Geçtiğimiz Perşembe, İtalyan besteci Giacomo Puccini‘nin ünlü La Bohème operası, Bilkent Senfoni Orkestrası tarafından sahnelendi. Bilkent Odeon’da konser düzeninde, tümüyle sahnelenen La Bohème’i BSO Sanat Direktörü şef Işın Metin yönetti.
Operada şair Rodolfo Bülent Bezdüz (tenor), terzi Mimi Burcu Uyar (soprano), ressam Marcello Serkan Kocadere (bariton), şarkıcı Musetta Görkem Ezgi Yıldırım (soprano), müzisyen Schaunard İnanç Makinel (bariton), filozof Colline Tuncay Kurtoğlu (bas), ev sahibi Benoit Umut Kosman (bas), belediye konseyi üyesi Alcindoro Beran Sertkaya (bariton), oyuncakçı Parpignol Serkan Bodur (tenor) tarafından canlandırıldı. Rumen Raychev önderliğindeki Bulgaristan Karma Festival Korosu da operada yer aldı.
İzleyiciye keder, sevinç ve karamsarlık duygularını ironiyle karışık bir şekilde hissettiren Puccini’nin La Boheme’i, şair Rodolfo ile Mimi’nin aşkına odaklanarak Paris’teki bohemlerin yaşantısını yansıtıyor. Bohemler için bohemlik bir çıkmaz sokaktır, çünkü oradan kaçmak isteseler de başka bir yaşamı beceremezler. Bu çıkmazın altını çizmek için eser, baş karakterlerden biri olan Mimi’nin, dönemin en salgın ölümcül hastalıklarından olan tüberküloz sebebi ile, ölümüyle sona eriyor.
Bilkent Senfoni Orkestrası, opera sanatçıları ve Bulgaristan Karma Festival Korosu, performanslarıyla izleyenlerin ruhuna dokunsa da şahsen; operanın sahne düzenlemesi ve ses sistemi gibi teknik konularda o kadar başarılı olamadığını düşünüyorum. Ancak gösteri mekanı gereği bu sıkıntıların gerçekleşmesi kaçınılmazdı. Opera, diğer sahne sanatlarına kıyasla, hazırlanması ve sunulması bakımından daha zahmetli bir sanat olduğundan operanın opera sahneleri haricinde kusursuzca sahnelenebilmesi pek de kolay değil. Bu nedenle ODEON sahnesinin de hem orkestraya, hem opera sanatçılarına hem de koroya yetecek kadar geniş olmaması, operanın kusursuzca sahnelenmesine az da olsa engel oldu. Ancak belirttiğim tüm bu teknik sıkıntılara rağmen La Boheme, sanatçıların performanslarıyla izlenmeye değerdi.