Ne diyorduk… Evet yazı dizimizin ilk yazısında da belirttiğim gibi Amerikan dizileri Türkler’in arasında da bir hayli yaygınlaştı son yıllarda. Lost’la başlayan furya Prison Break’le devam etti desek yalan olmaz ve ardından da niceleri geldi. Chuck’tan ilk yazımda bahsetmiştim; aksiyon, komedi tadındaki diziyi anlattığım ilk yazımı şimdi de drama suç tadında bir dizi takip edecek: Lie To Me.
Bazen neyin doğru olduğunu bilmek istemez insan; sadece karşısındakine inanır ama öyle bir insan olduğunuzu düşünün ki kimsenin size yalan söyleyebilmesi mümkün değil. Siz de tahmin edemediniz değil mi? Tahmin edemediğimiz bir şeyin seyir keyfi de bir o kadar fazla oluyor aslında. Her bölümde öğrendiklerinizle bir sonraki bölümü heyecanlı bekleyiş paha biçilmez. Başrol Tim Roth sahnelerini Kelli Williams (Dr Gillian Foster), Brenden Hines (Eli Loker) ve Monica Raymunda (Ria Torres) ile paylaşıyor. Dizi ilk defa 2009’da yayın hayatına merhaba demişti ve 2011 yılında da kaotik bir şekilde yayından kaldırıldı. 3 sezon süren bu dizinin yaratıcısı ve yapımcısı aynı isim; Samual Baum.
Konusundan da kısaca bahsetmek gerekirse;
Dr. Cal Lightman (Tim Roth), beden dili ve özellikle mikro ifadeler alanında uzmanlaşmış dahi bir psikologdur. Lokal ve federal suçların soruşturmalarını uygulamalı psikoloji yöntemleri ile destekleyen Ligthman, Group şirketinin kurucusudur. Çoğunlukla başkaları tarafından şüpheyle karşılansa da, Ligthman gerçeğe ulaşmak için gereken her türlü tekniği kullanmaktadır. Kendisini tehlikeye atmak uğruna olsa bile bundan hiç çekinmez. Gençliğinde annesinin intihar etmesinin ardından kendini suçlayan Lightman mikro ifadeleri keşfetmiş ve araştırmaya başlamıştır. Daha sonra da gelmiş geçmiş en iyi yalan ustası olarak tarihe adını yazdırmıştır.
Dizinin yayından kalkmasıyla ilgili birkaç teori var. Basın açıklamasında yapılan tabii ki reyting düşüşü oldu fakat dizinin fanlarına ve daha birçok kişiye göre dizinin kaldırılmasının arkasında yatan asıl sebep bu değildi aslında. Dizide sorguya alınan kişilerin nasıl yalan söyledikleri jest ve mimiklerine veya beden dillerine göre anlaşılıyor ve bu ayrım insanlara öğretiliyor. Mesela bir şey söylerken sol üst köşeye gözünüz kayıyorsa eğer bu bir yalandır ve daha birçok hareketin ne anlama geldiğini diziyi izleyerek anlamak mümkün. Otoriterlere göre dizi insanları paranoyaklaştırmaya başlamıştır. Diziyi izleyenlerin etrafa bakış açısı değişmiş ve herkese şüphe ve eleştirel gözle bakmaya başlamışlardır. Bu sebeple de insanları olumsuz etkilediğine karar veriliştir. IMBD puanı 7.9 olan dizi gerçekten insanlara bir şeyler katacak kadar zengin ve bir o kadar da merak uyandırıcı fakat maalesef artık Amerika’nın tozlu sayfalarında unutulmaya yüz tutmuş. Eğer sizin de psikoloji ve beden dili konularına eğilimiz varsa Lie To Me izleyebileceğiniz en yararlı dizi diyebiliriz.
Yazı dizimizin ilk yazısı Chuck: Unutulmayan Amerikanlar – 1 için: http://gazetebilkent.com/2013/11/24/chuck-unutulmayan-amerikanlar-1/