2012 son günlerini yaşarken, Bilkent Halk Bilimi Topluluğu’nun sekiz yıla aşkın bir süredir aralıksız olarak düzenlediği dönem sonu konserindeydim. Kendimi türkü aşığı olarak tanımlayan ben için, kaçırılmaması gereken bir fırsattı bu. Nitekim kaçırmadım ve kulağımı, gönlümü onlara teslim ettim. Türküleriyle bizlere keyifli bir yolculuğa çıkardılar. Kâh kuzeyden sesler çalındı kulağımıza, kâh güneyden. Her türkü başka bir hikâye, başka bir dünyayı anlatıyordu. Aynı anda ağlayan ve aynı anda gülebilen insanların yaşadığı bu coğrafyada, türkülere hep anlamlar yüklemiştik. Aşkımızı, kederimizi, sevincimizi ve yasımızı anlatırkenki dil olmuştu onlar. Türkülerin sesine kulak vermek, aynı zamanda üzerinde yaşadığımız toprağın hikâyesine ortak olmakla eş değer. Kendisine giderek yabancılaşan insanımız için bir panzehir belki de. Cevabı başka yerlerde arayanlara sesleniyor türküler. Karac’oğlanlar, Neşet Ertaşlar, Agahiler ve niceleri yattıkları yerden, Anadolu’ya umudu, sevdayı ve aşkı aşılıyorlar. Onlara kulak verenlere ne mutlu!
Bilkent Halk Bilimi Topluluğu’nu tebrik ediyor ve yaptıkları bu güzel işleri, daha bilinir daha görünür hale getirmelerini temenni ediyoruz.