Sıfır Noktasında: Bilmem Bu Yol Nereye Çıkar

Gitmekle gidilmiyor ki… Gitmekle gitmiş olamazsın; gönlün kalır, aklın kalır, anıların kalır.1

İnsanın yolu, hatta süreklilik atfeden o yolculuğu, ilk başta kendisinden kaçmakla başlar. Birçok neden arasında en büyüğü, temeli ve gerçeği budur aslında. Kendi kalbinin enkazını taşıyan bir şehrin etrafında dolanır; önce sokakları, caddeleri, ardından bütün semtleri adımlar birer birer. Sonra kendini, neyi aradığını, bulduklarını ve bulma ihtimali olan her şeyi unutur. O sıfır noktasındaysa yeni bir uzak bulur, rotasını değiştirir ama fark edemediği acı bir gerçek vardır ki onu anlamak bazen bir an ya da bazense koca bir ömür sürer; hangi uzağa ne kadar gidilirse gidilsin, aranılan hep yanı başında, nefes kadar yakınında, sessizce bir köşede saklanıp bulunmayı bekliyordur. Kimi zaman bir dostun kahkahasında, bazen bir sevdanın avuçlarında ya da bir yoldaşın omuzlarında unutulan bir parça kendini geçmişle gelecek arasında bir köprü olmaya adadığında, her yol, mutlaka bir kez oradan geçer. 

O yüzden hepimiz okuduğumuz bir romanda kendimizi bulduğumuz cümlelerin altını çizer gibi bir gün geçmişimiz olacak anların altını çiziyoruz. Gelecekte bir gün tekrar okunduğunda hangi duyguyla bu eylemin yapıldığını çok net hatırlayabilmek gibi aslında bugünden geleceğe ulaşacak serzenişlerde bulunmakta. Yollar yolları, yıllar yılları ve geçilen köprüler geçmişin tazeliğini yitirmemiş anlarını anımsatır. Buna bir kısır döngü demek içimizi rahatlatır mı bilmiyorum ama her yeni yol, geçilen eski bir yolun devamı olma niteliğini kaybetmemek üzere inşa edilmiştir çoğunlukla. Tam da bu sebeple şimdi bulunduğumuz yerden geleceğe bir ışık yakmak, oraya doğru seslenmek, işaretler göndermek; şimdi anlamını kavrayamadığımız birçok anlama gelebilir orada. Hayatta altını çizdiğiniz anları bugün, bu yerde, bu zamanda nasıl hatırlatıyorsa silikleşmiş cümleler; bir gün başka bir gelecekte, ayak bastığınız başka bir yolda, semtte, şehirde ve belki ülkede kanlı canlı dikilecektir karşınıza. O anda onu tanımazdan gelmek, selam vermek, koşup sarılmak ya da belki hiçbir şey yapmamak, öylece durmak; bunların hepsi seçenekler arasında ve hepsi mümkün ama buna karar verecek olan yine biziz, farklı yolların bizi dönüştürdüğü farklı insanlar olan bizler. Şimdi o yüzden dilediğimiz gibi, dilediğiniz gibi, kolunuzun yetiştiği kadar uzanın, sesinizin çıktığı kadar seslenin sisli günlere doğru. Bir gün siz kendinizi ve hepimiz birbirimizi bulacağız yeniden hiç bilinemediğini sandığımız o zamanlarda.

Farklı olmak, en kırılgan yerlerden ayrışmak, bugün olduğu gibi o gün bile sorun değil çünkü biz bir gün bir yolda yürürken karşılaştığımızda da, ardından kendimize başka bir uzak bulup o diyarlara açıldığımızda da sadece kalbimizdeki naiflikle tanıyabilmiştik denk olmayan yanlarımızı. Evet, sorun bu değil. Farklıyım, farklısın, farklıyız; bugünden çok uzak bir gelecekte ve bambaşka bir zamanda hâlâ öyleyiz biliyorum. Bu hep böyleydi çünkü. Olgun kalplerin yalnızlıkla yürüdüğü yollarda; yağmurlar aynı şekilde ıslattı hepimizi ki olgunluk sözlükteki kavramından farklı olarak yansıdıysa bile hayatlarımıza, bu dert değil. Biz denktik hep, en az kırılganlıklarımız kadar benzerdik. Çok eskilerde bir yerde yaşıtlarımız baktığı aynalarda başkalarını görürken, biz sadece kendimizi, kalbimizi gördüysek ve sessizce sindiğimiz köşemizde bir gün okuyacağımız satırların altını sabırla ve ciddiyetle çizdiysek bu sorun değil, hiçbir zaman da olmadı.

Eğer böyleyse beni, seni, bizi, kaderin bizi biz yapmaya yeltendiği o süreci tanıyorum. Hatta bildiğim başka şeyler de var: Kendinle haşır neşir olmayı, insanlarda bulamadıklarını kitaplarda aramayı ve en çok da bu yolla kendine ulaşabilmeyi severdin. Geçmişte de bu böyleydi, şimdiki zamanda da ve belki gelecekte de öyle olmaya devam edecek, bunu tahmin etmek kolay mı bilmiyorum ama keşke zor olsaydı. Ama farklı olduğumu bildiğim kadar farklı olduğunu bildiğimden bir şeyleri kendine bakar gibi görmek, aşındırılmış onca yolun ardından hiç de zor gelmiyor. Farklı olduğunu biliyorum, en az kendim kadar. Zaman zaman anlaşılamaman, insanların içinde eğreti durman, kendini bir türlü açıklayamaman bu yüzden. Sen kendine en sırtını döndüğün an bile yine kendine küsemezsin mesela. Bazı durumlar, anlar ve kabullenişler hiç değişmez. Sanki hayatını durmadan küllerinden yaratmaya çalışır gibi bulunduğun her anda, geçmişten tozlu anılar çıkartıp hesaplaşmayı seviyorsun; gün gibi ortada olan kendini en fazla ne kadar taşırabilirsin ki çizginden?

O yüzden en az şimdiki kadar biliyoruz, hatırlıyoruz geçtiğimiz yollardaki denk gelişimizi; tanışmamız evvelden, verdiğimiz selamı tanıyoruz. En değerli anıların sığınağı yaptığımız yerleri, başrol artık seti terk etmişken dahi asıl mekan algısından çıkartamayışımız bu yüzden. Ama başrol saptığı yola geri döner bir gün, kendine seçtiği en uzağa gitse bile, tekrar uğraması gereken bir sebep mutlaka vardır. Bugün değilse de uzak olmayan bir gün yeniden karşılaşırız olgunlaşmış kalbimiz henüz solmadan ve hâlâ tazeyken birikmiş her anı. Gittiğimiz hiçbir uzak, bizi kendimizden ve bir gün hepimizin yan yana olduğu yerlerden ebediyen ayıracak kadar dönülmez değil.

İlk başta kendimizden kaçarak çıktığımız o yolculuktan; kalbimizin enkazını taşıyan o şehre sokakları, caddeleri, semtleri tek tek adımlamak için yeniden dönebiliriz. Sonra yine kendimizi, neyi aradığımızı, bulduklarımızı ve bulma ihtimalimizin olduğu her şeyi yeniden; en yeni baştan unturuz. Tam da o sıfır noktasındayken, hayatın bir birim sekmeyen o sayı doğrusunda yeni bir uzak bulur, rotamızı değiştirir başka yollara başkalarıyla savruluruz. Yanı başımızda, en yakınımızda sessizce ve sinsice saklanan o acı gerçeği bulmak bu sefer bir an mı yoksa bir ömür mü sürer bunu yine, yeniden, bir kez daha deneriz. Nasılsa her yol mutlaka geçmişle geleceğin arasındaki o köprüden geçecek yine bir gün; bir dostun kahkahasına, sevdanın avucuna, yoldaşın omzuna gizlenenleri bulamadıkça ve alamadıkça onları artık ait olmadıkları yerlerden; kendini başa saran bu yolculuk asla bitmeyecek. 

Bu dünyaya geldim geleli
Döndüm hep aynı yerde
Dolandım her bir köşeleri
Türlü türlü âlemde

Kaynak: Emre Fel – Bilmem Bu Yol Nereye Çıkar, YouTube.

Kapak fotoğrafı: https://tr.pinterest.com/pin/474285404501336669/

  1. Cemal Süreya, Sevda Sözleri ↩︎

Leave a Reply