Çok kısa bir süre öncesine kadar, “günlük hayatın koşturmacası” hepimizin yakındığı bir konseptti. Kendimizi evimize kapattığımız, zorunda kalmadıkça dışarıya çıkmadığımız şu günlerden önce, aynı anda olmamız gereken birkaç farklı yer, aynı güne teslim etmemiz gereken pek çok farklı ödev, yetişmesi gereken kim bilir kaç farklı iş vardı. Peki, kendimizi eve kapattık da ne oldu? Bir şeyler yetiştirmeye, bir şeyler için koşmaya adapte olmuş beynimiz, bu defa da evde yapılması gereken sayısız iş buldu. Bu da yetmiyormuş gibi, “evden çalışma” veya “online eğitim” kavramları hayatımızın içine girdikçe, sanki olağanüstü bir durum içerisinde değilmişiz de günlük hayatımızı oldukça normal bir şekilde evden yürütmeye çalışıyormuşuz gibi davranmaya başladık. Zaten zor şartlar altındayken, bu şartları reddedip de kendimizi yapmamız gereken işlere vermek, hatta, ortada hiç iş yokken bile durduk yere kendimize iş çıkarmak, bir rutin haline geldi. “Kaybedecek bir an bile yok, evde kaldığım zamanı iyi değerlendirmeliyim!” Öyle değil mi?
Aslına bakarsanız, her anımızı harika geçirmek, sürekli üretken olmak, yapılacaklar listemizden bir işin daha üstünü karalamak zorunda değiliz. Hem de hiç! Geçtiğimiz günlerde, tam da bu konu üzerinde düşünürken, sosyal medyada takip ettiğim bir sayfanın şu gönderisi gözüme çarptı: “Niksen: Suçluluk hissetmeden rahatlama ve hiçbir şey yapmama sanatı”. Dürüst olayım, stres azaltmaya yönelik geliştirilen yöntemlere karşı pek ilgim yoktur; müzik açıp meditasyon yapmak dışında nasıl rahatlanır, onu bile bilmem. Sanırım bu nedenle, bu paylaşım çok ilgimi çekti ve Niksen yöntemini araştırmaya başladım. O zaman, nedir bu Niksen? En basit haliyle, gerçekten hiçbir şey yapmamaktan ibaret. Yalnızca eylemle ilgili değil ama; düşünmek, planlamak, endişelenmek bile yasak. Bu, yalnızca uzanmak da olabilir, müzik dinlemek de olabilir, pencereden dışarıyı izlemek de. Tek şartı, kendimizi üretken olmaya zorlamamak ve yaptığımız şeyin bir amacının olmaması! İşte size Niksen için birkaç püf nokta:
1- Sadece hiçbir şey yapmamakla kalmıyoruz, sonradan ne yapacağımızı planlamayı da bir kenara bırakıyoruz.
2- Etrafımızda gördüklerimize ve duyduklarımıza odaklanıp çevremizin farkına varmak için güzel bir fırsat. Bunu neden değerlendirmeyelim?
3- Müzik dinlemenin, acele etmeye alışmış olan zihnimizi sakinleştirip onu “hiçbir şey yapmayışımız”a uygun hale getirdiğini söylüyorlar, denemekten zarar gelmez!
4- Son olarak, eğer çok zorlanıyorsanız, günde birkaç dakikayla başlayıp hiçbir şey yapmama zamanınızı günden güne arttırmayı deneyebilirsiniz.
Belki size kolay gözüktü, belki de “bunu asla yapamam” diyorsunuz. Size meditasyondan örnek vereyim. Gözlerimizi kapatıp nefesimize odaklanarak beş dakika, on dakika, yarım saat durmanın da kolay ya da imkansız olduğunu iddia edebilirsiniz. Ancak, buna alışkın olmayan insanların pek çoğu, ilk birkaç dakikada huzursuzlanmaya ve “Ne zaman bitecek?” diye sormaya başlar ve bu soru günden güne “Zaman nasıl bu kadar çabuk geçti?” sorusuna evrilir. Demem o ki, başta size nasıl gözükürse gözüksün, alıştıkça seveceksiniz.
Sürekli bir şeyler için acele etmeye, sınırlı zamanıma pek çok şey sığdırmaya çalışan benim için, hayatı kısa da olsa bir süreliğine durdurmak ve hiçbir şey yapmamak, fazlasıyla zor! Zor olmasına zor ama, buna ihtiyacım olduğundan da çok eminim. Bana kalırsa, zaten dış dünyanın üzerimizde yeteri kadar stres yarattığı şu karantina günlerinde, kendimize yaptığımız baskıdan kısa bir süreliğine kurtulmak ve hiç değilse bir on beş dakikamızı, verimli olma kaygısı taşımadan geçirmek, kendimize yapacağımız en büyük iyiliklerden bir tanesi olabilir.
Kaynaklar:
https://livetobloom.com/niksen-sosyal-izolasyon-gunlerinde-bilincli-rahatlama-akimi
https://time.com/5622094/what-is-niksen/
https://my.castlighthealth.com/blog/mindfulness-meditation-ease-pain/