Paloma, kavanozun içindeki kırmızı balıktan farkı olmadığı derin düşüncesini ürettiği gün, on üçüncü yaş gününde intihar etmeye karar verir. Sosyalist düşünceyi benimsemiş burjuvaziden (!) gelen ailesiyle, Paris Grenelle Sokağı, 7 numarada yaşayan Paloma; yaşıtlarının üstündeki zekâsı ve zevkleriyle geriye kalan günlerinde ‘Dünyanın hareketi günlüğü’nü ve derin düşüncelerini yazmaya başlar.
Aynı apartmanın kapıcı dairesinde oturan Renee Michel ise elli dört yaşında, yalnız ve dünyanın geri kalanı için önemsiz bir kapıcıdır. İnsanların gözünde oluşan kapıcı kimliğine ters düşecek en ufak bir davranıştan kaçınmak için, ismini Tolstoy’dan alan kedisi Lev ile yaşadığı kapıcı dairesinde hayranı olduğu Japon sinemasını, Rus edebiyatını ve felsefeye olan merakını saklamaktadır.
Dünya kendi halinde dönmekteyken ve bu düzendeki herkes rolünün sınırları içinde yaşarken Grenelle Sokağı, 7 numaraya Kakuro Ozu isimli bir Japon beyefendi taşınır. Beraberinde Doğunun dingin ve gizemli havasını taşıyan Bay Ozu; Paloma ve Renee’nin dünyalarını değiştirip, onları bir araya getirir.
Bana en başından beri bir parça Kürk Mantolu Madonna’yı anımsatan temasıyla Kirpinin Zarafeti, bir insanın dışarıdan anlaşılamayan iç güzelliklerini anlatmakta. Sınıfları ve nesilleri yıkarak oluşturulmuş edebiyat, müzik, resim, felsefe dolu bir dostluk.
Fransız yazar Muriel Barbery’nin sinemaya da ‘Le hérisson’ -Türkçeye ‘Yaşamaya Değer’- ismiyle uyarlanmış eseri Kirpinin Zarafeti herkese ısrarla tavsiye edeceğim kalitede ve zariflikte bir yapıt. Bu arada sizi bu dinginlikte hissedilmeyecek bir son bekliyor:
”Bayan Michel’de kirpinin zarafeti var: Dışarıdan dikenlerle zırhlı, tam bir kale, ama bence içinde kirpiler kadar doğrudan bir rafinelik var. Onlar haksız yere duyarsız, uyuşuk görülen, şiddetle yalnız ve korkunç bir şekilde zarif hayvanlar.”
“Çünkü Sanat yaşamdır; ama bir başka ritim üzerinde.”
“Çünkü Sanat, arzusuz duygudur.”