Kendimden kısaca bahsetmem gerekirse, 2011 yılında Bilkent Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümünü %50 burslu olarak kazandım. Şu anda ise son seneme girmiş bulunmaktayım. Bu bölümü seçmemin en büyük nedenlerinden biri, fizik ve matematik ağırlıklı konulara ilgi duymam ve ayrıca mühendislik bölümlerinden bir tanesini seçmek istememdi.
Türkiye’de Elektrik-Elektronik Mühendisliği denildiği zaman aklımıza birçok üniversite geliyor. Fakat hem sağladığı olanaklar hem de verdiği farklı eğitim açısından Bilkent Elektrik-Elektronik Mühendisliği diğer mühendislik eğitimi veren üniversitelerden bir adım önde sayılabilir. Fakat aynı zamanda Bilkent Elektrik-Elektronik, diğer üniversitelerin eş bölümlerine kıyasla öğrenciyi daha çok zorlama yolunu seçmiş durumda. Üniversiteye girdiğiniz ilk yıldan itibaren tanıştığınız her insandan aynı tepkiyi alıyor olmak da bunu kanıtlar nitelikte. Üniversite içinde veya dışında tanıştığınız bir insanla yaptığınız sohbet sırasında konu ‘hangi bölümdesin?’ kısmına geldiğinde ve bölümünüzün Elektrik-Elektronik olduğunu söylediğinizde aldığınız “ooo, kolay gelsin…” veya “şimdiden geçmiş olsun” gibi tepkilere alışmak biraz zaman alıyor. Bölüm derslerini almaya başladığınız ilk sene olan bölümün 2. yılından itibaren, yaşattığı zorluk ve ağır ders yükü insanların bu bölüm hakkındaki düşüncelerinde çok da yanılmadıklarını gösteriyor.
Bölümün ilk senesinde aldığınız dersler ‘temel mühendislik dersleri’ adı altında ve diğer mühendislik bölümleriyle ortak dersler olan Kalkülüs, Fizik , İngilizce, Türkçe, Java ve mühendislik oryantasyonu gibi dersler. Fırtına öncesi sessizlik diyebileceğimiz dönemde, bu sessizliğe rağmen yazmanız gereken raporlar ve verilen tonlarca ödevin yanı sıra arka arkaya olan sınavlar da küçük bir buhrana sebep oluyor. İlk senenin ardından ise pişmanlık dönemini başlatan asıl bölüm dersleriyle uğraşmanız gerekiyor.
Bölümün 2. senesinde sizleri vize, final, ödev ve raporlardan daha çok uğraştıracak 2 adet proje mevcut. Projelerden bir tanesi 2. Dünya savaşı telsizlerine benzetebileceğiniz ve çağının çok gerisinde kalan bir uygulama. Adeta bir yapbozu andıran bu telsizde yapmanız gereken tek şey parçaları doğru yerlerine koyup lehimlemekten ibaret. Fakat her aşamasında sizden test ve raporlama isteyen bu ders başlarda eğlenceli olmasına rağmen bir süre sonra kabak tadı vermeye başlıyor. Basit bir işlem olan parçaları yerine koyma ve değerleri alma oyununda bile parçalardaki olası kusurlardan dolayı birçok hata çıkabiliyor. Projelerden diğeri ise daha çok kodlama üzerine. Dijital devrelere giriş dersinde yapılması istenen bu proje, öncesinde 2-2.5 aylık bir eğitim süreciyle başlıyor. Laboratuvar derslerinde verilmeye çalışılan Basys2 adlı ürünün bilgileri sonunda bir proje ortaya koymanız isteğiyle tek tek sizden geri alınıyor. İkinci senenin diğer dersleri ise, zamanında İhsan Doğramacı tarafından konulmuş ve üniversitede yetiştirilen mühendislerin tabiri caizse ‘ot gibi mühendisler’ olmasını engellemek amacıyla verilen insanlık tarihi üzerine dersler. Bu derslerin konulmuş olmasının bir diğer nedeni ise, yorucu bölüm derslerinden bir nebze de olsa nefes alacak boşluk yaratmak. Fakat genel çerçeveden bakıldığında, zaman zaman bu derslerin gereklilikleri arasında bölüm derslerinden çok daha fazla emek gerektiren ödevler yer almakta.
Anlatabileceğim son sene olan bölümün 3. senesi ise pişmanlık döneminin bittiği ve ‘bölümü bırakma isteği’ döneminin başladığı sene. Bu senenin dersleri öğrencilere toplamda 2 veya 3 proje yapmaları gerektiği haberiyle başlıyor. Ayrıca bu senenin en önemli özelliklerinden bir tanesi, gerçek bir mühendislik eğitimi almaya başladığınızı hissettiğiniz ve ortaya sadece size ait olan projeler koymaya başladığınız sene olması. Haliyle derslerin çok daha ağırlaştığı ve yazılması istenen raporların çok daha ayrıntılı ve özverili istenildiği bir sene. Bölümün en zor zamanları olduğu iddia edilen bu senede artık alanınızda uzmanlaşmaya başladığınızı hissediyorsunuz. Verilen dersler daha teorik ve daha yoruma açık bir hale geliyor ve bu nedenle sorulan soruların yelpazesi daha geniş bir hal alıyor. Senenin projeleri daha çağdaş ve yeni, bu nedenle uğraştığınız parçaların boyutu da daha küçük bir hal almış durumda.
Genellikle zor ve kötü yanlarından bahsettiğim bu bölümün asıl içeriğine gelecek olursak eğer, içerisindeki insanlar her zaman güler yüzlü ve iyi niyetli. Kimse başka bir öğrencinin önüne geçme veya başka birini egale etme çabasına girmiyor. Herkes elinden geldiğince birbirine yardım etmeye çalşıyor ve hatta bazen kendi çıkarlarını başkalarının çıkarlarının gerisine atmasını biliyorlar. Ayrıca laboratuvar idarecilerinin ve asistanların arkadaş canlısı tavırları geçirdiğiniz zor zamanlarda bir ilaç niteliğinde oluyor. Bunun yanında bütün o zorlukların ardından istenilen şeyi ortaya çıkarmanın verdiği hazzı kolay kolay hiçbir bölümde yaşamazsınız. Son olarak da verilen eğitimin kalitesi ve sağlanan olanakları ile, gerçek ve zor durumlardan çıkmasını bilen mühendisler yetiştirmesi göz önüne alındığında, bölümün avantajlarının dezavantajlarından daha fazla olduğunu fark ediyorsunuz. Kısaca bu kadar zorluğa ve uğraşa rağmen bu bölümü seçmiş olmaktan hiç pişman değilim ve tekrar şans verilse yine bu yolu seçerdim. Bu bölüme gelmeyi düşünen arkadaşlara tek bir tavsiyem var; zorluklardan yorulmayacağınızı düşünüyorsanız ve küçük bilgiler ve parçalarla daha büyük bir bütüne ulaşmaktan zevk alıyorsanız, bu bölüm tam size göre.