Mezunumuz ve GazeteBilkent’in Kurucu Genel Yayın Yönetmeni Selim Can Sazak’a bu zor günlerde duyarlı olduğu ve kaleminden dökülen bu güzel sözlerle Türkiye’ye destek verdiği için teşekkür ederiz. 

Special thanks to our alumni and founder editor in chief Selim Can Sazak for these exquisite words and his support to Turkey under such conditions. For English of this letter to our Rector, please scroll down.

Sayın rektör, değerli hocam;

Size, bir Bilkent mezunu ve GazeteBilkent’in kurucu genel yayın yönetmeni sıfatıyla, son günlerde yaşadığımız olağanüstü olaylar karşısında sizin ve sizin şahsınızda üniversitemizin kayıtsızlığından duyduğum ve pek çok Bilkentli’nin paylaştığına inandığım kaygıları ifade etmek üzere yazıyorum.

GazeteBilkent’i üniversitemizdeki kamusal diyalogu genişletmek, yelpazenin her köşesinden fikirlerin yer bulabileceği bir zemin yaratmak gayesiyle kurmuştuk. Bu kuruluş sürecinde de başta sizden, Rektörlük makamından ve sizlerin şahsında üniversitemizden büyük cesaret aldık ve destek gördük. Önce biz, sonra bayrağı bizden devralan arkadaşlarımız, bu görevi olabildiğince yerine getirmek gayesiyle elimizden geldiğince çalıştık; siyaset, diyanet, cinsiyet, milliyet gözetmeksizin tüm fikirlere olabildiğince yer vermeye çalıştık. Her eleştiriyi dinledik, en çok kendimizi eleştirdik. Bugün, hal böyleyken, size bu satırlarla seslenmeyi Bilkentliler olarak bize öğrettiklerimize karşı bir sorumluluk telakki ediyoruz.

Ülkemiz son bir haftadır yakın tarihimizde eşi görülmemiş toplumsal olaylara sahne oluyor.

On üç binin üzerinde öğrencisi, binin üzerinde öğretim üyesi ve personeli olan bir üniversitenin rektörü; bir entelektüel ve bir öğretmen sıfatıyla sorumluluk duyduğunuz kimseyi gücendirmemeyi ve tarafgir bir görüntü sergilemekten olabildiğince kaçınmayı tercih ediyor olabilirsiniz. Milyar dolarlık yatırımları olan bir holdingin yönetim kurulu başkanı olarak, böyle bir tercihe mecbur da olabilirsiniz. Ancak bulunduğunuz mevkinin sizi toplumsal kutuplaşmanın böylesine derinleştiği, Türkiye’nin siyasi ve ekonomik istikrarının akamete uğramakta olduğu, sokaklarda vatandaşların birbiriyle çatışır hale geldiği bir durumda öğrencilerinizin, mezunlarınızın, personelinizin sağlığı ve güvenliğinden taraf olmaya da mecbur ettiğini göz ardı edemezsiniz.

Sadece gösterilere katılmış ve belki yaralanmış, tutuklanmış arkadaşlarımız için değil bu istikrarsızlık ve belirsizlik sürdükçe işsiz kalacak, geleceğinden mahrum olacak tüm Bilkentliler için; Türkiye için kaygı duymanız gerekirdi. Biz, hangi siyasi görüşten olursa olsun, tüm arkadaşlarımız için endişe içindeyiz. Yaşanan şiddet ortamının kardeşin kardeşi kırdığı, Türkiye’nin bir istikrarsızlık sarmalına dolandığı bir duruma gelmesinden kaygılıyız.

Hal böyleyken sizden kısacık da olsa bir mesaj, tabiri caizse bir hayat emaresi bekledik. Siz ise sustunuz, hala susuyorsunuz. Sosyal medyada barışçıl protestolarda bulunan öğrencilerin yurtlarda “fişlendiğine” varasıya, inanmak istemediğimiz ve gerçekliğinden büyük endişe duyduğumuz haberler yayılıyor. Sizin ise pek faal kullandığınız twitter hesabınız erişime kapanmış. En son mesajınız ise haftalar öncesinden. Hem de size defalarca yazdığımız, yazdıklarımızı okuduğunuzu çok iyi bildiğimiz halde.

Bize konuşmanın erdemini defalarca anlattınız. Konuşmanın erdemine inanan öğrencileriniz olarak size seslenmeye mecburuz: Susmayın. Öğrencileriniz, mezunlarınız, velileriniz sokaktayken; ülkeniz eşi görülmedik bir toplumsal tepkiye sahne olurken,  eylemde ve söylemde şiddet endişe verici bir boyuta varmışken susamazsınız. Hiçbir şey için değilse bizim için, gelecek için, barış için konuşmak zorundasınız. Sadece üniversitemizin rektörü olarak değil bir aydın, bir öğretmen olarak bu sorumluluğa kayıtsız kalamazsınız.

Saygıyla,

 

 

Open Letter to Our Rector, Prof. Dr. Abdullah Atalar.

As a Bilkent alumnus and the founding editor-in-chief of GazeteBilkent, I am writing this letter to express our grave concern with regard to the indifference you and our college has been displaying towards the extraordinary events happening over the last week.

When founding GazeteBilkent, we had aspired to expand the public dialogue and offer a platform where ideas of all colors and stripes could be voiced equally and without discrimination. In this endeavor, we were staunchly encouraged and supported by you and the Rector’s Office in its entirety. We, and our friends taking over after us, have worked diligently to fulfill our original mission; lending a voice to all opinions from all political, religious, sexual and ethnic orientations. We listened to every criticism, sought to be our own worst critic. Today, under these extraordinary circumstances, we believe that we are responsible to all Bilkent has taught us and everything we have worked for to address these concerns to you.

Our country has been witnessing events of momentous significance, unmatched in our modern history. As the rector of a higher education institution with over thirteen-thousands students and over thousand faculty; as an intellectual and an educator, you may be preferring to maintain an non-aligned attitude to preserve your independence and not to offend any of your constituents. As the CEO of a multi-billion dollar corporation, the generous funder of our education, you may even feel compelled to adopt this attitude. You must acknowledge, however, that at a time when our society is rapidly polarizing, Turkey’s economic and political stability is under threat and streets are rife with violence; you are compelled to align yourself with the well-being and safety of your students, alumni, faculty and staff.

You have to be gravely concerned; not only for those attending the protests, injured or arrested but for all Bilkenters, of all colors and stripes, being deprived of employment and security as long as this unrest continues; for our beloved Turkey and its future. We are concerned; for the future of all Bilkenters, for the possible escalation of violence and the spiral of instability such a development would drag our country into.

Under these extreme circumstances, we were expecting from you a short message, a sign of life. You, however, remained and are remaining silent. Your silence is being torn by alarming news, especially of hostility towards students attending or supporting protests. These news cannot be verified because you, the only authoritative voice to verify or deny these news, are in a deep silence. Your beloved Twitter account is inactive and now protected; although hundreds have written you tweets that I am confident you have already read.

You were the one to teach us the virtue of speech when we founded GazeteBilkent. As your students, fully committed to and confident in the power of speech, feel compelled to plead with you: please speak up. You cannot remain silent while your students, your alumni, your faculty are not; not when your country in the throes of a social upheaval, not when violence has reached an unprecedented high both in discourse and in action. You have to speak up; for us, for our future, for peace. You cannot remain indifferent to your responsibility as our rector, as an intellectual and as an educator to speak up for peace and for an end to violence.

 

 

Respectfully yours,

Leave a Reply

1 comment

  1. yiğit

    Kendi şahsi görüşünün bu ülkenin kurtuluşu olduğunu baştan kabul ederek yazıyorsun. Senin düşüncene sahip olmayanlar bu ülkenin düşmanlarıymış gibi davranıyorsun. Ya da daha ileri giderek sanki “insan olmanın şartı” bu düşünceye sahip olmak ve bu düşünceye sahip olmayanlar bir yana, “benimsemekte tereddüt edenler” ya da “benimsediklerini tüm dünyaya duyurmayanlar” insanlığın adını lekeliyor diyor gibisin. Yani rektörümüze şöyle diyorsun sanki: “Yahu hocam siz de bizim gibi insansınız, haliyle bizimle aynı düşüncedesiniz fakat niye bunu twitter’dan duyurmuyorsunuz?”. Allah Allah… Belki hocamız farklı düşünüyor. Herkes senin gibi düşünmek zorunda mı? Buna mı inanıyorsun sen? Ama pardon sen hocamız gibi bir aydının susmasına katlanamıyorsun, düşüncesi ne olursa olsun ifade etmesini istiyorsun. Ben seni yanlış anlamışım, kusura bakma. Fakat hocamız twitter’da gezicilere terörist deseydi hoşuna gider miydi? Bir düşün bakalım.
    Bence rektörümüz gayet yerinde ve konumuna yaraşan bir tutumda bulunmuştur. Üniversitedeki farklı görüşlüleri rencide etmemiştir.