Merhaba sevgili GazeteBilkent okurları! Serimizin diğer röportajlarıyla sizlerleyim. Önümüzdeki yazılar için siz de sorularınızı benimle paylaşın, merak ettiklerinizi akademisyenlerimizden öğrenelim.Twitter ve Facebook adreslerimiz üzerinden “Siz de merak ettiklerinizi akademisyenlerimize sorun!” postu altına yapacağınız yorumlar doğrultusunda röportajlarımızda güncellemeler yapacağım. Keyifli okumalar dilerim!
Yazı dizimizin ikinci röportajını okulumuz Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Tiyatro Bölüm Başkanlığı’nda ve dekan yardımcılığı pozisyonlarında görev almış olan ve halen Klasik Gitar Anasanat Dalı Koordinatörü olan sayın Kağan Korad ile gerçekleştirdim. Kağan Hocam’a bu röportaj teklifimi kabul edip, en içten cevaplarıyla bizlerle olduğu için çok teşekkür ederim.
Merhaba Kağan Hocam, öncelikle röportaj teklifimi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Okuyucularımıza kendinizi tanıtabilir misiniz?
1968 de Ankara’da doğdum. Gitarla 17 yaşında sosyoloji bölümünü kazandığımda ODTU gitar kulübünde tanıştım, daha sonra Hacettepe konservatuarı tiyatro bölümüne geçtim burada aynı zamanda yarı zamanlı gitar eğitimine devam ettim ve en sonunda profesyonel eğitimim 1987 de Bilkent Üniversitesi, Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesinde başlayarak lisans, yüksek lisans ve sanatta yeterlik programlarından yüksek onur dereceleriyle mezun oldum.
Mezuniyetimden sonra özellikle uzun soluklu oda müziği guruplarıyla, bir çok önemli uluslararası festivalde konsertist, hoca ve jüri üyesi olarak yer aldım ve Avrupa, Amerika, Asya ve Afrika kıtalarında bir çok ülkede yüzlerce konser verdim, bu konserlerde özellikle kendi yaptığım düzenlemeler önemli bir yer aldı. Bu konserlerde mensup olduğum duo ve triolara ithaf edilmiş çok sayıda eserin dünya prömiyerlerini gerçekleştirdik. Yaptığım organizasyonlar ve gitarist olarak yurt dışı ve içinde Volos onur ödülü, Donizetti Ödülleri gibi çok değerli ödüllere layık görüldüm, biri yurt dışında basılan dört albümde yer aldım. 2009-2017 yılları arasında Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nde bölüm başkanlığı ve dekanlık görevlerini üstlendim, şu anda konserlerime ve öğrenci yetiştirmeye devam ediyorum.
Çocukluk hayalleriniz nelerdir, bunları şu an gerçekleştirdiğinizi söyleyebilir misiniz?
Çocukluk hayalim orman korucusu olmaktı, bunu gerçekleştiremedim. Mesleğimi sonradan tanışıp aşık olarak seçtim, çocukken ne olacaksına genelde verdiğim cavap “masa başı işi yapmayacağım” olurdu, ama 8 yıl idarecilik de yaptım, büyük konuşmamak gerekiyormuş.
Sanatla iç içe olan ve birçok üyesi sanatçı olan bir ailede dünyaya gelmek hayata karşı bakış açınızı nasıl şekillendirdi?
Tabi o ortamın içinde bilinçsizce maruz kalıyorsunuz; babam entellektüel bir tiyatrocu olmasının yanı sıra koyu bir klasik müzik severdi ve repertuarı bir çok klasik müzisyenden daha iyi bilirdi. Onun mesleğine aşkı, evimize gelen müzisyen ve tiyatrocu aile dostlarımız, konuşulanlar, seyredilenler, gidilen kültürel etkinlikler ve dinlenilenler… Bu maruz kalma durumunun benim de ancak ileriki yaşlarında fark ettiği bazı sonuçları oluyormuş tabi.
Kendinizi hangi özelliğinizle tanımlarsınız?
Tek bir özellik söylemem gerekiyorsa, doğru bildiğimi yapmak konusunda çok büyük bir inatçılık ve sebat diyebilirdim herhalde.
Benim için iş para kazandıran bir şey anlamına gelmiyor, zaten maddi motivasyonum düşüktür.
Hayatınızdaki öncelikleriniz nelerdir?
İdeallerimdir herhalde; ailem ve sevdiğim insanlar çok önemli onlarsız hayat anlamsız olurdu, ama ben birçok kişinin aksine mesleğimi bir iş olarak değil; ailem gibi beni bütünleştiren ve tanımlayan bir parçam olarak görüyorum. Yani benim için iş para kazandıran bir şey anlamına gelmiyor, zaten maddi motivasyonum düşüktür.
Bilkent Üniversitesi’nde ne zamandan beri görev yapıyorsunuz?
25 sene civarı olsa gerek, mezuniyetimden hemen sonra başladım. Alışılmışın tersine yurtdışı konser kariyerim burada çalışmaya devam ederken gelişti.
Akademisyen olmaya nasıl ve ne zaman karar verdiniz?
Daha gitar öğrenimi gördüğüm yıllarda Türkiye’de gitar ekolünün yükselmesinde önemli bir rol oynamak ve hizmet etmek idealim vardı, akademisyenlik de bu idealin doğal uzantılarından biri sanırım. Ama bu gün gördüğüm birçok gençten farklı olarak hayatımda yaptığım hiç bir şeyi akadeik yükselmede işime yarayacağı gibi bir düşünceyle gerçekleştirmedim. Bana gore siz yaşarsınız ve sonuçları sonra oluşur.
Öğretim üyesi olmasaydınız hangi iş alanında çalışmayı tercih ederdiniz?
Kesinlikle ressam olmak isterdim, içimdeki en büyük uktedir.
Öğretmenin unutmaması gereken bir şey de eğitimde derin sonuçları hemen alamayacağıdır, ektiğimiz tohumlar yeterince güçlüyse bunlar aslında öğrencide yıllar sonra yeşerip ortaya çıkabilir.
Donanımlı bir öğretim üyesi olmanın temel ilkeleri nelerdir? Siz başarılı bir öğretim üyesi olmayı nasıl başardınız?
Öğrenci yetiştirmeyi bir iş değil hayat gaileniz olarak görmek, kendinizi iyi yetiştirmiş olmak, devamlı düşünmek, öğrenmeye devam etmek, kendini yenilemek ve var gücünle emek vermeye devam etmek. Tabi bunların yanında empati ve kişisel ilişki kurabilme becerileri de oldukça önemli sanırım. Öğretmenin unutmaması gereken bir şey de eğitimde derin sonuçları hemen alamayacağıdır, ektiğimiz tohumlar yeterince güçlüyse bunlar aslında öğrencide yıllar sonra yeşerip ortaya çıkabilir.
Müziğe özellikle gitara olan ilginizi mesleğiniz olarak seçmeye nasıl karar verdiniz?
Hekes iyi olduğunu hissetiği şeyi sevme eğilimindedir, ben de gitarla tanıştıktan sonra öyle hissettim ve kişiliğimde varolan güçlü obsesyonu yönlendirebileceğim bir dost bularak ona derinden bağlandım.
Müzik alanında oldukça yetkin bir öğretim üyesi olarak, “Enstrüman çalmanın kolay öğrenme metodu” gibi bir yöntemden ya da taktiklerden bahsedebilir misiniz?
Kolay yollar bu çağın anahtar kelimesi, ama ne yazık ki matrix filmindeki gibi bir beceri yükleme makinesi icat edilmezse benim dalım olan klasik gitarı iyi çalmanın kolay bir yolu olduğunu sanmıyorum. Bununla beraber çok sevmek ve azimli kişilik çekilen sıkıntıyı tahammül edilir kılabilir.
Müzik ve tiyatro alanlarında kaliteli bir entellektüel birikim oluşturmak isteyen okurlara tavsiyelerde bulunabilir misiniz?
Bahsettiğiniz şey kültürdür ve kültür sadece okuduğunuz dinlediğiniz şeylerle oluşmaz; toplum ve ailenizin yapısı, sizin algınız, kavrayışınız, bakış açınız o kültürü oluşturmaktaki üst parantezlerdir. Benim iki önemli tavsiyem olur çok yönlü, bakış açılı ve sorgulayıcı beslenin ve değerledirmeleriniz için kendinize sağlam ve sağlıklı olduğu kadar esneyebilen, empatik yaklaşabilen, insancıl kriterler edinin.
“İyi bir öğrenci” kriterleriniz nelerdir?
Öğrenmeye ÇOK İSTEKLİ, kapasiteli kişi.
Peki siz nasıl bir öğrenciydiniz?
Benim en belirgin özelliklerimden biri “Asi”likti sanırım. Verileni direk kabul etmek yerine mantık yürütüp, öğretileri ve öğretenleri sorgulayarak izlemek veya izlememek seçimlerini yapan biriydim. Tabi bu özellikle bizim eğitim sistemimiz içinde çok riskli bir yol, ama gençken insan daha cesur oluyor şanslıymışım demek ki. Benim eski ben gibi bir gitar öğrencim olsa bayağı zevkli ama bir o kadar da zorlu bir yolculuğumuz olurdu beraber.
En sevdiğiniz hobileriniz ve aktiviteleriniz nelerdir?
Spor! Benim hayatımda çok büyük önem taşıyan bir olgu; Gençliğimde hiç bir yere yürüyerek gitmezdim… Koşardım! İleriki yıllarda karate, wing-tsun, squash gibi sporlarla oldukça ciddi şekilde ileri seviyede uğraştım. Geçirdiğim kalça operasyonlarından sonra bir sure ara vermişitim ama bu sene de masa tenisine başladım ve üstünde sebatla çalışıyorum.
En sevdiğiniz kitap, film ve müzisyeni bizimle paylaşabilir misiniz?
En sevdiğim kitap “Yüzüklerin Efendisi” olabilir, meşhur olmadan çok uzun zaman once bir hayranıydım, film bir çok var ama Tom Hanks’in “Forrest Gump” ının ayrı bir yeri var, sadece bir müzisyen seçmek benim için mümkün olmayan bir şey.
…Aslında “Forrest Gump” filmindeki gibi, hocanın dokunduğu herkes sonra çiçek açmış gibi gözüküyordu o gece bana…
Bilkent Üniversitesi’nde geçirdiğiniz uzun yıllara dönüp bakarsanız, sizi en çok etkileyen olayı ya da anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Biz sık sık Hoca Bey’in (İhsan Doğramacı) evine konser vermek üzere çağırılır ve konserimizi verdikten sonra da tüm konuklarla yemek yemeye ve sohbete davet edilirdik. Yine bir kere Hoca Bey’in professor oluşunun önemli bir yıl dönümüne davet edildik, konserimizi verdik ve konserden sonra herkesle birlikte yemek masasına geçtik. İşte o noktadan sonra olanlar hayatımın en etkilendiğim saatlerinden bir kaçıdır; Masada tüm dünyadan en önemli sağlık ve toplumsal örgütlerinin dünya başkanları oturuyordu, Unicef, Dünya Sağlık Örgütü, vs, vsi vs.. Bu önemli kişilerin her biri gece boyunca İhsan hocanın onların kariyerlerinde dönüm noktası olarak oynadığı rol ile ilgili anılarını paylaştı. Bir insanın hayatı içinde bu kadar işi gerçekleştirmesi ve insana dokunabilmesi inanılmaz bir şeydi… Aslında “Forrest Gump” filmindeki gibi, hocanın dokunduğu herkes sonra çiçek açmış gibi gözüküyordu o gece bana ama anlaşılıyordu ki bu bir tesadüf değildi çünkü o aslında insanlardaki potansiyeli görebilme ve onu harekete geçirebilme yeteneğine sahip istisnai insanlardan biriydi.
Gelecek için nasıl planlarınız var, emekliliğiniz sonrası kendinize nasıl bir yol çizeceksiniz?
Gelecek için her zaman planlar var ama emeklilik şimdilik onlardan biri değil; müzisyen emekli oluyorsa aslında hayattan emekli oluyor demektir.
Bilkent kelimesi size ilk olarak neyi çağrıştırıyor ve Bilkent’i üç kelimeyle özetleyebilir misiniz?
Hayatımın yarısından fazlasının geçtiği yer.
Medeniyet, ciddiyet, yüksek kriterler. Dört kelime oldu sanırım.
Röportaj teklifimi kabul edip, içten cevaplarıyla bizleri aydınlattığı için Kağan Korad’a çok teşekkür ederim.
Görsel Kaynaklar
Karnaval.com
Eğitimajansı.com
Saklı Kumanda- Forrest Gump görseli