Televizyonculuk anlayışı da diğer pek çok şey gibi, internetin hayatımızın merkezi haline gelmesiyle, internet etrafında dönmeye başladı ve yeni bir form kazandı. Bundan birkaç yıl öncesine kadar, televizyonun önemsiz bir araç haline geleceği ve dizilerin bilgisayarlar hatta tabletler ve cep telefonları üzerinden takip edileceğini ön görenler, birer dalga konusuyken; beklenen oldu ve her medya aracı gibi, televizyon da ardılına yenik düştü. Amerika’da da en az Türkiye’deki kadar popüler olan kablolu televizyon kanalları ve dev dizileri, sosyal medyanın da katkısıyla etkilerini internete taşıdı. Pek çok kanal, dizilerin bölümlerini internet ortamında da sunmak zorunda kaldı. Bunu yapmayanlar ise, korsan dizi siteleri ve torrent gibi paylaşım ağlarına yenik düştü. Orijinal yayın saatinden birkaç dakika sonra bilgisayarlarımızda izleyebildiğimiz diziler, küreselleşmenin ekonomiyle katkıda kalmamasının belki de en gündelik örneği oldu. The Annoying Orange, Ask a Ninja, Web Therapy gibi dizilerle popülerliğini arttıran web-diziler, asıl ivmesini Netflix’in House of Cards ve Hemlock Grove projeleri ile gördü. En son bu yaz, 7 yıl aradan sonra 4. Sezonunu yayınladığı Arrested Development ile Netflix internet dizilerini neredeyse tekeline almayı başardı.
Netflix’in son bombası ise tartışmasız, Orange is the New Black oldu. Popüler televizyon dizisi Weeds’in yapımcısı Jenji Kohan’ın projesi olan Orange is the New Black, 10 yıl önce işlenmesine yardım ettiği bir suç yüzünden yıllar sonra, 15 aylığına hapishaneye giren Piper Kerman’ın anılarına dayanan gerçek bir hikaye: Kerman (dizide Chapman), yıllar evvel, uluslar arası bir uyuşturucu kartelinde çalışan kız arkadaşına yardım etmek için, bir sefere mahsus, uyuşturucu parası taşımacılığı yapmıştır. Daha sonra, bu işe bulaşmak istemediği için kız arkadaşını terk eder ve yeni bir hayata başlar. Bir gün nişanlısıyla evlerinde otururlarken kapıyı çalan 2 polis, hayatını tamamen değiştirir ve ona 15 ay hapishane cezası aldığını söyler. Uyuşturucu karteli çökertildiğinde Piper’ın da ismi verilmiştir. Onun hayatını değiştiren bu olay, bizim de yaz tatilimizi bilgisayar başından kalkmadan geçirmemize vesile olmuştur.
Dizi için Oz ile Weeds’in bir kokteyli demek mümkün. Hapishanede geçen dizinin oyuncu kadrosu, tahmin edersiniz ki, bir hayli kalabalık. İlk bölümlerde, karakterlere derinlik kazandırmakta ve geçmiş-şimdiki zaman kurgusunu yeteri kadar başarılı veremeyen dizi; zaman geçtikçe daha girift bir yapı kazanıyor. İzlediğimiz dizilerden çok daha farklı bir şey sunan ve bunu oldukça cesur bir şekilde yapan Orange is the New Black’in Piper Chapman’ını Taylor Schilling canlandırıyor. Dizide That’s ‘70s Show’dan tanıdığımız pek sevgili Laura Prepon , American Pie serisinden bildiğimiz Jason Biggs , ayrıca Kate Mulgrew ve Michael J. Harney gibi oyuncular da yer alıyor.
Dizi, güldürdüğü kadar rahatsızlık da veriyor. İnsanı düşünmeye; kendi sınırlarını, suça ve cezaya karşı tutumunu ve ön yargılarını yeniden yapılandırmaya itiyor. Bu ilginç/korkunç hapishanenin kara mizahından çekinmeyenler ve bitmek üzere olan yazın sıcak günlerinde gülerek ter atmak isteyenler için, bu yazın en büyük trendi ve “it-dizisi” kesinlikle Orange is the New Black.