınızda sevdiğiniz birileriyle keyif yaptığınızı bir düşünün. Olur da keyif yapmaktan bunalırsanız, limandan günübirlik Sakız Adasına geçmek de güzel bir alternatif olabilir.
Not: Bu yazıdaki fotoğraflar bana ait değildir.
Aybala Deniz
Çok güzel bir yazı olmuş, finallerden sonra ne yapacağım hakkında güzel fikirler verdinn